kapat
28.07.2003
YAZARLAR
ATV
EKONOMİ


TÜRKİYE
DÜNYA
POLİTİKA
SPOR
MEDYA
SERİ İLANLAR
METEO
TRAFİK
ŞANS&OYUN
ACİL TEL

Silahların eşitliği

Ne zaman hukuktan, adaletten söz açılsa, akla gelen ilk sorun elbette yargının bağımsızlığı oluyor.

Ancak en az onun kadar önemli bir ilke daha var Yargının tarafsızlığı.

Yargının tarafsızlığı da -birçok etkenin yanı sıra- yargıcın tarafsızlığından geçiyor. Bu, sadece önyargılardan arınmak, kendi dünya görüşünün kararlarını etkilemesine izin vermemekle bitmiyor. En az onlar kadar önemli bir ölçü de yargıcın, iddia ile savunmaya karşı tam tarafsız bir konumda bulunması.

Birçok ülkede mahkeme kararlarının bozulmasına gerekçe olan bu kutsal ilkeye Türkiye'de ne ölçüde saygı gösteriliyor?

Taze bir örnekle anlatalım

Biliyorsunuz, geçen hafta dört DEP milletvekili yargının yenilenmesi çerçevesinde bir kez daha Ankara DGM'nin önüne çıktı. Duruşmayı Avrupa Parlamentosu Gözlemcisi olarak Alman Sosyal Demokrat Parti Milletvekili Ozan Ceyhun da izledi. İşte gözlemleri

"DGM'de üç hakim ile savcının eşit düzeyde oturduklarını ve aynı kapıdan girip çıktıklarını görünce çok şaşırdım. Savunma avukatları ise aşağıda oturuyor ve mahkemenin herkes için olan kapısını kullanıyorlardı. Olacak iş değil. Hukuk devleti ve adaletin bağımsızlık kurallarına göre, savunma avukatları ile göz hizasında olması gereken savcı, hakimlerin yanında oturuyor. Katibenin yazdığı tüm tutanakları hakimle birlikte monitörden okuyor. Savunma avukatları ise sadece duydukları ile yetinmek zorundalar."

Ozan Ceyhun'un bu yazısı bazı çevrelerin dişlerini gıcırdatmalarına neden oldu.

Ancak görmezlikten geldikleri bir şey var Türkiye'nin üyeliğe hazırlık çalışmalarını denetleyen AB Komisyonu daha 1998 raporunda şöyle diyordu

"Mahkemelerde sorun şu Hakimlerin yanında oturan savcının ve aşağıda oturan, söyledikleri yargılama tutanaklarına aynen geçirilmeyen, hakim tarafından özetlenerek geçirilen savunma avukatlarının eşit olmayan statüleri..."

Kürsüde gözdağı
AB raporuna kızanlara TÜSİAD'ın 1998 Kasım'ında yayınladığı "Yeni bir yargılama düzeni" başlıklı araştırmadan bir bölüm aktaralım

"Bir yargılama sürecinde tarafların iddia ve savunmalarında eşit şans ve olanaklara sahip olmaları, bu konuda birinin diğerine karşı avantajlı durumda bulunmaması gerekir."

O da mı tatmin etmedi? Buyurun, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Özdemir Özok'un geçen yıl 9 Eylül'de Adli Yıl'ın başlaması töreninde yaptığı konuşmadan bir bölüm

"Savcılık makamı ile yargılama makamının sergilediği birliktelik, eleştirilere neden oluyor. Çünkü yargılamayı yürüten yüce mahkeme heyeti hiç de yasal dayanağı olmadığı halde kürsüde savcıyla bütünleşerek kararlarını birlikte oluşturuyorlar."

Türkiye'nin de kabul ettiği Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, duruşmalarda avukatın savcıyla eşit konuma ve eşit haklara sahip olmasını zorunlu tutuyor. Bunu "Silahların eşitliği" ilkesiyle açıklıyor.

Eşinin türbanlı, kızlarının başları açık olmasını o son derece olgun formülüyle "Devletin ve milletin isteklerini uzlaştırdık" diye ifade eden Adalet Bakanı Cemil Çiçek'e öneri haddimiz değil, ama bir hatırlatmamız var.

Hazır, Adli Tatil başladı. Adliye saraylarına marangoz çağırıp mahkeme kürsülerini savcı ve avukatları bir hizaya getirecek şekilde kesip doğratmayı düşünmez misiniz?

AB'ye uyum paketlerinin yasal düzenleme gerektirmeyen belki de tek reformu bu. Yeni Adli Yıl'a böyle hoş bir sürprizle girmek hiç de fena olmaz...

Mesajlarınız için: esafak@sabah.com.tr


Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya tıklayın

<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap


Sarı Sayfalar


Sizinkiler
TEMA

Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır