|
 |
|

SERVET YILDIRIM
Düşük kurun sefası
Bakmayın ihracatçıların yakındığına; Türkiye düşük kurun sefasını sürüyor.
İnanmazsanız göstergelere bakın...
Ekonomi büyüyor, hem de yüksek bir hızda. Tarımdaki gerileme ikinci çeyrek GSMH artış hızının birinci çeyreğe göre düşük çıkmasına yolaçtı ancak toplam sanayi üretiminin temmuzda yüzde 11.9 artması üçüncü çeyrekte de büyümenin tatminkar bir hızda sürdüğünün işaretini veriyor. Bu arada sanayi üretiminin 2000 Kasım krizi öncesindeki düzeyine oldukça yaklaştığını görüyoruz. Büyümeye rağmen ekonomide aşırı ısınma belirtisi olmaması sevindirici.
Enflasyonda da manzara çok iyi. Yıllık enflasyon mayıstan bu yana düşüyor. Son 25 yılın en düşük rakamı görüldü. Böyle giderse yıl sonu hedefi olan yüzde 20 yakalanacak. Merkez Bankası'nın beklenti anketi bile yüzde 21.1'i gösteriyor.
Bütçe tarafında ise IMF tavsiyesi ile alınan ek tedbirlerin etkisi ağustosta hissedildi.
Ağustosta 5 katrilyon lira ile rekor düzeyde yüksek bir faiz dışı fazlaya ulaşılırken ocak-ağustostaki fazla da 15.5 katrilyona çıktı. Böylece yılın yüzde 67'si dolduğunda yıllık hedefin yüzde 77'si sağlanmış oldu. Böyle giderse yıl sonunda hedeflerden çok ciddi bir sapma olmaz.
Programın temel amaçlarından biri 2001'de milli gelirin yüzde 92'sine çıkan kamu borç stoğunu aşağı çekmekti. Gidişata bakan ekonomi yönetimi yıl sonunda bu rakamın yüzde 70 seviyesinin altına ineceğini tahmin ediyor.
Bu gelişmelerde uygulanan programın ciddi bir payı var ancak kimse kurun etkisini gözardı etmemeli. Milli paranın böylesine şiddetle değerlendirdiği ya da kurun çıpa olarak kullanıldığı ekonomilerde bu tür gelişmeler daha önce de görüldü. Merkez Bankası'nın para politikasının hakkını vermek lazım ancak enflasyonun inişi bir ölçüde de kur sayesinde oldu. Aynı şekilde kurların düşük seyretmesi faiz giderleri gibi bazı bütçe kalemlerinde rahatlamaya yol açtı; ucuzlaşan ithal ara ve yatırım mallarına olan talebi artırdı. Yani bütçe tasarrufa, ekonomide ise büyümeye destek oldu.
Eğer bugün ekonomi yönetimi kamu net borcunun milli gelire oranının yüzde 70'in altına ineceğini söyleyebiliyorsa bunu bir ölçüde kur sayesinde yapıyor, çünkü borç stokunun yüzde 51'i dövize endeksli kağıtlardan oluşuyor. Yani kur ne kadar düşük kalırsa stoğun milli gelire olan oranı da o kadar düşük olacaktır.
Peki, kur dönerse ne olur? Kafadan felaket senaryoları yazmak doğru değil. Yazan yanılabilir. Ancak kurum yarattığı sefanın sürmesinin zorluğu da ortada. Normal şartlarda ekonomi yönetimi bir hata yapmazsa kur döndüğünde ekonomide kriz yerine bir düzelme beklenmesi gerekir. Kaldı ki, 30 milyar dolarlık rezerve sahip bir Merkez Bankası'nın teorik olarak kurun ekonomik hedefleri etkileyecek ölçüde sert dönüşüne müdahale edebilecek ve kurdaki düzeltmeyi zamana yayacak gücü var. Sonuç olarak Türkiye bu yılı sorunsuz aşacak gibi görünüyor. Gelecek yıl ise ayrı bir yazı konusu...
Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya
tıklayın
|
|
|
|