| |
|
|
Şimdi sırada AK Parti milletvekillerini bölmek var!
Türkiye Avrupa Birliği'ne girecektir. Sonuna yaklaştığımız bu uzun ince yolda, tabii ki sayısız engeller var. Diyelim ki, gelecek yılın sonunda, Türkiye'ye nihai üyelik için müzakere tarihi verildi. Bilmeliyiz ki, ondan sonraki süreç, şimdiye kadar yaşanılanlardan daha da zor olacaktır. Toplumsal yaşamın her alanını kapsayan, binlerce konuda hükümleri içeren Avrupa mevzuatına tam uyum söz konusu olacaktır. Ama, bunları da yapacağız... Sonra ne olacak? Sonra, hiçbir şey, artık eskisi gibi olmayacak. Hava kirliliğinden, yediğimiz yemeklerin temizliğine, sağlık standartlarından trafik kurallarına kadar her konuda, bir İstanbullu ile bir Parisli aynı standartları paylaşacak. Ve Ankara da, Brüksel'le aynı kurallara uyacak. Dar, karanlık ve çıkmaz arka sokaklardaki sözde politika, evrensel bulvarda trafiğe çıkacak. Bunu herkes biliyor. Bu yüzden statüko son direnişini sahnelemekte. Bir son fırsat da, Kıbrıs'da çözümsüzlüğü sürdürmek. Ve şimdi hedefte, AK Parti'yi bölmek var. Kıbrıs'da seçim sonuçları ne olursa olsun, çözümsüzlüğü sürdürmenin galiba tek yolu kaldı. O da, AK Parti milletvekillerinin bir bölümüne, "Milli Dava'dan vazgeçmeyiz" dedirtmek. Eğer bunu başarabilirlerse, sonunda Tayyip Erdoğan'ı "Kopenhag Kriterleri"nden vazgeçirip, "Ankara Kriterleri"ne razı etmeye gelecek sıra. Herhalde kolay değil bunu başarmak. Çünkü "Ankara Kriterleri"nin neler olduğunu, AK Parti'li milletvekilleri de çok iyi biliyor. Ankara Kriterleri'nde, bütün milli davalar, sadece bir araçtır... Büroların iktidarından başka bir şey düşünmeyenlerin, her an, her konuda yüzlerce milli dava üretebildiklerini, AK Parti'li milletvekilleri de biliyor. Ve hepimiz biliyoruz ki, "Milli Dava Kıbrıs"ı, bugünkü konumuna getiren ve Kıbrıs üstündeki Türkiye'nin söz hakkını uluslararası hukuka kabul ettiren iki isim, Londra ve Zürih antlaşmalarını yapmayı başaran Adnan Menderes ve Fatin Rüştü Zorlu'dur. Bu antlaşmalar sonunda, Türkiye'nin garantörlüğünü sağlayan, Kıbrıslı Türkler'in, kimlikleriyle varlıklarını kabul ettiren 1960 statükosu oluşmuştur. Misak-ı Milli sınırları içinde olmayan bir toprak, Türk varlığını, Birleşmiş Milletler'in de kabul ettiği içerikle, temel ilke olarak kabul etmiştir. 1974'te Türk Silahlı Kuvvetleri Kıbrıs'a, bu antlaşmalar sayesinde müdahale edebilmiştir. Peki, Kıbrıs'ı "Milli Dava" olarak tüm dünyaya kabul ettiren Adnan Menderes ve Fatin Rüştü Zorlu'ya ne oldu? Kıbrıs'da heykelleri mi var? AK Parti'liler de biliyor bu gerçekleri. Avrupa Birliği'ni "emperyalist bir komplo" olarak sunanların, neden 1 milyonu aşkın Türk'ün Avrupa vatandaşı olduğunu tartışmamalarına kimse şaşırmıyor. Bakalım Kıbrıs'dan başka ne tür engeller üretecekler. Üretebilirler de... Osmanlı'da oyun bitmez... Bitmez ama, deniz bitti...
|