|
|
UMUR TALU
Onlar 'Ölmez'di, oynarken öldüler
Bir dönem toplayıp toplayıp saymaya, sayılarını çıkartmaya, isimlerini anmaya, unutulup gidecekleri bu topraklarda mezarlarına hiç olmazsa birer "yazı" uzatmaya çabalıyordum.
Onlar sinsi patlamaların minik bedenleri olarak havalara savruldular; küçük bedenleri küçük küçük parçalara ayrıldı, oyundan ölüme uçan "Güneydoğu'nun melekleri" oldular.
Birer ajans bülteninin içine gömülerek gazetelerde birer küçük haberlik yer buldular, bulmadılar. Mekanlar ve çocuklar başka başkaydı ama "haber" hep aynıydı
"Buldukları cisimle oynayan çocuklar havaya uçtu."
"Arazideki el bombasıyla oynayan çocuklar öldü."
"Oyuncak sandıkları bomba hayatlarına mal oldu."
****
En son Şırnak'ta dört çocuk.
Haber, "PKK-KADEK'in bıraktığı mayın" diyor.
Daha önce, "nereden geldiği belirsiz el bombası" idi.
Ondan önce, "patlamamış mermi" idi.
Hepsi, çocuklar oynarken; oyuncaksız çocuklar, dağların, taşların, köylerin, mezraların çocukları, yoksunluklarının içinden şen şakrak bir oyun çıkarmaya çalışırken patladı.
Son dört çocuk, Nehir, Selin, Songül ve Vedat... "Ölmez"diler.
Soyadları bir ömür yetmedi, öldüler.
Birilerini öldürsün diye yapılmış, atılmış, fırlatılmış, tuzaklanmış, pusulanmış, unutulmuş "cisim", ne çocuk tanırdı, ne soy isim.
İçine doğdukları topraklar, "düşük yoğunluklu savaş"ta yorgun, bitkin, bitap düşmüş Silopiler, Cizreler, Uludereler, Şırnaklar.
Yılların yoksunluğundan, yoksulluğundan, binlerce "ölü terörist, şehit, mahkum, işkence, açlık, göç" doğurmuş topraklar.
Buruşmuş, büzülmüş teninin içine, mayın, bomba, mermi gizleyip gizleyip "ölmez" çocuklara taksit taksit hâlâ ölüm ölüm kusan topraklar.
****
Diş taraması, hepatit taraması, verem taraması...
Ünlü seferberliklerimize ek, bir de "mayın taraması" gerekiyor. Dişlerini düzenli fırçala çocuğum, ellerini hep temiz tut çocuğum, sokaktan bir şey yeme çocuğum, tuvalet temizliğine dikkat et çocuğum, öpüşme çocuğum, karşıdan karşıya geçerken dikkat et çocuğum... Mayınlara basma, el bombası elleme, mermilerden oyuncak yapma çocuğum.
Bilgisayarında "mayın tarlası" diye oyun bulunan kendi çocuklarımıza, onların yaşıtı, onların çağdaşı, onların memleketlisi kimi çocuğun, onlar gibi Nehir, Selin, Songül ve Vedat olabilen, onlar gibi hiç ölmeyecekmişçesine öpülüp koklanmış olan sahici çocukların, sahici mayın tarlalarında, sahici mayınlarla oynarken parça parça melek olduğunu...
Ve kaydı tutulmadığı için tam sayısını bilemesek de, ne kadar çok havaya uçmuş melek bulunduğunu... Çok çok çocuk oldukları için meleklerin de çabuk çabuk unutulduğunu...
O mayınların, bombaların, mermilerin zaten "kendi kendimizi öldürmek" için onca yıl savrulduğunu...
Yok yok, İstanbul'da, Ankara'da filan, kapı önünde, sokakta, parkta, mayın korkusuna gerek olmadığını...
Ölmez çocukların hep aynı arazilerde aynı ölümlere yakalandığını...
Ve orasının da yaşadıkları aynı ülke olduğunu, o çocuklarla aynı çocuklukları paylaştıklarını anlatabilmenin bir yolu var mıdır?
Tüm çocukları oyuncakla oynatabilmenin, tüm mayınları sökebilmenin, tüm tarlalara sadece hayat ekebilmenin bir yolu var mıdır!
Ölmezleri oyuncak oyuncak öldürmemenin bir yolu var mıdır!
Kabrinize bu bir demet sözcüğü de lütfen kabul edin, artık huzur içinde uyuyun çocuklar.
Mesajlarınız için:
utalu@turk.net
Fax: 212 280 05 51 Tel: 0 537 660 71 21
Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya
tıklayın
|
|
|
|