kapat
11.09.2003
YAZARLAR
ATV
EKONOMİ
limasollu
TÜRKİYE
DÜNYA
POLİTİKA
SPOR
MEDYA
SERİ İLANLAR
METEO
TRAFİK
ŞANS&OYUN
ACİL TEL

GREENCARD

HINCAL ULUÇ


Sırtından vurulduğunu hissetmek..

Bab-ı Ali'de neredeyse geçimlerini bana saldırarak sürdüren, başka sermayeleri olmayan "Takıntılı" meslekdaşların (!) sayısı hayli fazla.. Aldırmıyorum. Gülüyor, geçiyorum. Yanıt verme yanlışlığına düşüp, ne kendi vaktimi, ne de sizin zamanınızı ziyan etmiyorum.

Bugün söz edeceğim ikisi onlardan değil. Özel konumları dolayısı ile mutlak üzerinde durmam gerekiyor.

****

Sabah gazetesi yazarı Gökmen Özdenak'ın bana alenen ve resmen "Akbaba" ve "Küçük beyinli" dediği yazı, dün bu gazetenin spor sayfasında yayımlandı.

Daha bu haftanın başında, Sabah'ın rengini anlatırken, tartışmanın güzelliğinden, farklı görüşlerin keyfinden söz etmiştim.. "Hakaret etmemek" kaydı ile..

Gökmen, Süreyya Ayhan konusunda benimle ayni fikirde değil. Olmaması doğal, hatta sağlıklı. Bu gazetenin tüm yazarları ayni fikirde olsa, bir yazar yeter. Olmayınca, okuyana hem katkıda bulunacak, hem de keyif verecek (Bu sözü en çok kullanan yazar benim.. Emre Aköz de dün "Keyif eşekte olur" diyordu.. Muhtemelen etrafına da "Hıncal Ağbi'ye ne geçirdim" diyordur. Aferin Emre..) bir tartışmanın içine girmek güzel. Okurun, televizyon sayesinde zaten fikri var. Bir de yazarları okuyarak düşüncelerini zenginleştirebilir. Bu arada ben de karşı fikirleri okuyarak, kendi düşüncelerimi yeniden gözden geçirebilirim.

Hayır, bunu yapamıyor bazıları.. Sövüyor..

"Akbaba.. Küçük beyinli.."

Kim küçük, yani kuş beyinli akbaba..

Bakın, üstelik Gökmen bunu ilk defa yapmıyor. Kaç yazısında adımı vermeden hakaretler etti. Yaşının küçüklüğüne verdim. Meslekte benden yeniliğine verdim. Hoş gördüm, ses çıkarmadım. Gördükçe sarıldım öptüm. Yani tavır bile almadım.. Ama küp doldu, sabır taşı çatladı. Hıncal takıntılı rakiplere malzeme olacak bu son yazısı tahammül sınırlarını aştı.

Gökmen'in yaşça ağabeyi, meslekçe duayeni, ustası.. Hepsinden önemlisi, kendi gazetesinin yazarıyım..

Fikirlerimiz farklı olsa da, ayni gazetenin yazarı olmak, "Takım olmak" demektir.

Bu mudur, takım olmak.. Kuş beyinli.. Akbaba.. Ve de kuş beyinli ve akbabalara eşek yükü para verip yazdıran patronlar ne diyor bu işe acaba?..

Gazeteci olarak kendimi anlatmama gerek yok. İhtiyaç duyarsam küçülürüm..

Ama şunu söyleyeyim.

Gökmen'in yazı yazdığı sayfayı yöneten Altan Tanrıkulu ve yardımcıları Emrah Kayalıoğlu ve Mert Aydın, Hıncal Uluç okulundan yetişmiş gazeteciler. "Usta" oluşumuz sadece yaşımız ve meslek kıdemimizden gelmiyor yani.. Bu ülkeye bir yığın parlak gazeteci kazandırmış olmamız en büyük gururumuz..

Gökmen işte bu Hıncal'a "Akbaba.. Kuş beyinli" diyor..

Daha acısı, bu yazı, Altan'ın yönettiği sayfada yer alıyor..

Altan, Gökmen'in yazdığının kim olduğunu bilmiyor mu?. Cin gibi bilir.. Adı Editör.. Editör "Edit etmek"ten gelir. Yani yazıyı kesip biçen..

Bu gazetenin ve de özellikle senin duayen yazarına küfür edilmesine seyirci kalırsan, o zaman editörlüğün nerede kalır, Altan..

Kaldı ki..

