kapat
   
SABAH Gazetesi
 
  » Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Ana Sayfa
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
Günaydın
ATV
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Omer Lutfi Mete @ SABAH
 

Kırmızı pasaport silgisi

Barzani ve Talabani 'coğrafi ve etnik temelli federasyon' dışında bir Irak payına razı olmayacaklarını ilan edince Ankara da, kuru sıkı olduğu hissi uyandıran müeyyidesiz ikazlarla onlarca yıllık kırmızı çizgilerin iflasını ilan etti. Sıcak soru şudur: Gelinen noktada bu hezimeti telafi etme ihtimali var mıdır? Ankara'nın böyle bir niyeti varsa, sorunun cevabı evet olur. Hem de, irade değil sadece niyet bile, Barzani-Talabani hayali için hala caydırıcı bir güçtür. Peki böyle bir niyet var mıdır? Atatürk'ten sonra devlet etmeyi unutan Ankara'nın böyle bir niyeti olması mümkün değil.. Bir kere böyle bir niyet için önce durumun doğru teşhisi şart! Oysa ülkemizde bunu sağlayacak kurumlararası işbirliği zemini yok. Böyle bir ortamda devlet etmenin ancak müsameresi olur. Barzani-Talabani hamlesine karşı yapılan da budur. Teşhis ise, Kuzey Irak hezimetinin 1960'larda kesinleşmeye başladığıdır. Bunu, iki başkentin mukayesesi ile belgeleyebiliriz: Tel Aviv daha 60'lı yıllarda Molla Mustafa Barzani ile işbirliğini geliştirir.. O zamanlar 40- 50 bin civarında olduğu tahmin edilen Kürt Yahudi'si için İsrail harıl harıl çalışır.. Kudüs'te enstitüler kurulur, Peşmergeler'e askeri eğitim verdirilir..

Canıma okuyan kadı..
Ankara ise, şimdilerde 3 milyon olduğu söylenen, o zaman da en az bir milyonluk nüfusa sahip bulunan Türkmenler'le ilgilenmeyi, Atatürk'ten sonra Turancılık gibi korkunç (!) bir suç saya-gelir.. Irak'taki Türkmen varlığına kayıtsız Türkiye, bu gerçeği ancak birinci Körfez savaşı sırasında bir nebze hatırlar, ikinci Irak savaşı ile de iş işten geçtikten sonra kararsız söylemlerle güya sahiplenir! Üstelik bu yeni tavır da, Türkmenler'in haklı davalarını samimiyetle sahiplenme gereğinin nihayet keşfedilmesi değildir. Bu; bağımsız Kürt devletinin yolunu kesmeye yönelik telaşlı, kararsız ve beceriksiz bir arayışın mızmızlanmasından ibarettir, hatta biraz da -hadi istismar etmek demeyelim- Türkmenler'den yararlanmaya yararlanmaya çalışmaktır! İşte iki ülke; İsrail ve Türkiye! Hangisi devlet? Şimdi Ankara bu teşhisi yapabilmiş midir? Muhakkak yapanlar varsa da devlet etmeye yetmez. Dünya görüşleri, siyasi veya mesleki beklentileri açısından yaşadıkları çelişkileri milli bir strateji uğruna dahi aşamayan kurum ve kuvvetler yığınından devlet etme kıvamı umulur mu?! Nitekim son gelişme karşısındaki acıklı tutum ortada: Resmi ağızlarla kamuya karşı Barzani ve Talabani'ye uyarı (?) yapılıyor! Oysa biliyorlar ki onlara yol veren ABD şahinliği, yani bu kadronun yüzde doksanını oluşturan İsrail lobisidir.. O yüzden de, kuklaya karşı nutuk muharebesi verilirken kapalı kapılar ardında Sam Amca'ya sızlanılır: "Bu bize yapılır mı?"

Hadi başka kapıya
Kim kime ne yapıyor? İlk Körfez savaşından bu yana bağımsız Kürt devletini bizzat biz kurduk! ABD şahinliği bize Kürt Federasyonu'nu kendi ellerimizle inşa ettirdi.. Bu işin taşeronu olan Çekiç Güç'ü oralara konuşlandırırken teslim bayrağını zaten çekmiştik. Sonrasında her parti ile bu taşeronluğun süresini uzattık.. Ankara'nın özellikle son iki Irak savaşı süresince sergilediği emir-kulu resmini derinliğine izleyen biri olarak şimdiki sorumluların çaresizliğine şaşırmıyorum.. Resmin tamamını hayal etmek isteyenler için bir teslimiyet örneği ile yetineyim: Bilindiği gibi Habur, temelleri güçlenen bağımsız Kürt devletinin en azından şimdilik tek can damarıdır.. Bu hükümetten önce, Habur'- un sadece Peşmerge devleti oluşumu için değil, PKK için bile hayat kapısı niteliği taşıdığını bilen yetkililer Irak'a başka bir kapı açmayı denediklerinde ABD şahinliği, şimdiki hesabı gereğince ağırlığını koymuş ve engellemiştir.. Nihayet birkaç gün önce, Talabani yıllardır taşıdığı Türkiye Cumhuriyeti'nin kırmızı pasaportunu iade ederken Ankara'nın "kırmızı çizgileri"nin kökten silindiğini belgelemiştir.. Öyleyse, kendi ellerimizle kurduğumuz bir devletin aleyhine akıntıya kürek çekmek yerine yeni bir siyaset geliştirmeli değil miyiz? Bunun temeli de, en erken on yıl sonra sonuç vermeye başlayacak samimi ve yeni bir Türkmen siyasetidir.. Ankara, artık devlet etme iddiasında ise, bunun ne demek olduğunu bilmelidir..

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Düşünce yapısında değişim   / 03-01-2004
 Sarık-cübbe-üniforma   / 02-01-2004
 Çağdaş 'Teslis' ve yılbaşı   / 01-01-2004
 Ya Ankara'da tarihin başı?   / 29-12-2003
 Erdoğan'ın rakipsizliğine dair   / 27-12-2003
 Kırmızı pasaport silgisi   / 26-12-2003
 AB'cilerin kralı Denktaş   / 25-12-2003
 Öyleyse yıkıl Denktaş   / 22-12-2003
 Türbanın Kaide bağlantısı   / 20-12-2003
 Dini simge'yi kim belirler?   / 19-12-2003
SAVAŞ AY
Sizce en büyük oyuncular kim?
İngiltere'de yapılan bir...
ÖMER LÜTFİ METE
İki kere ikinin dünü-bugünü
Geride bıraktığımız yıldan...
REFİK DURBAŞ
Türkiye'nin geleceği...
Türk halkının geleceğinde imzası...
UMUR TALU
Gerilime 'CE' standardı...
GİRMEYİ bekleye duralım,...
MEHMET ALTAN
Akıl ile ruh bölünebilir mi?
Isaac Newton, evrenin...
Kendisini deviren genç lidere oy verdi
Gürcistan'da dün yapılan cumhurbaşkanlığı seçiminde ilginç olay...
Dünya, İslami terör virüsüyle karşı karşıya
Başbakan Blair, ikinci kez Irak'ta... Basra'daki İngiliz askerlerine...
VEFA BİR SEMTMİŞ
VEFA BİR SEMTMİŞ
Tam bir yıl önce resmi yayın organında Bülent için "Yeşil sahaların...
 
    Ana Sayfa | Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon
Spor | Hava Durumu | Günaydın | Astroloji | Magazin | Sağlık |
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.