El Kaide’nin mesajı
İstanbul'da meydana gelen olaylar bir daha tekrar eder mi? Polis üç ay içinde El Kaide tipi yeni bir eylem beklemiyor. Daha sonrasına dönük bir eylem olup olmayacağı ise bugünden kestirilemiyor. Bunlar söylense de bir terör eyleminin diğerini tetiklediği gerçeği de unutulmuyor. Örneğin PKK/KADEK'in, ABD'nin Kuzey Irak'ta kendisine karşı bir hareket içine girmemesinden kaynaklanan cesaret ile eylem planı içine girebileceği gerçeği de bir kenara bırakılmıyor. Dünyada şekil değiştiren terör hareketlerinin bir yenisinin nereden ve nasıl bir şekilde geleceğini bugün ABD bile CIA gibi güçlü bir kuruluşa sahip olmasına rağmen tespit etmekte zorlanıyor. Dolayısıyla, İstanbul'daki son olaylar bir istihbarat zafiyeti olarak kabul edilse bile, bazı gerçekleri de görmezden gelmemek gerekiyor. Ankara'da kabul gören görüş, ABD'nin Kuzey Irak'ta bir Kürt federasyonu kurdurup daha sonra da Türkiye, İran ve Suriye'den buraya toprak katılımıyla Kürt devletinin kurdurulacağı yönünde. Dolayısıyla PKK/KADEK'in cesareti de buraya dayanıyor. 11 Eylül sonrasında bütün dünyaya teröre karşı işbirliği çağrısında bulunan ABD, kendi dışındaki terör olayını görmezden geliyor.
10 yıllık politika Dini motife sarılı teröre gelince.. Son yıllarda radikal İslamcı örgütlerden etnik kökene dayalı olanların PKK ile işbirliği içine girdiği bilinen bir gerçek. Dolayısıyla her ne kadar son dönemde bu örgütlere karşı büyük operasyonlar düzenlense de "kökünün tamamen kazınabildiğini" söylemek olası değil. Zaten, birbiri ile irtibatı olmayan küçük hücreler halinde çalışan ve belirli hedeflere kilitlenen canlı bombalardan oluşan terör örgütü mensuplarını da anında bulup ortaya çıkarmak kolay gözükmüyor. El Kaide'nin 'Sen de benim savaş saham içine girdin' dediği bir ortamda terörün bundan sonra nereden geleceği de bilinmiyor. Daha da önemlisi "İslam ile terör kelimelerinin" yan yana getirilmemesinin bir devlet politikası olarak 10 yıldır uygulandığı Türkiye'de bazı şeylerin de bir anda hayata geçirilmesi de kolay olmuyor.
Koordinasyon Bu açıdan önümüzdeki dönemde istihbarat birimlerine önemli görevler düşüyor. Bugün Genelkurmay, MİT, Jandarma ve Emniyet olmak üzere 4 kurum istihbarat görevini yürütüyor. Bu kurumların hemen hepsinin yakınması da aralarındaki koordinasyonun iyi bir şekilde sağlanamadığı noktasında bütünleşiyor. Çoğunlukla da yakınmalar "dinleme ve takibe" yönelik faaliyetler üzerinde odaklanıyor. Her kurum bir diğerini, "Elindeki dinleme bilgisini bana aktarmadı" noktasında eleştiriyor. Veya "Bu operasyonu yapmadan önce bilgimize başvurmadı, operasyonu yaptıktan iki gün sonra bize bilgi ulaştırdı" eleştirileri karşılıklı olarak sıkça dile getiriliyor. İstihbarat birimlerinin hepsinin dinleme faaliyetini tek bir havuzda toplayan "Dinleme Yasası" ise her kurumun üzerinde uzlaşmış olmasına rağmen 1999 yılından bu yana Başbakanlık'ta bekletiliyor. Oysa, terörün global bir hal aldığı bu dönemde istihbarat kurumları arasındaki iletişim ve birbirine saygılı yarışın koordinasyonunun hayata geçirilmesi gerekiyor. Yoksa, İstanbul'daki bombalı saldırılarda olduğu gibi istihbarat zafiyeti ortaya çıkıyor, eylem atlanıyor...
|