|
|
|
|
|
Terörde Batı’nın çok günahı var
|
|
BAKAN Erkan Mumcu'ya göre, bugüne kadar Doğu'da istikrarı demokrasiye tercih eden Batı'nın, İslam'ın kimi ülkelerde radikalleşmesinde payı büyük.
*** Kendimizi unutturmalıyız
Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu terör olaylarının turizmi etkilememesi için yapılacak tek bir şey olduğunu söylüyor. Türkiye’yi terör tartışmalarının içinden çekip kurtarmak ve bir süre Batı basınından uzak tutmak, hatta mümkünse unutturmak.
Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu ile Antalya'da bayramın sonuncu günü buluştuk. Hava öylesine güzeldi ki, yabancı turistler denize bile giriyorlardı. Mumcu terör olaylarından sonra çabuk toparlandığımızı düşünüyor. "Yan taraftaki bir otelin odasını görmek istedim, göstermek için boş oda bulamadılar" diyor. Gerçekten de Antalya tıklım tıklım. Terör korkusundan eser yok buralarda. Mumcu bir an önce Türkiye'nin terörle anılan ülke konumundan çıkarılması gerek diyor ve ekliyor: "Biz neler aşmadık ki bunu da aşarız, yeter ki herkes kafasına estiği gibi davranmasın, konuşmasın, tartışmasın. Bir süre dünya basınının gündeminden çıkmak zorundayız, bir süreliğine kendimizi unutturmamız gerekiyor." *Terör saldırılarından en çok etkilenen kuşkusuz turizm olacak değil mi? Bizim Bakanlığımız maalesef bu tarz krizlere çok alışık. Çok fazla etkileneceğimizi düşünmüyorum. Patlamalar kış sezonunun başlangıcına rastladı. Dolayısıyla yaz rezervasyonları için daha çok erken. 1. ve 2. Körfez savaşı, terör olayları, Apo'nun yakalanması dönemlerini de yaşadık. Yani kriz durumu iletişim denilen şeyi çok iyi kavramış durumdayız.
BENİ ASARLARDI *Bir de Swissotel'deki Çeçen baskını var. Yanılmıyorsam siz teröristlerle telefon görüşmesi yapmıştınız. Yaşadığım şoklardan biridir. İstemediğim halde, baskını yapan teröristlerle pazarlık etme durumuna düştüm. Ben otelin genel müdürünü aradım, rehin olduğunu bilmiyordum ki, konuşurken birdenbire "Terörist bey sizi istiyor" dedi. Çok da işe yaradım ama. Sonu kötü olsaydı beni asarlardı o başka mevzu. *Peki son günlerde yaşadığımız birbiri ardına gelen terör olaylarının etkisini üzerimizden nasıl atacağız? İletişim uzmanlarının bu gibi kriz durumlarında kullandıkları bir tabir vardır. Çok kaba bir söyleyiş bu. Bazılarını bu verilen örnek irrite edebilir. Herkesten özür diliyorum ama durumumuzu çok iyi kavramamız, ona göre davranmamız gerekiyor. *Nedir bu tabir? İletişimciler "Şemsiye kaçtıysa panik içine çıkarmaya çalışma açabilirsin" diyor. Bırak o kendiliğinden çıkar. *Evet son derece rahatsız edici bir örnek. Biliyorum irrite edici olduğunu ama kriz dönemleri böyledir işte. Herkes panik halinde bir şeyler yapmaya çalışır ve oluşmuş olan zararın çok daha üstü bir zarar ortaya çıkar. Bugün de konuya taraf olan kimi insanlar ya da kurumlar çok da doğru olmayan işler yapıyorlar.
REKLAMLARI KESTİK *Yani ne yapıyorlar? Burada amaç, olabilen en kısa zamanda Türkiye'yi terör bağlamında konuşulan, tartışılan, anılan ülke konumundan çıkarmaktır. Sadece unutturmamız gerekiyor, başka hiçbir şeye gerek yok. Sebebi ne olursa olsun Türkiye'yi terörle ilişkilendiren herhangi bir tartışmaya asla girmemek lazım. Bütün bunlar bittikten sonra bağlamını kendiniz belirleyeceğiniz bir iletişimi son derece aktif ve agresif olarak başlatmak gerek. *Türkiye'yi terörle hatırlanan ülke konumundan çıkarmak unutturma politikasıyla çözülebilecek bir şey mi? Terörle hatırlanma olayı mucizevi bir şekilde çözülemez tabii. O zamanla olacak bir şey. Sadece hükümetle de olmaz, tüm dünya medyasını koordine edebilecek bir güç lazım. Toplumsal hafıza ve kitle hafızası zaman geçtikçe dikkatini başka noktalara yöneltir ve unutur. Ben de aslında bu röportajda sadece bu mesajı vermek istiyorum. Bizim gündüz verdiğimiz haberler gece yarısı CNN'de oluyor. *Yani dünyada negatif seçici bir algılama mı var? Tamamen. Biz ne üretirsek, bize negatif haber olarak geri dönüyor. Çok dikkatli olmamız gerek. *Peki biz bakanlık olarak bunlara alıştık diyorsunuz, daha önce turizme yönelik bu tarz baltalamaların önüne geçmek için neler yaptınız? Irak savaşı döneminde Türkiye sadece savaş kapsamında konuşuluyordu. Örneğin biz o dönemde bütün reklam, kampanya ve iletişimi kestik. Aslında o dönem en yoğun kampanya dönemi olmasına rağmen hiçbir şey yapmadık. Başladığımız projeleri de durdurduk.
