kapat
11.09.2003
YAZARLAR
ATV
EKONOMİ
limasollu
TÜRKİYE
DÜNYA
POLİTİKA
SPOR
MEDYA
SERİ İLANLAR
METEO
TRAFİK
ŞANS&OYUN
ACİL TEL

GREENCARD

SOLİ ÖZEL


Mesum gün

Muhammed Atta'nın kullandığı uçak New York'taki Dünya Ticaret Merkezi'nin güney binasına çarpmadan önce de 11 Eylül günü uğursuz ve mesum bir gündü. Bundan otuz, o günden 28 yıl önce, Şili'nin seçilmiş Cumhurbaşkanı Salvador Allende, ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Henry Kissinger'ın açık desteğiyle düzenlenen askeri darbeye karşı kahramanca çarpıştıktan sonra hunharca öldürülmüştü. Latin Amerika'nın demokratik geleneği en derin ülkesi bunun ardından 15 yıllık kanlı bir karanlığa mahkum edilmiş, nüfusun neredeyse beşte biri başka ülkelere göç etmişti.

Şili darbesinin de yıldönümü
Sonradan ne menem korkak birisi olduğu Londra'da tutuklandığında ortaya çıkacak General Pinochet'nin ismi lanetlenmiş, Şili'nin daha sonraları ekonomik açıdan eriştiği refah düzeyi bile üzerindeki kanlı lekeyi silememişti. Hâlâ askeri rejimin travmalarını tam aşamayan ancak iyi-kötü o dönemle ilgili bir iç hesaplaşma yapmaya çalışan Şili'nin kaderi aslında Soğuk Savaş dünyası içinde sıradan bir durumdu. Darbe, azınlık oylarıyla iktidara gelmiş bir sosyalist Cumhurbaşkanı'nı tasfiye etmişti. Amerikan etki alanı içinde, Washington'un çıkarlarına aykırı gördüğü bir deneyin yaşanmasına imkan tanınmamıştı.

İkinci 11 Eylül vakası tarih açısından daha dramatik ve sonuçları itibariyle çok daha derin dinamikleri su yüzüne çıkarmıştı. Her şeyden önce, gerçekleştirilen terör eylemi ancak küreselleşmiş bir dünyada gerçekleşebilecek türdendi. Gerçekleştirilebilmesi küreselleşme sürecinin sonucu ortaya çıkmış dinamiklerle mümkün olabilmişti.

Eylemin eşgüdümünü ve finansmanını sağlayan El Kaide örgütü, küreselleşmenin simgelerinden sayılan ulusaşırı gönüllü örgütlenme örneklerinden birisiydi. Yani bir bakıma küreselleşmenin bu düzeydeki karanlık yüzüydü. 11 Eylül eylemi ABD'nin şahsında tüm devletler sistemine yönelik bir saldırıydı. Bu nedenle de hemen tüm devletler, ABD'ye sistemin korunması için gerekli gördüğü adımları atabilmesi için ilk elde açık çek verdi. Bu eylemle birlikte Berlin'deki duvarın yıkılmasıyla çöken Soğuk Savaş düzeninin ardından uluslararası ilişkilere hakim olan belirsizliğin bitmesinin koşulları da ortaya çıkıyordu.

Küreselleşme çağında uluslararası sistemin en büyük iki derdinin uluslararası terörizm ve kitle imha silahlarının yaygınlaşması olacağı anlaşılıyordu. 11 Eylül aynı zamanda İslam ve modernlikle ilişkisi meselesini de gündeme taşıdı. ABD açısından Ortadoğu Arap rejimlerinin küresel düzene eklemlenmesi sorunu da merkezi bir önem kazandı.

Savaş yanlış reçeteydi
Afganistan'daki rejimi de değiştirdikten sonra ABD'nin önünde yeni bir dünya düzeni kurmak için bulunmaz bir fırsat vardı. Dünyanın talihsizliği, ABD içinde buna yönelik yegane kapsamlı projenin yeni muhafazakarlara ait olması onların da ABD gücünün mutlaklığına ait kör inançlarıydı.

Avrupa ise kendi rehaveti içinde dünyadaki yeni tehditlere gözlerini kapamayı tercih etmiş ya da en azından bunlarla mücadele etmek için oyunun bazı kurallarını değiştirme gerekliliğini gündemine almak istememişti. Bu farklı tutumlar Atlantikötesi ilişkilerde iletişimsizlik ve gerginlik yarattı. Kendi gücüyle sarhoş olan ABD yönetimi de Irak savaşını tüm uyarılara rağmen dünyayla inatlaşarak gerçekleştirdi. Bugün Irak'ta yaşanan dram, 11 Eylül'ü bir boyutuyla doğru okuyan ABD'deki yönetimin yanlış reçeteyle sorunu halletme hevesinin sonucudur.

Not Sıradışı bir insan olan rahmetli Recep Yazıcıoğlu'nu ilk kez Aydın ili kalkınma raporunu sunarken görmüştüm. Daha sonra çeşitli vesilelerle biraraya geldiğimizde tanıştık konuştuk. Vefatından derin bir üzüntü duydum. Ailesine başsağlığı ve metanet dilerim.


Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya tıklayın

<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
Destek Paketi
Sarı Sayfalar
GreenCard


Sizinkiler
TEMA

Copyright © 2003, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır