|
 |


Siyasal reform
Türkiye gibi her doğan günün yeni sürprizler getirdiği, insana heyecan veren ülke biraz zor bulunur. Alın size dumanı tüten bir örnek...
İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in "Parti içi demokrasi rafa kaldırıldı" diyerek AK Parti'den istifa ettiği, CHP'de Baykal'ın son muhalifleri de temizlemek için kurultayda çarşaf liste uygulamasına son vereceği haberlerinin yayıldığı bir sırada, Adalet Bakanlığı "siyasette reform"un düğmesine bastı.
Hazırlanan Siyasi Partiler Kanunu'nda değişiklik taslağı hükümet ve Meclis tarafından benimsenirse, "Parti içi demokrasi" nihayet hayal olmaktan çıkacak.
Çünkü taslak, lider sultasına son vermek için genel başkanların en çok 9 yıl partinin başında kalmasını öngörüyor. Tüm üyelerin katılımıyla ön seçim getiriyor, böylece delege ağalığına son veriyor. Genel merkezlerin örgütleri görevden alma yetkisi kısıtlanıyor, el çektirilen yönetime mahkeme kararıyla dönme yolu açılıyor. Hesaplara şeffaflık, bağışlara sınır getiriliyor.
Türkiye 1990'lardan beri "Parti içi demokrasi"yi tartışıyor. Bu geçen sürede tüm partiler seçim bildirgelerinde bu konuya geniş yer ayırdılar, sivil toplum örgütleri kampanyalar açtılar.
Örneğin DYP, Çiller döneminde hazırladığı 2'nci Demokrasi Programı'nda "Parti içi demokrasinin hukuki müeyyidelere bağlanacağı", "Delege seçimlerinin yargıç gözetiminde düzenleneceği", "Ön seçimin partiye kayıtlı tüm üyelerle yapılacağı" vaatlerinde bulundu..
TÜSİAD, iki yıl önce yayınladığı raporda, "Lider hegemonyasının parti yapısını ve giderek sistemin işleyişini bozmasının önlenmesini, parti içi demokrasiyi işletecek düzenlemelerin yapılmasını" istedi.
Siyasetten geldiği için sorunları iyi bilen Erol Tuncer, yine 2 yıl önce TESAV için hazırladığı raporda bir dizi değişiklik önerdi "Parti örgütlerinin köy ve mahallelere kadar uzanması. Partiye üyeliğin yargı denetimine tabi olması. Ön seçimin zorunlu olması..."
Adalet Bakanlığı taslağında bu talep ve önerilerin çoğuna yer veriliyor.
Bir ayrıntı daha; Siyasi Partiler Kanunu değişikliği, Türkiye'yi AB'ye hazırlayan Ulusal Program'ın orta vadeli hedefleri arasında bulunuyor. Yani zorunlu bir reform.
Ah unutuyorduk, taslakta "Refah Partisi'nin kayıp trilyonu" davasında 2 yıl 4 ay hapse mahkum edilen Erbakan ile arkadaşlarını kurtaracak hüküm de var.
O kadarlık olacak. "Eski büyüğe vefa"ya verin....
İki 11 Eylül
Dünya bugün iki trajediyi anıyor 11 Eylül 1973'te Şili'de Devlet Başkanı Allende'yi devirip öldüren darbe ve 11 Eylül 2001'de İkiz Kuleler'e terör saldırısı.
Şili darbesi ekonomik kaosa son verdi ama 180 bin kişinin öldüğü ya da kaybolduğu devlet terörü dönemini başlattı.
İki yıl önce 3 bin kişinin ölümüne yol açan saldırılar ise dünyayı din terörüyle tanıştırdı.
Batılı siyaset bilimciler şimdi, "İki trajedi de bizim hatamız" diyorlar ABD ve Avrupa'yı kastederek.
Haklılar. Şili darbesinin ardında ABD'nin olduğu, gizliliği kaldırılan CIA, FBI, Pentagon ve Dışişleri Bakanlığı belgeleriyle ortaya çıktı.
İslam kökenli teröre gelince. İşte "Le Figaro"da yayınlanan bir öz eleştiri "Arap ülkelerinin çoğunda feodal, otoriter ve çürümüş rejimlere karşı İslamcılık tek ideolojik alternatifi oluşturuyor. Bu ülkelerde demokrasi olmamasının nedeni din değil, o rejimler. Ve o rejimleri Batı kurdurdu, korudu, bugünlere getirdi."
Kısacası, rüzgar eken fırtına biçiyor...
Mesajlarınız için:
esafak@sabah.com.tr
Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya
tıklayın
|
|
|
|