MISIR NE YAPTI Kİ? *İletişimciler, felaket dönemlerinde liderlerin fazla ortalarda gözükmesini de istemezler değil mi? Lider o acı olay ile kendisini bağdaştırırsa negatif bir etki olabilir. Ancak ortalık sakinleştiğinde daha çok gözükürler. Siz de mi bunu yapıyorsunuz? Bu insan algılamasının doğasıyla ilgili bir şey. Tabii bu algılama üzerinde etkili olan mesaj taşıyıcı mekanizmaların sistematiğiyle de ilgili. Dolayısıyla siz kendinize yönelik algılamayı yönetmek istiyorsanız, böyle bir profesyonel yaklaşım olmak zorundasınız. Sizi algılayış biçimini kaderine terk edemezsiniz çünkü öyle olursa mesajı taşıyan öyle bir durum yaratır ki ortaya çıkan imajın sizinle hiç alakası olmaz. Kendi imajınız kendi elinizden kopup gitmiş olur. *Herkesin dilinde terör olayları kapsamında bir Mısır örneği vardır. En çok buna sinirleniyorum işte. Mısır ne yaptı 4,5 milyon olan turist sayısı 1,5 milyona düşmüştü eski haline dönebilmek için 5 yıl harcadı ancak döndü. Herkes maalesef ezbere konuşuyor. Biz dünyanın en hızlı ve istikrarlı büyüyen turizm ekonomisine sahibiz. Tabii ki eksikler var ama Mısır şöyle yaptı, böyle yaptı kamuoyuna kızıyorum. Mısır hiçbir şey yapmadı kardeşim. İlişkilendirmek hiç doğru değil. Sanırım Türkiye'de bir futbol bir de turizm hakkında herkes konuşuyor. *Dışişleri bakanlıklarının seyahat bültenlerinde "Türkiye'ye gitmeyin" uyarısı yapıldı. Bunu eleştirmek, bunlara inatlaşmak da doğru değil. Böyle bir inat işimizi zorlaştırır ve bizi sıkıntıya sokar. Ortada bir gerçek var bunu yadsımaya çalışmak olmaz. Böyle bir şey olduğu zaman tüm dünyada bürokrasiler benzer tavrı alırlar, çünkü bu sorumluluğu almak istemezler. Ama bu işin ateşi geçtikten sonra, iki ülke arasındaki diplomatik ve dostluk ilişkilerine dayanarak konuşur ve bu değişir. Geçmişte defalarca yaşadık. Bunu onur meselesine dönüştürmek yanlış. Örneğin dünyanın herhangi bir yerinde Türkler'e yönelik bir saldırı olsa aynı açıklamaları bizim de yapmamız gerekirdi.
GİDER YENER GELİRİZ *Herkesteki yaygın kanı terör olaylarının için dinamiklerimizden kaynaklanmadığı yönünde. Dolayısıyla daha duygusal davranabiliyoruz. "İyi de bu da haksızlık. Olacak şey mi yani şu ara her şey yoluna girmişken" diyen çok... Bu duygusallığı da çok iyi anlıyorum. Batı her zamanki kolaycılığıyla "Şarkta bunlar olur zaten" deyip, defteri dürmeyi tercih etti, bu inanılmaz bir kolaycılık bunu kabul ediyorum. Bize yapılanların haksızlık olduğunda hiç kuşku yok. Bunu dahi, tepkiyle karşılamak değil, anlayarak karşılamak ve yönetebilmek önemli. *Peki ya UEFA? Bence büyütmeyelim. Her şey yolunda gidiyor. Bir şey olmaz. Gider bizim takımlar orada da yener gelirler. Zaten Almanya ikinci Türkiye. UEFA nezdinde, Türkiye hakkında böyle bir karar almak İngiltere hakkında karar almaktan çok daha kolay tabii. Bu karar benim de çok içime sinmiş değil ama maalesef susup kabullenmemiz gerekiyor, çünkü bu tartışma büyüdükçe Türkiye terör bağlamında anılan ülke oluyor. *Röportajın başından beri "Terörle ilişkili konuları artık konuşmayalım" diyorsunuz. Ortada bir de 'İslami terör' tartışması var. Ben bu tartışmanın sadece medya tarafından pompalandığını da düşünmüyorum. Hükümet tarafından da devam ettiriliyor belki de... Bu çok haklı olmaz çünkü soru soruluyor. Soruları cevapsız bırakmak da hükümete karşı önyargıları besleyen durumlar ortaya çıkarıyor. Şimdi sadece 'İslami terör' deyip işin içinden çıksaydık, olayı doğru tanımlamamış olurduk, kendi bindiğimiz dalı keserdik. Bu anası babası Müslüman olanların, nüfus cüzdanında Müslüman yazanların işlediği bir terör eylemi olabilir. Buna İslami demek için İslam doktrini tarafından onaylanan bir şey olması gerekir. Yeryüzünde milyarlarca Müslüman var ve bunu onaylıyor olamazlar. Bırakın doktrini, ben Türkiye'de bunu onaylayan Müslüman olduğuna gerçekten inanmıyorum. Ben inanmış bir insan olarak inancımın yanında terör kelimesinin anılmasından son derece rahatsızlık duyuyorum.
|
|
|
|
|
|
|
|
|