|
 |


En yanlış iş 'üniversite ile takışmak'
Demirel ile "36 yıldır oturduğu evin" bahçesini gezdik. Bahçe bakımlı. Tavuklar, kümeslerinde. Ceviz ağacının "mahsulü" iyi. Demirel, Cumhurbaşkanı iken bile zaman zaman "sivil plakalı bir araçla" buraya gelirdi. Nazmiye hanım ise "daha sık" uğrardı. Bahçede dolaştıktan sonra, Baba'nın "halk günleri salonuna" geçtik. Evin, alt katı. Çarşamba ve Cuma günleri, sabahtan öğleye kadar burası "halka açık." Çarşamba'ları 70 ila 100 kişi arasında ziyaretçi geliyor. Cuma'ları 45'le 60 arasında.
SOSYAL PATLAMA
- Efendim, halk ne diyor?
- Yüz kişiden 70'i iş istiyor... Ve işin daha da dikkat çeken yönü şu İş isteyen 70 kişiden 50'si, yüksek öğrenim görmüş... Üniversite bu yıl 285 bin mezun verdi... Gençlerin kafasında şu soru var Tamam, mezun oluyoruz ama, ne yapacağız?.. Türkiye, bu soruya cevap bulmak zorunda... Bu soru, on yıl ayakta kalamaz... Kalırsa, iyi olmaz.
- Ne olur?
- Türkiye'yi büyük bir sosyal patlamaya götürür... Okumuş insan işsizliği dünyada her ülkeyi korkutmakta.
ÜÇ ESER
Demirel
- Eğer bir gün, bir yabancı, Cumhuriyet 80 yılda ne yaptı diye sorarsa... Sayılacak çok eser var ama... Üçünü say, gözleri faltaşı gibi açılır.
- Birincisi?
- Cumhuriyet'in bizzat kendisi.
- İkincisi?
Üniversite.
- Üçüncüsü?
- GAP.
ÜNİVERSİTE
Demirel uzun uzun üniversiteleri överken...
Araya girdik
- Üniversitede sorun var.
- Ne sorunu?
- Hükümet... YÖK... Yönetim.
- Yönetim sorunu hep olageldi... Üniversiteler okunabilir halde kalmalı... 1970'lerde okunamaz hale gelmişti... Bugün üniversite hür, özerk ve okunabilir halde... Bugünkü yönetim, üniversiteleri geçen on yıl içinde okunabilir tutmuştur... Bu da zorla olmadı. YÖK'ün, üniversite yönetiminin dikkatiyle sağlandı.
ÖVGÜ
Demirel "bu konuya" çok önem veriyor. Ve uzun uzun üniversiteleri anlatıyor. Bu arada "bir şeyin altını çizeceğini" söylüyor
- Dünyada bugün komünizm ideolojisi yok... Ama köktendincilik ideolojisi var... Bir de Türkiye onbeş yıldır terör yaşadı... Ama her iki ideoloji de üniversitelerimize bulaşamadı.
BAKAN'A ÖNERİ
- Sayın Demirel... Milli Eğitim Bakanı Doç. Dr. Hüseyin Çelik'i tanıyorsunuz.
- Tanıyorum.
- Ne yapsın?.. Önerileriniz?
- Üniversitenin huzurunu bozmasınlar... YÖK sistemini yenileştirme fikirleri varsa; ki bu da çok doğaldır, bunu üniversite yönetimi ile birlikte hayata geçirsinler.
- BaÅŸka?
- Yeni bir siyasi iktidarın yapacağı en yanlış iş, üniversite ile takışmaktır... Siyasi iktidar, üniversitelerde kendi kadro ve fikriyatlarını işbaşına getireceği izlenimini vermemeli... Bugünkü endişe odur.
Kıbrıs'ta yapılan yanlışlık
Demirel, iki kitap yazıyor.
Biri "Su" kitabı. Diğeri "Devlet."
- Efendim, Cumhurbaşkanı ile Başbakan'ın ilişkileri, yazmakta olduğunuz Devlet kitabında var mı?.. Günümüzde bu ilişki tam sağlıklı değil de.
- Uzunca bir süredir, sadece Türkiye'de değil bu sistemin olduğu diğer ülkelerde de aynı sorun var.
- Örneğin?
