kapat
11.10.2003
YAZARLAR
ATV
EKONOMİ
limasollu
TÜRKİYE
DÜNYA
POLİTİKA
SPOR
MEDYA
SERİ İLANLAR
METEO
TRAFİK
ŞANS&OYUN
ACİL TEL



GREENCARD

Siirt medyası

Siirt'e gazeteciliği 67 yıl önce Mehmet Emin Kılıççıoğlu getirmiş. O ölünce "yeğenleri" Ahmet ve Metin Kılıççıoğlu, "Siirt gazetesini" çıkarmaya devam etmişler. Oğlu Cumhur Kılıççıoğlu da "Mücadele" gazetesini.

Siirt'e gidince "aileyi" topladık. "Dizgiyi" elle yapıyorlar. Baskıyı da "1950 model" makineyle. "Daha eskisi de vardı" dediler

- 1825 model... Çetin Emeç'in babası Selim Ragıp Emeç'ten alınmıştı.

- O makine ne oldu?

- Yenisini alınca onu müzeye vermek istedik... İstanbul'a yazdık... Dediler ki, taşıması da size ait olmak üzere İstanbul'a getirin... Bizde o para nerede?

- Sonra?

- Makineyi, bahçeye koyduk.

- Sonra?

- Gece, göçerler gelip, söküp götürmüşler... Sizin anlayacağınız parça parça hurdacıya gitti.

****

- Ey Siirtli meslektaşlar... Siirt nasıl?

- Cumhur bey

- İyi olur inşallah... Yüzde 85 oy alan bir enişte vefasız olamaz... Siirt'e bir şeyler yapar gayrı.

Ahmet bey

- Daha erken... Zaman tanıyoruz... Eğer Siirtli'nin elinden tutmazsa zaten ona enişte demeyiz.

Metin bey

- Öncelikle Siirt'e üniversite yapsın. Üniversite demek aydınlık demek. Doğu ile Batı'nın kaynaşması demek.

- Ey meslektaşlar... Siirt'te gazetecilik yaparken hiç başınız derde giriyor mu?.. Mahkemelik oluyor musunuz?

Ahmet Arıtürk

- Koçero Destanı'nı yazdım diye, mahkemeye verildim.

- Niçin?

- Hükümetin manevi şahsiyetine hakaret ediyorsun dediler.

- Ettiniz mi?

- Hayır... Sadece Koçero için "hükümetin, dağdaki temsilcisidir" dedim... Savunmamda da, "ferman padişahın, dağlar bizimdir" diyen Dadaloğlu'nu şahit gösterdim.

****

"Bir zamanlar" Siirt'in eşkıyaları meşhurdu. En önemlileri "Cemile Çeto" imiş... Çeto oğlu Cemil. İstiklal Mahkemesi'nde yargılanıp, asılmış. Sonra Hakimo, Hamido, Samedo ve Koçero.

Cumhur bey

- Cemile Çeto'dan sonrakiler, bizim nesildir... Tanırız.

- Ahmet bey... Koçero için nasıl bir destan yazdınız?

- İsterseniz okuyayım;

Şu yakından geçen Koçero idi

Gammazı bırakmaz öldürür idi.

Epey zamandır pusuda idi

Savulun kancıklar Koçero geliyor

Dağda hükümeti temsil edendir

Eşkıyadır ama mazlumlardandır

Sevinin mazlumlar Koçero geldi.

****

Eski eşkıyalar şimdi birer "efsane... Birer halk kahramanı" gibi anlatılıyor.

Metin bey

- Koçero adam gibi bir adam idi... Fırından aldığı ekmeğin parasını verir idi... Zenginden alır, fakire dağıtır idi.

- Ey Siirtli meslektaşlar... Gazetenin tirajı ne kadar?

- Bin... Onun da çoğunu bedava dağıtırız.

- İyi de ne yer, ne içersiniz?

- Allah bir lokma ekmeği nasıl olsa verir... Fazlasında da zaten gözümüz yok.

Vedalaşırken "ellerini sıkamadık." Zira, gazetenin yazılarını dizmekten elleri "bileklerine kadar mürekkep karasıydı." Ama başları dikti, alınları açık. Bizi "bir şiirle" uğurladılar

"Siirt'e beş yüz konut yapılacakmış,

Dar gelirli kiradan kurtulacakmış,

Ama üniversite olmalı benim evim,

Başbakanım Siirt'e üniversite isterim."

