Yenik düşüyor her şey zamana!
Vaktiyle bir diktatör daha ölünce karalamıştık aşağıdaki satırları... Ve demiştik ki: Cüce Deng de öldü. Daha önce de Mao ölmüştü... Mao ölünce Çin'in çehresi değişmeye başlamıştı. Deng'den sonra daha da değişecek besbelli. Sırada daha çok lider var. Ortadoğu'da Arap dünyasının başındaki liderlerin ölümü dengeleri altüst edecek. Hafız Esad, Saddam Hüseyin, Muammer Kaddafi ve ötekilerin ölümünden sonra "Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak..." Sovyetler Birliği'ni de sanıldığı gibi Gorbaçov değiştirmedi. Art arda gelen ölümler vurdu tarihe damgasını. Brejnev ölünce sarsıldı sistem... Ama dağılmadı... Direndi... Lakin Çernenko ve Andropov'un arka arkaya ölümü ile artık dayanamadı. Yeni Çarlar'ın ebedi vedasıyla birlikte, Koca Sovyet İmparatorluğu, çorap söküğü gibi çözüldü. Yirminci yüzyıl karizmatik liderler çağıydı. Hepsi de kendinden önce var olan rotayı değiştirerek el koydular dümene. Ama bir kere el koyduktan sonra da, bir daha, bir başkasının rotayı değiştirmesine izin vermediler. Otoriter, totaliter, diktatör ve 'terminatör' oldular. Gelişme dinamiklerini baskıyla durdurup değişme umudunu yok ettiler. Ama bir şeyi unuttular. İnsan ömrünün ortalama süresi ne kadarsa, diktatörlüklerin süresi de o kadardı. Doğanın diyalektiği her şeyin üstündeydi. Yani; yenik düşüyordu her şey zamana... Ne Türkiye dışındaydı bu karşı konulmaz diyalektiğin, ne dünya... Ve ne de içimizdeki dünya... Evet, kendi dünyalarımızı teslim alan diktatörler ve terminatörlerle baş etmek için de 'yok etmek' gerekiyordu. Ruhumuzun, beynimizin, yüreklerimizin baskıcı diktatörlerini biz yok etmediğimiz sürece, onlar bizim hayatımızı yok ediyordu. Herkes, kendi içindeki zalimlerin katili olmadan, katillerin mazlumu olarak ömür sürmeye mahkum oluyordu. Ama, önce herkes kendi içinde bir 'hesaplaşma divanı' kurmalıydı. O divanda hesap sormalıydı. Ve herkesin katili kendineydi. Yeni dünyalara, yeni ufuklara, yeni mutluluklara, yeni maceralara ve yeni 'mavera'lara açılırken, yolunuza çıkardı içinizden birileri... Bütün diktatörler gibi 'sizi daha büyük tehlikelerden korumak adına' hayatınıza ve özgürlüklerinize el koyarak... Ve siz, tehlikelerden korunurken, hayatınızın ellerinizden kayıp gittiğini nice sonra fark ederdiniz. Nice sonra, yenik düşerdi her şey zamana... Ve siz, yenik düşerdiniz.
***
İçinizdeki bütün Cüce Deng'leri yok edin... İçinizdeki cüce dengeleri de... Kurtulursunuz. Kurtulunca ne mi olursunuz? Kim bilir, belki de, olmadık bir zamanda, olmadık birine, olmadık bir biçimde ve deli divane; Aşık olursunuz... Hadi diyelim, 'zor zenaat'tir aşık olmak, ne bileyim 'başka bir şey olursunuz'. Yeni ufuklara yelken açan, yeni türkülerde... Yedi düvele meydan okumak gibidir ulusların tarihinde, diktatörlerden azat olmak... Oysa, kendi içinizdeki diktatörlerle yaşamak, Yedikule zindanında yaşamaktır ebediyen. Ve, "Yedidüvel zindanından beterdi Yedikule". 'Yeni türkü'lere de sağırdır kulağınız kendi zindanlarınızda... Öyleyse, 'Zamana yenik düşmemek için' hep birlikte yeni türkülere...
***
Sabahat Akkiraz'ın sesinden yeni türkülere yelken açınca hatırlamak farz oldu yukardaki satırları...
|