Bölümler
Türk futbolu son bir iki ayda; önce Letonya, sonra da Sparta Prag gibi 'ismi cismi olmayan iki takımı' Avrupa'nın gündemine taşıdı. Letonya'yı finallere yollayan ulusal takımımız ve Sparta Prag'ı şampiyonlar liginde bir üst tura yollayan Beşiktaşımız, dünya üçüncüsü olmuş Türkiye'nin 'açık ara lig lideri'. Bu iki takım, iki ay öncesine kadar kimsenin önem vermediği takımlardı. Sayemizde bizden daha üst turdalar. Biz inanamadık. Onlar da!
Birinci Bölüm Beşiktaş 2002 yılında zor günlerin arifesindeydi, hatırlarsınız. Yapılan transferler takıma bir türlü uyum sağlayamamıştı. Takım dağılmaya yüz tutmuştu. Anlayacağınız 'kaos kapıdaydı' Beşiktaş için. Hırsla altı, yedi yeni transfer daha yapıldı Kartal'a. Kaan Dobra, Serdar Topraktepe'nin de içinde bulunduğu. Teknik direktör yokken. Lucescu işte böyle bir tablo içinde geldi takımın başına. Transfer dönemi sona ermek üzereydi. Cordoba, Zago gibi birkaç futbolcuyu da aldırdı takviye için hoca. İşi hiç mi hiç kolay değildi hocanın. Üstelik şampiyon yaptığı takımı bırakıp gelmişti. Her şeye rağmen kısa zamanda toparladı Beşiktaş'ı. Aldığı oyuncuları 'doğru zamanda doğru yerlere' yerleştirdi. Bazı yerli futbolcular da transfer etti Galatasaray'ın beğenmeyip elden çıkardığı. Uyum sorunu süratle çözüldü. "Sistem adamı" olması işini kolaylaştırmıştı. Her futbolcusundan da optimum fayda sağlamayı bildi. Gelen şampiyonluk çok mutlu etmişti Beşiktaşlılar'ı, 100.yıl kutlanırken... O günkü şartlarda Lucescu 'ilaç gibi gelmişti' Beşiktaş'a... Her teknik adamın harcı değildi yaptıkları. Şampiyonlar Ligi'nde mücadele vermeye başladı Beşiktaş. Gücünü 'limitli kullanarak' oynadı. 'risk faktörünü' pek kullanmadı deneyimli hoca. Geçen yıl "Takım yeni oluşmuştu bundandır" dedik. UEFA'da ilk sekiz takım arasına girince ulusça sevindik. Şampiyonlar Ligi'nden elensek de.
Üçüncü Bölüm Bu yıl kadroda 'uyum sorunu artık yok'tu. Takım yerli yerine oturmuştu. Yedek kulübesi bile her teknik adamın aklına takılacak nitelikteki futbolcular ile kuruldu. Lucescu'nun istekleri doğrultusunda. Türkiye liginde "bileği bükülemeyecek" bir görüntü çizmeye devam etti Beşiktaş. Ezeli rakiplerinin çok önünde, lig lideri, hem de namağlup. Teşekkürler hocam! Ancak; Hocam, 'futbol nankördür'. Geçmişi yoktur. Bugüne bakılır. Sen daha iyi bilirsin. Beşiktaşlı artık Avrupa'da 'çokça' olmak istiyor. "Ahmet Dursun, Ahmet Hassan suçlu" dedin Prag maçı sonrası. "Bir kişinin yaptığı hata" dedin Yasin'i kastederek. Teknik adam 'futbolcusunu hedef göstermez' hocam! Kaldı ki Yasin mi maçın kaderini değiştirdi, yoksa Pancu mu? Bu tartışmalar senin değil, eleştirmenlerin işi . Yasin'i de Pancu'yu da takıma koyan sensin hocam, ben değil! Şampiyonlar Liginde 'sıfır çeken" golcüleri kastederek "Golcüm var" deyip 'istemeyen de sensin' hocam. Hocam sen hep bize Rumen atasözleri öğretmeye çalıştın. Ben de sana bir Türk atasözü hatırlatayım müsadenle. Sparta Prag, Lazio maçını düşünerek... "Elden gelen yar olmaz, o da vaktinde bulunmaz."
Ayrı Bir Bölüm 'Kayıkçı kavgalarını' kenara bırakalım. Futbolda 'şans faktörü' de var tabi. Her işte olduğu gibi. Gel sen 93'te gol at. Santrası bile yapılamayan. Bunlar geride kaldı. Şimdi UEFA var kaderde. Gidilecek yol çok. İspanya'da Valencia ile başlayacak, finale kadar uzanacak!
|