Kriz atlatılmış ama...
Siirt'te hava erken kararıyor. Hava kararırken biz Siirt'in ana caddesindeydik.

Bir işyerinin camında "kuzu" yazılıydı.

Önünde de "gençten biri" oturuyordu.

"Kuzu Ticaret'in sahibi Güven Kuzu."

Siirt Ticaret Odası'nın Başkanı.

Oturduk, konuştuk.

- Güven bey, Siirt nasıl?

- Kriz atlatıldı ama... Krizde kapanan tesisler bir türlü tam kapasiteyle çalışır hale gelemedi.

- Neden?

- İşletme sermayesi yetersiz... Krizin çok zararı oldu.

- Enflasyon düşüyor... Ekonomik göstergeler fena değil... Bu durum Siirt'e nasıl yansıyor?

- Evet borsa yükseliyor, faiz düşüyor, döviz belli bir noktada duruyor... Ama bunlar vatandaşın cebine yansımış değil.

- Vatandaş ne diyor?

- Bir ümit içinde bekliyor... İşlerin düzeleceğine inanıyor.

- Geçen yıla göre durum?

- Geçen yıl çok kişi tefeciye borçlandı... Sonra zor günler geçirdi... Bir kuyumcu, tefeci yüzünden battı... Şimdi çok şükür böyle şeyler yok.

- Hükümetten beklentileriniz neler?

- Sanayi canlansın, inşaat canlansın... Siirtli'nin hükümete tanıdığı avans devam ediyor... Türkiye istikrarsızlıktan çok çekti... Şimdiki istikrar ortamının kıymetini biliyoruz... Onun için, bazı sıkıntılarımız olsa bile içimize atıyoruz. Gezerken fark etmişsinizdir, Siirtli bir konuda çok ısrarlı... Çok arzulu... Bunu da yazarsanız seviniriz.

- Nedir?

- Siirtli üniversite istiyor... Aç kalalım, açıkta yatalım... Yeter ki bir üniversitemiz olsun diyor.

Allah'ın kesesinden geçinenler
Siirt çarşısını gezerken... Yan yana iki dükkanın önündeki "etiketler" dikkatimizi çekti."Doğruluk Ticaret"te şu yazı vardı "Ceket 15 milyon."

"Şahin Ticaret"teki etiketlerin birinde "erkek çorap 500 bin" yazıyordu. Diğer etikette ise "Üç çift çorap bir milyon."

Dükkan sahipleri önümüzü kestiler

- Çay içmeden bırakmayız.

Bu sırada cep telefonumuz çaldı. Arayan, Siirt Valisi Nuri Okutan'dı. Onunla, daha önce birlikteydik. Biz, çarşıya gitmek üzere yanından ayrılmıştık. Vali bey telefonda dedi ki

- İşim bitti... Siz şu anda neredesiniz?

Yanımızdaki esnafa sorduk

- Biz şu anda neredeyiz?.. Vali bey öğrenmek istiyor.

Doğruluk Ticaret'in sahibi Zeki Engin yanıt verdi

- Vali bey bizi tanır... Ona ceket sattık.

"Vali bey" dedik

- Sizin ceket aldığınız dükkandayız.

- Tamam... Hemen geliyorum.

****

"Koskoca Vali"nin Siirt'te köylünün alışveriş yaptığı çarşıdan giyinmesi hoşumuza gitti.

Vali bey, az sonra geldi. Baktık, esnafa "adıyla" hitap ediyor. Onların "oğlunu" tanıyor, "kızını" tanıyor. Ve Siirtli de "Vali'sini çok seviyor."

"Söyleyin bakalım" dedik

- İşler nasıl?

Doğruluk Ticaret'in sahibi Zeki Engin

- Allah'ın kesesinden yiyip, içiyoruz... Allah devlete, millete, dine, askere, bayrağa zeval vermesin.

Şahin Ticaret'in sahibi Yusuf Şahin

- İlle de holding olmamız lazım değil ki... Bugünlere de şükür.

