| |
|
|
Ya editörün mezhebi genişse?
HÜRRİYET'TE çıkan 'g-stringli kadın muhabir' fotoğrafını burada tartıştık. Ancak bence açıklığa kavuşturulması gereken bir nokta var. Bazıları, örneğin Fatih Altaylı (Hürriyet) ve Yeni Şafak'ta 'Kronik Medya' adlı eleştiri köşesini hazırlayan Kürşat Bumin ile Alper Görmüş özetle şöyle diyor: "Hürriyet'in editörleri bu görüntüyü değerlendirirken çok basit bir ilkeyi göz önünde bulundursalardı, o fotoğrafı basmazlardı." Neydi bu ilke? Şöyle: "Kendine yapılmasını istemediğin bir şeyi, başkasına yapma..." Veya şöyle: "Fotoğrafı ya da haberi yayına koymadan önce, 'Ya benim bir yakınım olsaydı' diye düşün..."
*** Bu ölçütü arada sırada ben de kullanırım. Birçok alanda, özellikle de gündelik hayatta çok işe yarar. Diyelim ki lokantadasınız. Garsona kaba laflar ettiniz. Bu durumda düşünmeniz gerekir: "Ya ben onun yerinde olsaydım? Bu sözleri işitmek ister miydim?" Cevabınız büyük olasılıkla 'hayır' olacaktır ve ondan sonra garsona daha nazik, daha insani bir biçimde davranacaksınız. "Kendine yapılmasını istemediğini, başkasına yapma" pratik bir ahlak ilkesidir. Ancak her durumda işe yaramaz. Hele hele medyada bu ilkeyle çalışmak çoğu zaman mümkün değildir. Çünkü...
*** Medyanın birinci görevi haber vermektir. Ve genellikle 'pembe haber' yani işlerin yolunda gittiğini duyurmak haber değildir. Eğer belediye iyi çalışıyorsa, bir iki haber yaparsın; olur biter. Ama belediyenin hatalarını ve eksikliklerini her gün yazıp çizebilirsin. Şimdi soralım: Eğer ruh hastası değilse hangi hırsız, hangi katil, hangi üç kağıtçı, hangi kanun kaçağı, hangi avantacı medyada görünmek ister? Eğer, "Onun yerinde ben olsaydım" diye sorarsanız kendi kendinize... Bu tip hiçbir haberi yapmazsınız. Ya da tam tersi... Diyelim ki fazlasıyla 'serbest', 'mezhebi geniş', 'larj', 'libertine', 'vurdum duymaz', hatta değerleri yıkmaktan yana 'nihilist' bir editörsünüz... Bu kez de "Bana ya da bir yakınıma yapıldığında hiiiç mi hiç önemsemezdim" diyerek her türlü olayı haberleştirebilirsiniz. Demek ki bu ölçüt, bu ilke yeterli değil. Ben onun yerine 'meslek ahlakı'nı, 'medya etiğini' öneriyorum. Bazen bağrınıza taş basıp en sevdiğiniz kişiye ilişkin olumsuz bir haberi koymalısınız... Bazen de diş bilediğiniz bir insana ilişkin haberi görmezden gelebilmelisiniz! "Ya onun yerinde ben olsaydım" sorusu iyidir hoştur da, medyayı aşırı bir muhafazakârlık cenderesine sokabilir.
|