Bir zamanlar gene bu spor sayfalarında Terbiye Özürlü Adam'ın hakaretlerine maruz kalmıştık. Sonra "O zamanki yönetim bana zorla yazdırmıştı" diye yazdı. "Hıncal'a öyle hakaret et ki, istifa etsin ayrılsın" demişler.. O zamanki yönetim bu yazıyı yaladı, yuttu, açıklama yapmadı. Belki de gerçek payı vardı.. Peki yarın Gökmen de "Böyle yazmamı istediler" derse ne olacak?..

Şimdi iş Genel Yayın Yönetmeni Ergun Babahan'a düşüyor. Ya herkese fikir tartışması nasıl yapılır, öğretecek ve Sabah yazarlarının birbirlerine hakaret etme özgürlüklerinin olmadığını anlatacak.. Ya da biz yazarlar kendi başımızın çaresine bakma yolları arayacağız..

İşte ilk önlemim..

Bu konu çözümlenene kadar, bana hakaret edilen spor sayfalarında, adımı, yazımı ve görüşlerimi göremeyeceksiniz.

Yazarlarının haklarını savunamayan editörler, onları kullanma haklarını da kaybederler.

Altan ve Gökmen, bana hakaret ettikleri (Yazıyı yayınlaması, Altan'ın da hakarete ortak olduğunu gösterir) sayfalarda, yani sizlerin önünde özür dilemedikçe ve bu özür bence yeterli bulunmadıkça, Sabah spor boykotum devam edecektir.

****

Beni fena halde yaralayan ikinci yazıya haftaya değineceğim. Bu bölüm sandığımdan uzun tuttu çünkü. Kendi gazetemde sırtımdan vurulmak, ne kadar üzmüş demek..

Teşekkürler okurlar..
e-mailler, fakslar yağdı, son günlerde, Süreyya Ayhan konusunda yazdıklarımı destekleyen. Geniş okur kitlelerinin, tam tersine koparılan popülist yaygaraya rağmen gerçeği bu kadar yakından görüp, teşhis etmesi beni nasıl mutlu etti bilemezsiniz..

Bu destek arkamda olduğu sürece beni kimse susturamaz bilesiniz.. Tek başıma da olsam, inandıklarımı savunmayı sürdüreceğim.

Bu ülkede atletizm bitmiş tükenmiş. Geçin şampiyonu atlet yetişmiyor. Böyle kurak bir ortamda Süreyya gibi bir ışık yakalamışsan eğer, onu hak ettiği tüm zirvelere oturtacak önlemleri alacaksın.

Dünya Şampiyonluğu bu doruklardan biriydi. En yakın rakibinden 5 saniye, 20-30 metre önde olan Süreyya kaybetti.

Eğer bu kaybı iyi analiz etmezsek, gerçek sebebleri bulmaz, sahte, yalancı özürlere sığınır, hele "Buna da şükür" diye ikinciliklere razı komplekslerin içine yuvarlanırsak, seneye, topu topu bir yıl sonra, dünya sporunun en büyük onuru, Olimpiyat Altın madalyasını da kaybederiz.

Çırpınmamız bu.. Yazdıklarımız bunun için..

İnsan hatasını bulursa, tekrar etme tehlikesi azalır. Ama göremezse, ayni yanlışı yapmayı sürdürür ve hayat boyu kaybeder.

70 milyonluk Türkiye'de hiç kimse Süreyya'nın kendisi kadar bu altını istemiyordu. Kaybetti. Nasıl üzüldüğünü tahmin ediyorum. Ama üzülmek çözüm değil. Çözüm "Neden kaybettim" sorusuna doğru yanıtı vermek ki, Allah göstermesin, Atina sonrası ayni soru bir daha sorulmasın.

Sonraki olimpiyat beş yıl sonra.. Beş yıl sonra Süreyya koşar mı?.. Koşsa bile dünya bu kadar gerisinde kalır mı, bilinmez.. Olimpiyat altını fırsat ele geçti mi, boyuna takılmalı.. Hepsi bu..

Bu dediklerimi okur gayet net anlamış.. Ne güzel..

Süreyya'yı daha bir yıl önce nasıl uyardığımın okur farkında bu daha güzel..

Bilir misiniz, beni en duygulandıran e-mail'i Deniz Onur Peker'den aldım.

Geçen yıl, NTV'de yaptığımız bir programda Süreyya'nın yanlışlarına değinmiştik. Ona büyük şampiyonluklar kaybettirebilecek yanlışlarına..

Deniz de 13 Ağustos 2002'de biraz da kırıcı bir üslupla beni eleştiren e-mail'i yollamıştı. "Siz atletizmden anlamıyor, özür dilemeyi bile bilmiyorsunuz" diye.

Bir minik yanıt vermiştik.

"Sizin gibi anlayanlar bu ülkeye yeter. Biz de anlamayalım ne çıkar" diye..