Altunç Kundura'nın sahibi Nihat Altunç

- Hepimiz zengin olsak, işler yürümez... Allah herkesi derece, derece yaratmış... Kimi zengin olacak, kimi fakir... Yeter ki, zengin fakire tepeden bakmasın.

Doğruluk Ticaret'in sahibi Zeki Engin, "Siirt Ticaret Odası'nın eski başkanı."

Bize ANAP Genel Başkanı Ali Talip Özdemir'i sordu

- Nasıl, iyi mi?.. Öz dayımın oğludur... Görürseniz selamımı söyleyin.

"Ey çarşı esnafı" dedik

- Enişteden tek şey isteyecek olsanız... Ne istersiniz?

"Sözleşmiş gibi" cevap verdiler

- Üniversite.

Muhtar Mehmet üniversite istiyor
Siirt'in "Şeyhler Çarşısı"nda yürürken. "Sizi tanıyorum" diyen bir Siirtli önümüze çıktı

- Siirt'imize hoş gelmişsen. Bir hizmetimiz dokunur mu, söyleyesen.

"Siz kimsiniz" dedik.

- Karakol Mahallesi muhtariyem.

- Muhtar... Adınız nedir?.. Yaşınız kaç?

- Mehmet Özalp... Yaşım 60.

- Bir isteğiniz var mı?

- Gazeteye mi yazacaksın begim?

- Evet.

- Ha vallah yazasın; Muhtar Mehmet Siirt'e üniversite isteyi.

- Başka isteğiniz?

- Vallah, billah belediye hizmeti aksamaktadir... Her sokakta ayda iki, üç defa boru patlamaktadir... Emme sen gene gazeteye üniversiteyi yaz... Zararı yoh, biz pis sokakta da gezirek... Yeter ki çocuklar üniversitede ilim öğrensin.

MEDENİ KUNDURA
Siirtliler bu çarşıya "Helvacılar Çarşısı" diyorlar.

Eskiden "helvacılar" varmış.

Şimdi ise bakırcı, ayakkabıcı, tuhafiyeci, tamirci dolu.

"Medeni Kundura" da bu çarşıda.

Sahibi, 18 yıllık ayakkabıcı Abdülhalim Alçı.

Dükkan tıklım, tıklım ayakkabı dolu.

Kadın ayakkabısı, erkek ayakkabısı, çocuk ayakkabısı.

Spor ayakkabısı.

Çeşit, yüzün üzerinde.

Markalara bakıyoruz

Güneş... Efsane... Tek Yıldız... Demircan... Fantasy... Anıl... Begül... Impola... Baretto... Effort.

- Abdülhalim bey... Ayakkabılar nereden?

- İzmir'den, İstanbul'dan, Gaziantep'ten.

- Fiyatlar nasıl?

Abdülhalim bey ayakkabıları önümüze seriyor.

On milyona da ayakkabı var.

Kırk milyona da.

"Birini beğenin" diyor

- Size indirim yaparız.

Acaba bu ayakkabıcı bir ayakkabıdan ne kadar kazanıyor?

Aldığımız yanıt

- Kar marjımız çok düşük... Kar peşinde değiliz... Maksat iş olsun... Dükkan açık kalsın... Eve ekmek götürecek para çıksın, bize yeter.

İnsanlar gerçekten "çok kanaatkar."

-Abdülhalim bey... İşler nasıl?

- Okullar açılırken iyiydi... Şimdi biraz durgun... Yağmur başlayınca yine açılır... Sonra durur... Ardından bayram gelir, yine iş olur... Geçinip, gideriz.

- Ankara nasıl? Hükümet nasıl... Enişte nasıl?

- Şehir dışında yol genişledi... Şehir içinde yol asfalt oldu... İşsizlik çok... Eniştemiz bir de işsizliğe çare bulursa, başka bir şey istemeyiz.

Medeni Kundura'nın sahibi Abdülhalim Alçı'nın "kişisel derdi" yok.

Onun derdi "sokakları dolduran işsizler."

- Sayın yazar bey... Sokaktaki genç işsiz dolaşırken, çiğnediğim lokma benim boğazımdan geçer mi sanıyorsun?


Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya tıklayın

<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
hibe destekler

Sarı Sayfalar
GreenCard
TEMA

Copyright © 2003, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır