kapat
   
SABAH Gazetesi
 
  » Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Ana Sayfa
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
Günaydın
ATV
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Omer Lutfi Mete @ SABAH
 

AB’nin Kıbrıs yazı-turası

Başta Verheugen olmak üzere AB adına beyanatta bulunan yetkililerin Ankara ve Denktaş'la ilgili söylemlerindeki sertlik dozunun tırmanışı, insanda ister istemez "oyun içinde oyun" şüphesi uyandırıyor: KKTC seçimlerine çeyrek kala Ankara ve Denktaş'a yönelik eleştirilerin neredeyse tahrik edici hakarete dönüşmesi, AB'nin Mehmet Ali Talat ve paralelindeki muhalefete "dost kazığı" olamaz mı? Yoksa böyle bir şüphe gülünç müdür? Bir muhasebe yapalım: Türkler'in nerede ve ne zaman direneceklerini, ne zaman ikna olabileceklerini Batılı siyasetçi ve diplomatlar çok iyi bilirler. Zamane Türkleri genellikle "hem kel-hem fodul" damarlarından yakalanır ve kullanılırlar. Bu uygulamanın pilot bölgelerinden biri de KKTC. Zamane Türklerine "siz çok iyisiniz ama.." diye başlayıp mesela "..babalarınız çok barbardı" şeklinde devam ederseniz istediğiniz doğrultuda yol alırsınız. Buna karşılık, "bırakın şu Denktaş'ı, kopun şu Ankara'dan" diye doğrudan bindirirseniz işiniz zordur. Onun içindir ki, AB ileri gelenlerinin bu aşırılıktaki saldırganlığı ters tepebilir, Denktaş'ı ve mevcut iktidar partilerini mazlumluğun bereketi ile ihya edebilir, muhalefetin kazanma ihtimalini daha da küçültebilir. AB yetkililerinin bunu hesaba katamadıklarını düşünmek saflık olacağına göre böylesine uluslararası adap dışı sertlik nasıl izah edilebilir? Adeta Denktaş ve Ankara düşmanlığı kampanyası gibi görünen son yüklenmelere "fevrilik" mi diyeceğiz?

'Rumlar biraz daha eşit'
Hele Verheugen gibi bir tilkinin hesabınıkitabını iyi yapmadan böylesine acımasız biçimde dilini bilettiği düşünülebilir mi? Burada bir bityeniği olmalı. Ta baştan beri Kıbrıs'ta at gözlüğü ile siyaset yürüten AB'nin KKTC seçimi ile ilgili tutumu ne "üzümü yemek" ne de "bağcıyı dövmek" ile açıklanabilir. AB sanki derinden derine Denktaş cephesinin kazanmasını istiyor. Bunun için KKTC muhalefeti ile koyun koyuna girmiş görünüyor, onların bile kullanmadıkları ifadelerle Ankara'ya ve Denktaş'a saldırıyor. Böylesine gerilmiş bir ortamda Denktaş tarafı "hayat-memat" cephesi konumuna, karşı taraf ise sadece "daha yüksek refah" tercihi durumuna geliyor.. Bir cephe ölüm-kalım mücadelesi verdiğine inananlardan oluşuyor. Öteki ise daha konforlu bir hayat için atağa kalkıyor. Bu iki cephe arasında enerji ve coşku dengesi olamaz. Ölüm-kalım mücadelesi verdiğine inananlar daha yüksek bir refah için heveslendirilenlere kolay kolay mağlup olmazlar. Kaldı ki, AB Denktaş muhaliflerinin bile vicdanını yaralayan bir Rumculuk sergiliyor. İktidara heves eden bu kadrolar, AB'nin yüzsüz bir şekilde Rum tetikçiliği yaptığını pek tabii ki görüyorlar. Tabanları da bu gerçeği bildiği için sadece "daha yüksek refah" heyecanı ile kendinden geçmeye teşne değil. Yine bu taban görüyor ki, AB adeta "ben seçime müdahale edebilirim ama Ankara ederse kötü olur" havasında.

Sol gösterip sağ vurmak
Malum, Türkiye son dakikada onlarca milyon dolarlara varan yatırımlar için atağa geçiyor ve üç bakanla KKTC'ye çıkarma yapıyor. AB buna "sandığa müdahale" diye tepki gösteriyor. Ama aynı AB, Kıbrıs Türkleri için yaptığı 10 milyon dolarlık yardımı Rum eliyle sadece Denktaş muhaliflerine dağıtınca sandığa müdahale etmiş olmuyor. "Yazı tura atacağız.. Yazı gelince ben kazanacağım, tura gelince sen kaybedeceksin." AB'nin söylediği bu olunca, KKTC muhalefetinin karşısında ister istemez ciddi bir ölüm-kalım cephesi şekilleniyor. Tabii olayı bu raddeye getirmede Denktaş'ın kurnazlığı da etken. Ancak meselenin gelenekçi taraf için ölüm-kalım savaşı haline gelmesinde aslan payı Brüksel'indir. AB, hem genel Kıbrıs siyasetinin tarafgir ve ilkesiz oluşu ile, hem de KKTC muhalefet partilerini adeta doğrudan birer gizli servis uzantısı gibi kullandığı izlenimi verişi ile Denktaş'ın işini kolaylaştırmıştır. AB yetkilileri bu yola bilinçsizce girmeyeceklerine göre neyin peşindeler? Türkiye'nin AB üyeliğini Denktaş'ın engellediği martavalı ile Beyaz Türklüğü umutla eşikte dilenci tutmak, Ankara'nın "özel konum"a razı olacağı güne kadar zaman kazanmak..

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Kıbrıs'taki Atatürk ve İnönü   / 13-12-2003
 Devleti İnkâr Komisyonu   / 12-12-2003
 Ampul'le kim oynuyor?   / 11-12-2003
 Yargıcın yargıya ettiği   / 08-12-2003
 AB’nin Kıbrıs yazı-turası   / 06-12-2003
 İstanbul'a hangi Erdoğan?   / 05-12-2003
 Gizli servis cenneti   / 04-12-2003
 'İslami terör' alınganlığı   / 01-12-2003
MEHMET BARLAS
Irak'a komşuyuz ama, "Irak modeli" çok uzak bize
Saddam...
ÖMER ÇELİK
Saddamizm
Saddam Hüseyin'in yakalandığı haberi geldiği...
REFİK DURBAŞ
Terörün iki yüzü...
Baştan dış kaynaklı gibi görünen ve...
SAVAŞ AY
Piyanistim ama o kadar da değil!..
Aklımda şu kadarı...
MEHMET ALTAN
Kemalizm, AK Parti, ikinci Cumhuriyet...
AK Parti'nin,...
'Saddamcılık bitti'
Bush, Saddam'ın yakalanmasıyla, onun adına işlenen cinayetler...
Kutlama zamanı Iraklılar icin mutlu haber
Saddam'ın yakalanması koalisyon güçlerini memnun etti. Liderler...
SANAL PORTAKAL
SANAL PORTAKAL
Trabzonspor'a ilk golü ikram eden De Boer, bitime doğru bir de...
 
    Ana Sayfa | Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon
Spor | Günaydın | Astroloji | Magazin | Sağlık |
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.