kapat
05.10.2003
YAZARLAR
ATV
EKONOMİ
limasollu
TÜRKİYE
DÜNYA
POLİTİKA
SPOR
MEDYA
SERİ İLANLAR
METEO
TRAFİK
ÅžANS&OYUN
ACİL TEL



GREENCARD

SOLİ ÖZEL


Strateji ve Oy

Gazete haberlerinden anlaşıldığı kadarıyla Tayyip Erdoğan gelecek haftaki AKP kongresine parti içi iktidarını güçlendirme yönünde önemli adımlar atarak gidiyor. Başbakan bu şekilde bugüne kadar lider kadrosu içinde eşitler arasında birinci olduğu partisine de şahsi damgasını vurma imkanı bulabileceğini düşünüyor olmalı. Meclis'in açılış gününde AKP gurubu önünde yaptığı konuşma ve hafta içinde yayımlanan televizyon mülakatlarında Erdoğan, Başbakan olarak gayet iyi bir performans da gösterdi. Başbakan, aylardır ulusal ve uluslararası piyasalara mesajlar verdi. IMF programından sapmamayı, ilk tereddütlerinden sonra bir hedef haline getirdi. Meclis konuşmasıyla ise partisinden beklentileri olan Türkiye'nin dışlanmışlarına yönelik AKP'nin yaptıklarını vurguladı. Verebildikleri çeşitli hizmetlerin altını çizerken, Muş'taki hastahaneden ya da okul kitabı dağıtma projelerinden bahsederken gurur duyduğu ortadaydı.

Yeni kimliğine ısınıyor
Başbakan Erdoğan bu bağlamda giderek yeni kimliğine ısınıyor, mevkiinin gerektirdiği kalıba giriyor. Arada bir sinirlense de genelde kamuoyu ile iyi diyalog kurabiliyor, bu nedenle de anketlere bakılırsa popülaritesi artıyor. Ancak Başbakan bir iç politika siyasetçisi. Her hal ve tavrından, dış politika konularından pek hoşlanmadığı, bu konularla ilgili donanım eksikliğini kapatma arzusunu duymadığı ortaya çıkıyor. Yabancı liderlerle iyi diyalog kuruyor olması da bu gerçeği değiştirmiyor. Genelde dış politika konuları dünyanın hiçbir ülkesinde oya tahvil edilecek türden meseleler değildir. Üstelik bu ülkede dış politika parametreleri hep verili kabul edildi. Ulusal güvenlik bürokrasisi ve son on yıllık süre içinde de ağırlıklı olarak Silahlı Kuvvetler dış politikanın stratejik parametrelerini belirlediler. Hükümetler de 'kırmızı kaplı kitabın' hikmetinden sual etmediler. Ancak içinde yaşadığımız dönem tüm dünya gibi Türkiye açısından da eski yol haritalarının geçersizleştiği bir dönem. Bazı emekli büyükelçiler bu saptamayla dalga geçseler bile 1 Mart tezkeresininin reddi, bir boyutuyla Türkiye'deki geçerli strateji anlayışının ve varsayımlarının da iflasına tekabül ediyordu. Dolayısıyla, Türkiye'yi etkileyen uluslararası ilişkilerdeki değişimi anlamak ve ona uygun politika üretme çabasına girmek elzem.

Kavrayış, niyet ve irade
AB uyum paketleriyle artık sivil yöneticilere ülkenin stratejisinin ve güvenlik anlayışının belirlenmesinde daha fazla rol düşecek. Bu durumda da Başbakan'ın bir yeni arayışa, tanımlamaya öncülük etmesi gerekiyor. Irak'a asker gönderilip gönderilmemesi, ya da hükümetin alacağı yetkiyle yapmak istediğinin doğruluğu/yanlışlığı ancak bu çerçeve içinde değerlendirilebilir. Dişişleri Müşteşarı olarak görev yapmış emekli büyükelçi Özdem Sanberk'in dünkü Radikal gazetesinde Mayıs 20004'te İstanbul'da yapılacak NATO zirvesi bağlamında vurguladıkları bu nedenle çok önemli "Türkiyeönce yeni güvenlik ortamında kendi görüşleri ve en önemlisi güvenlik stratejisini belirlemeli. Bu da stratejik bir bakışı beraberinde getirirTürkiye yeni ulusal çıkar ve tehdit değerlendirmesi tartışması yapmadan bu kapasiteye ulaşamazTürkiye bu kapasiteye ulaşmazsa, yani jeopolitik konumunu değerlendiremezse, kendi jeopolitiği kendisi için bir tehdit haline gelirStratejik düşünmemenin alternatif maliyeti, başkalarının stratejisine ayak uydurmak olur." Türkiye'nin birikimi bu zorlu işin üstesinden gelmeye yeter. Ancak öncelikle bu birikimi harekete geçirecek siyasi kavrayış, niyet ve iradeye ihtiyaç vardır.


Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya tıklayın

<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
Destek Paketi

Sizinkiler
Sarı Sayfalar
GreenCard
TEMA

Copyright © 2003, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır