|
|
Ferman'dan Rapor'a
Dün (3 Kasım) Tanzimat Fermanı'nın ilanının 164'üncü yıldönümüydü, yarın (5 Kasım) ana hatları basına sızmış AB İlerleme Raporu'nun 133 sayfalık tam metni açıklanacak.
"İkisi arasında ne ilişki olabilir" demeyin. Var. Hem de çok. İşte birkaçı...
Sultan Abdülmecit'in isteğiyle Sadrazam Mustafa Reşit Paşa'nın hazırlayıp Gülhane'de ilan ettiği, o nedenle Gülhane Hatt-ı Hümayunu diye de bilinen Tanzimat Fermanı, Batı ile bütünleşme hedefinin ilk adımıydı. AB'nin 6'ncı Türkiye İlerleme Raporu ise, 164 yıllık bu uzun yürüyüşte hangi noktaya geldiğimizi gösterecek.
Tanzimat Fermanı, Batı'nın talep ettiği reformların önünü açtı. İlerleme Raporu'nda, AB'nin, yani Batı'nın istediği reformların ne kadarını yerine getirdiğimiz ortaya çıkacak.
Tanzimat Fermanı ile hukuk sistemini Avrupa ile bütünleştirme çabaları başlatıldı. Ceza hukuku, idare hukuku ve ticaret hukukunda önemli gelişmeler kaydedildi. Kısacası hukuk devleti yolunda ilk girişim oldu. İlerleme Raporu, kanun devletinden hukuk devletine ne ölçüde geçebildiğimizi anlatacak.
Reformlar ve bürokratlar
Tanzimat Fermanı, "Uygarlık, ilerleme, akıl, eşitlik, hukuk, yasa, özgürlük" gibi kavramları Osmanlı'nın "düşünce sosyolojisi"ne soktu, bu kavramlara dayalı reformlarla siyaset ve yaşam biçiminde köklü değişiklikler yaptı. AB İlerleme Raporu, başta "Hukuk, yasa, eşitlik ve özgürlük" olmak üzere bu kavramların çağdaş ve uluslararası yorumlarını ne ölçüde benimseyebildiğimize ayna tutacak.
Tanzimat Fermanı, Mustafa Reşit Paşa, Ahmet Cevdet Paşa, Fuat Paşa, Ali Paşa gibi o dönemin ölçüleriyle "ilerici" bürokratların zorlamasıyla başlatılmış bir "moderleşme" hamlesiydi. Daha sonra Padişah Abdülmecit'in çevresindeki İlmiye Sınıfı'nın, yani "tutucu" bürokratların çaba ve direnişleriyle reformlar kağıt üstünde kaldı. Yani uygulamada pek birşey değişmedi. AB İlerleme Raporu da iktidarın ve Meclis'in iradesiyle çıkarılan Uyum Paketleri'ndeki reformların uygulanmasında karşılaşılan güçlükler, direnişler ve gecikmelerde bürokrasinin etkisini irdeleyecek.
Kıbrıs şart mı oluyor?
Gelelim, Rapor'a...
Varlığı hissedilen önyargılara, gülünç saptamalara (örneğin Türkçe'de Q, X, W harflerinin yokluğunun eleştirilmesi gibi) rağmen, raporu bütün olarak "olumlu" değerlendirenler ağır basıyor. Hatta, "İlk kez bardağın yarıdan fazlası dolu" diyenler bile var.
Ancak bir ayrıntı var ki, yeni yokuşa sürmelerin haberini veriyor Kıbrıs'ta çözümün -verilen onca güvenceye rağmen- dilekten yavaş yavaş koşula dönüşmeye başlaması. Şimdilik utangaç ifadelerle dillendirilen bu koşulun Aralık'taki AB zirvesinin ardından yüksek tonda seslendirileceğini tahmin etmek için falcı olmak gerekmiyor.
O zaman, 2004 ortasına, bilemediniz sonuna kadar iki seçenekten birine karar vermek zorunda kalacağız
Ya AB'nin o koşulunu da kabul edeceğiz.
Ya da Başbakan Erdoğan'ın geçen ay İspanya'nın Mayorka adasında (Bertold Brecht ve Victor Hugo'dan alıntılarla süslenmiş, entellektüel düzeyi olağanüstü yüksek bir konuşmaydı. Le Monde'da dün göklere çıkaran bir yazı yayınlandı) ifade ettiği yaklaşımla teselli bulacağız
"Hiçbir zaman AB'yi tek hedef olarak görmedik. Hâlâ da görmüyoruz. Bizim amacımız, Atatürk'ün gösterdiği hedefe, çağdaş medeniyet seviyesine ulaşmaktır. Bunu kendimiz için, Türkiye için yapmamız gerektiğini biliyoruz ve potansiyelimize güveniyoruz."
Erdoğan sanki Avrupalılar'a Anibal'in o ünlü sözünü hatırlatıyor "Ya bir yol bulacağız ya bir yol açacağız..."
Mesajlarınız için:
esafak@sabah.com.tr
Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya
tıklayın
|
|
|
|