2 Eylül 2003'te yani bir yıl sonra, yani Dünya Şampiyonluğu koşusunun hemen ardından Deniz'in yeni e-mail'i şöyle geldi

"Geçen seneki diyalogumuzu hatırlıyorum. Haklıymışsınız. Şimdi size hak veriyorum, kusura bakmayın. Tüm söylediklerim için özür dilerim."

Teşekkürler Deniz.. İnceliğin için..

12 Dev adam.. Bir cüce takım.. Bir büyük fiyasko..
Lafı uzatmaya gerek yok.. Aydın Örs de uzatmasın, Basketbol Federasyonu Başkanı Turgay Demirel de uzatmasın.

Aydın Örs'ün nöbet devri zamanı geldi.

Türkiye Dünya Şampiyonası'ndan sonra, Avrupa Şampiyonası'nda da ilk sekize giremedi. Dahası, olimpiyatlara katılma hakkını kaybetti. Türk basketbolünün yakaladığı gerçekten 12 dev adam kuşağı sessizliğe gömüldü.

Bunun hesabını dünyanın her yerinde teknik kadro verir. Bizde de vermeli..

Bakın dün Sabah sporun manşeti "Takım olamadık"tı.

Dünya Şampiyonası'nda takım olamadık.

Avrupa Şampiyonası'nda takım olamadık.

Elimizde starlar varken takım olamadığımız için kaybettik.

Adamlar, takım olamıyorsa, suçlu kenar yönetimidir. Bu kadar..

Çok kritik iki maçı kora korda kaybettik. Birini kazansak şimdi İsveç'te devam ediyor olacaktık.

Bir takım kader maçlarını hep son anlarda yitiriyorsa, sorumlu kenar yönetimidir. Bu da bu kadar..

Bu takımın başında Murat Didin veya Engin Ataman olsaydı, Türkiye başından beri bariz bir favorisi olmayan Avrupa Şampiyonası'nda en azından final oynardı. Ben buna inanıyorum. Bunu yazarken pek çoklarının inancına da tercüman oluyorum.

Kaybettiğimiz maçları kenar yönetimi nasıl müdahale etmeden, nasıl çaresiz seyrederek verdi, maç sonraları yazdım. Burada tekrar etmiyorum.

Tekrar söylüyorum..

12 dev adamı takım yapamayarak, bu fiyaskoya yol açanların artık göreve devam etmeleri söz konusu olamaz.

Aydın Örs gerçekten çok sevdiğim bir kardeşimdir. Çok eskilere dayanan dostluğumuz var. Ama küpü boşaldı. Biraz dinlenmeli. Kendini yenilemeli, yenilediğini kulüplerde kanıtlamalı. Ondan sonra yeniden milli takım için düşünülebilir. Yaşı uygun..

Güven yitirmiş bir hoca olarak devamı, hem kendisini tümüyle tüketir, hem de milli takımı..

Aydın Hocam..

Mola!..

İstanbul'da bir Olimpiyat var, haberiniz var mı?..
Bu hafta, cuma, cumartesi ve pazar günleri İstanbul'da bir mini olimpiyat var, haberiniz var mı?.. Nereden olacak?.. Bizim spor medyası böyle şeyleri yazar mı?.

Dr. Cengiz Özyalçın kardeşimin faksı olmasa, ben de haberdar olmayacaktım.

Organizasyonun adı, "Uluslararası Karadeniz Ülkeleri Veteran Oyunları.."

Türkiye, Bulgaristan, Ukrayna, Romanya, Rusya, Gürcistan organize etmiş.

Bu ikincisi.. İlki geçen yıl Varna'da yapılmış.

Bu yılki oyunları İstanbul adına, Galatasaraylı Sporcular Derneği ve Şişli Belediyesi düzenliyor. Gelecek yıl Odessa (Ukrayna), ertesi yıl Novorossiysk (Rusya) ev sahibi.

II. Karadeniz Oyunları'na 210 veteran sporcu (Kadınlarda 35, erkeklerde 40 yaş üstü) katılıyor. Bunlar arasında Avrupa, Dünya ve Olimpiyat Şampiyonları var.

Yarışmalar, atletizm, yüzme, voleybol, basketbol, futbol dallarında yapılıyor.

Dilerim yarın sabahtan itibaren spor sayfalarımız oyunların günlük programlarını minik haberlerle de olsa verirler, biz de neyi nerede, nasıl izleyeceğimizi öğreniriz.

Sporun ve Yaşamın Altın Sözleri
"Kendini herkesin senden beklediği standartların üzerinde tut. Kendine asla özür bulma.."

Henry Ward Beecher

(1813- 1887, Amerikan Köleliği Kaldırma Liderlerinden.)


Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya tıklayın

<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
Destek Paketi
Sarı Sayfalar
GreenCard


Sizinkiler
TEMA

Copyright © 2003, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır