| |
İkiyüzlülüğün ağır bedeli
Hava kurşun gibi ağır. Dünya nefesini tutmuş; her an herhangi bir yerde İstanbul saldırılarının tekrarını bekliyor. Uyarılar, alarmlar birbirini izliyor: Suudi Arabistan'daki ABD Büyükelçiliği, teröristlerin Riyad'da özellikle batılıların yaşadığı sitelere yeni bombalı saldırılar hazırlığında olduğunu açıkladı. Adres bile verdi: Riyad'ın batı kesimindeki Seder Sitesi. Ve bu ülkede bulunan 35 bin yurttaşını uyardı: Tetikte olun, ortalıkta pek görünmeyin. ABD Dışişleri Bakanlığı ve BM, Kenya'nın başkenti Nairobi'de teröristlerin Stanley ve Hilton otellerine bombalı araçlarla intihar saldırılarına hazırlandığını duyurdu. İstanbul senaryosunun bire bir tekrarı olacak saldırıların olası tarihi bile belirlendi: Bugün, evet bugün! Başta Fransa olmak üzere birçok Avrupa ülkesi alarm düzeyini yükseltti. Belçika, Brüksel havaalanında terör saldırısına karşı güvenlik önlemlerini denediği tatbikat yaptı. İngiltere ve İtalya terörist avı başlattı. Liste böyle uzayıp gidiyor... Hızla paranoya sınırlarına yaklaşan bu korku ve dehşet tablosunun baş sorumlusu kendileri. Yani Batı, özellikle Avrupa ülkeleri. "Terörle mücadelede uluslararası işbirliği" çağrıları yıllarca çoğunun bir kulağından girip diğerinden çıktı. İki bin yıllık Latin atasözünün "Elinden geldiği halde kötülüğe engel olmayan, onu teşvik ediyor demektir" uyarısını bile unutmayı tercih ettiler. İstanbul saldırıları akıllarını başlarına getirdi. Çünkü bu saldırılar, tüm istihbaratçıların kabul ettiği gibi, Avrupa'ya "Sıra sana geldi" mesajını taşıyor. Başbakan Erdoğan dün AK Parti Grubu'nda bu gerçeği daha açık ifadelerle dile getirdi: "Teröre dün göz yumanlar, bugün nasıl bir belaya bulaşmış olduklarını yavaş yavaş anlıyorlar." Aynı tespit BM'nin önceki gün yayınlanan raporunda da altı çizilerek vurgulandı. Deniyor ki; "Üye ülkeler terörle mücadele konusundaki yükümlülüklerini tam olarak yerine getirmediler. El-Kaide'nin finans kaynaklarının kurutulması, üyelerinin izlenmesi ve onların eline geçebilecek silahların satışına ambargo konulması gibi önlemler yerine getirilmediği için ne uluslararası işbirliği sağlanabildi, ne de mücadelede etkinlik..." BM raporunda, sayısı belirtilmeden "birçok ülke"nin işbirliğinde isteksiz veya yetersiz kalması nedeniyle bugün gelinen nokta da açıklandı: "El-Kaide bundan sonraki saldırılarında kimyasal ve biyolojik silahlar kullanma kararı aldı. Kitle imha silahlarını ele geçirmeleri ve kullanmaları tehlikesi her gün biraz daha artıyor..." O ülkelerin "Bana dokunmayan yılan bin yaşasın" utanmazlığının bedelini hepimiz çok ağır ödüyoruz...
Giden gidene Siyasete sonbahar hüznü çöktü. Yaprak dökümü giderek hızlanıyor. DSP lideri Bülent Ecevit'ten sonra, ANAP Genel Başkanı Ali Talip Özdemir ile Erbakan da vedanın eşiğine geldi. Ama nedenleri farklı. Erbakan'ı yasalar siyasetten koparıyor: Yargıtay hapis cezasını onayladı. Sezer'in affı ya da Adli Tıp raporu gibi çözümlerle cezaevine girmekten kurtulsa bile, bu kararla hem siyaset yapma hakkı, hem de seçilme hakkını yitirmiş oldu, "Ömür boyu yasaklı" hale geldi. Özdemir ise başarısızlığının bedelini ödüyor: ANAP'ı eski günlerine döndürmek iddiasıyla göreve geldi ama parti sürekli kan kaybetti. Sonunda kendi ekibi olan Başkanlık Divanı'nın 11 üyesinden 8'i desteğini çekerek, "Bırak git" dediler. Ne dersiniz; sırada başka sürprizler olabilir mi?
|