Bakan'ın çat kapı diplomasisi
EGE'nin bir göl haline getirilmesi, iki ülkenin işadamlarının karşılıklı yatırımı yıllardır her iki yakada da dillendirilir. Türkiye ve Yunanistan'da siyasiler tarafından bu dilekler karşılıklı dile getirilse de nedeni bilinmeyen bir engel hep ortaya çıkar. Unakıtan, önceki gün atv'de yayınlanan "Ankara'da Sabah" programından sonra bunun bir örneğini anlattı. Aktardığı konu, Türkiye ile Yunanistan arasında çifte vergilendirmenin önlenmesine dönük anlaşma... Türk ve Yunan işadamlarının karşı ülkede yatırım yapmasının önünü açacak olan anlaşma, iki ülkenin işadamlarının üçüncü ülkelere ortak yatırım olanağını da beraberinde getiriyor. Ayrıca, gümrük vergileri ve işlemlerinde de büyük rahatlama sağlıyor. Yıllardır sürüncemede kalan anlaşma, geçen hafta ilginç bir şekilde Atina ve Ankara ayaklarında yapılan hızlı bir diplomasi ile çözüldü.
Ben de geliyorum Unakıtan'ın anlattığına göre, anlaşmanın imzalanmasının ilginç bir hikayesi var. Üç hafta önce Dışişleri Bakanı Abdullah Gül birlikte oldukları bir ortamda "Yarın Atina'ya gidiyorum" deyince Unakıtan hemen araya girmiş; "Abdullah bir baktır bakalım Yunanistan Maliye Bakanı da yarın Atina'da ise ben de seninle geleyim..." Gül, gerekli yerlere talimat verip Unakıtan'ın talebine ilişkin girişim başlatmış. Yunanistan Ekonomi ve Maliye Bakanı Nikos Christodoulakis'in Atina'da bulunduğu bilgisi gelmiş. Ancak bürokratlar ve diplomatlar, "diplomatik bir davranış olmaz" diyerek Bakan Unakıtan'a gitmemesi tavsiyesinde bulunmuş.
Tamam anlaştık Unakıtan, buna rağmen gideceğini belirtmiş ve Gül ile birlikte Atina'ya hareket etmiş. Atina'ya indiğinde kaldığı otelin hemen karşısında bulunan Ekonomi ve Maliye Bakanlığı'na da yürüyerek gitmiş. Kapıda kendisini karşılayan Christodoulakis ile tokalaşırken şöyle demiş: "Beni çağırmışsın, bak hemen geldim..." Christodoulakis'in odasına çıktıklarında kısa bir sohbetten sonra, daha önceden de haber verildiği şekilde hemen konuya girilmiş. Her iki tarafın da bürokratları önlerindeki dosyaları açmak üzereyken Unakıtan, Christodoulakis'ten bir ricada bulunmuş: "Sayın Bakan bürokratlar dışarı çıksın, biz başbaşa bir konuşalım..." Bürokratlar çıktıktan sonra Unakıtan'ın ilk sözü şu olmuş: "Bu yasada sizin takıldığınız ve istemediğiniz maddeler neler?" Christodoulakis, karşı çıktıkları maddeleri sıralamış. Kısa bir müzakerenin ardından her iki bakan da bir noktada uzlaşmış. Bürokratlar içeri çağırıldığında Unakıtan ilk sözü alan olmuş: "Biz anlaştık, şu maddeler, şu şekilde oluyor. Gereken düzenlemeleri hemen yapıp gelin, burada imza atalım..." Christodoulakis de anlaştıklarını açıkladığında odada soğuk bir hava esmiş. Maliyle Bakanı Unakıtan, esprili kişiliği ile ortamı yumuşatmış: "Yıllardır çözemediniz, bakın baş başa kaldık, beş dakikada çözdük..." Unakıtan, Christodoulakis'e bu durumun basına da bildirilmesinin yararlı olacağını söyleyince şu yanıtı almış: "Bu kadar da hızlı gitmeyelim. Ben Türkiye'ye geleyim, orada imzalayalım..." Görüşme bu şekilde son bulmuş, Unakıtan Türkiye'ye dönmüş. Bir hafta sonra da Christodoulakis, Ankara'ya gelip anlaşmaya imza koydu.
Çat kapı diplomasi Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın gösterdiği bir anlık diplomatik cesaret, yıllardır her iki yakadaki işadamlarının önündeki bir eşiğin kalkmasına neden oldu. İki ülke arasında yıllardır soğuk kutu içinde kapalı kalan ilişkiler, iki tarafın işadamlarının girişimleri ile buzluktan çıkmıştı. Türkiye'den işadamları Atina'ya gidip toplantı yaptıklarında olay haline gelmişti. Oysa, o gün atılan adımlar daha sonra diplomasinin, ardından da bürokrasinin karşılıklı olarak temasını da beraberinde getirmişti. Unakıtan'ın, yeni dünya düzenine uygun "çat kapı diplomasisi" de iki ülke arasında, sadece Dışişleri Bakanları arasında gerçekleşen bu yöntemle görüşme trafiğine yenilerin eklenmesine neden olacak. Yıllardır sürüncemede kalan sorunların kısa sürede çözümünü de beraberinde getirecek. Daha da önemlisi, on yıllardır başbakanların resmi gezi yapmadığı Ege'nin iki yakasını biraz daha yakınlaştıracak.
|