- Tek parti döneminde Celal Bey'le (Bayar), Adnan Bey (Menderes) arasında bile sürtüşme oldu.
- BaÅŸka?
- Bulgaristan, Romanya, Macaristan, Moldova, Ukrayna, Polonya, Avusturya, Makedonya, Arnavutluk... Bilerek söylüyorum... Cumhurbaşkanları benim dostum... Hepsi de başbakanları ile sorunlu... Fransa'da bile bu sorun yaşandı.
****
- Öneriniz?
- Başkanlık sistemi.
- Åart mıdır?
- Türkiye, mevcut sistemi uzun süre taşıyamaz.
- Neden?
- Bütün dünya daha iyi yönetimi tartışıyor... Demokrasi en iyi sistem... Ama yönetemeyen ve doyuramayan demokrasi olmaz... Olursa, halk başka arayışlara girer.
****
- Başkanı kim seçecek?
- Halk... İki turlu seçim... Yüzde 50'nin üzerinde oy ile.
- BaÅŸbakan?
- BaÅŸbakan olmayacak.
- Kabine?
- Bakanlar Kurulu genelde, seçilmişlerden olmayacak.
- Parlamento?
- 400 ile 600 arasında... Ve çift meclis olacak.
- Nasıl?
- Temsilciler Meclisi ve Senato.
- Seçim sistemi?
- Dar bölge... İki turlu seçim... Meclis'e en az yüzde 50 oyla girilecek... Halk ile Meclis kucaklaşacak.
****
Demirel
- Halk diyecek ki, bu milletvekilini ben seçtim... Bu başkanı ben seçtim... Seçimin üzerinden aylar geçti, ama halkın siyasete bakışında büyük bir değişiklik yok... Tabii bir şey daha var.
- Nedir?
- BaÅŸkan istediÄŸi zaman ve istediÄŸi konuda referanduma gidebilecek.
- Başkan, kaç yıl için seçilecek?
- Beş yıl... Meclis'in süresi dört yıl... Ama öyle bir sistem konacak ki, halk iki yılda bir sandığa gidecek.
- Nasıl olacak?
- Senatörler yine dört yıl görev yapacak... Fakat, iki yılda bir üyelerinin bir kısmı yenilenecek.
****
Ve son söz
- Kıbrıs'ta yaptığımız en büyük yanlışlardan biri, Kıbrıs'ın yönetimini başkanlık sistemi olarak kurmayışımızdır.
Baba'nın tesbihleri
Güniz Sokak-31, müze gibi. Tabanca var, tesbih var, GAP'tan gelen su var, Demirel'in ilkokul diploması var.
Salonda "iki tesbih" dikkatimizi çekti. Biri "gümüş... Ve kocaman."
Demirel
- Üzerinde Allah'ın 99 adı yazılı.
Diğer tesbih "yeşil-beyaz"dı.
- Bursaspor'un mu sayın Demirel?
- Bursaspor, yeni sezonda iyi olacak... Hoca olarak Hagi, yerinde bir tercih... Türk futbolunu iyi biliyor... Türkiye'yi tanıyor... Seyirci de onu seviyor... Ama tesbih Bursaspor'dan değil.
- Nereden?
- Batı Trakya'dan.
- Efendim, kaç tesbihiniz var?
Demirel başladı gülmeye
- Sayacak zamanım hiç olmadı.
"Herkesi suçlu sayan siyaset olmaz"
Ne zaman Meclis'e uğrayacak olsak, kırk kişi başımıza toplanıyor
- Bakanlara, milletvekillerine söyleseniz. Sizi kırmazlar... Ne olur bir iş.
Aynı konuda gelen mektubun, mesajın ise haddi, hesabı yok.
- Sayın Demirel, bu işin sonu ne olacak?
- İşsizlik, ümitsizlik yaratıyor... Ümitsizlik, karamsarlığı artırıyor... Bu da ülkenin geleceğine olan inancı ve demokrasiyi tahrip eder.
- Çare?
- Kalkınma... Milli gelir üçbin dolar... Yirmi yıl içinde bunu otuzbin dolara çıkarmaya mecburuz.
- Nasıl olacak?
- Kalkınmayla... Yatırımla.
- Ama yatırım yok.
- Üç sebeple yok... Bir, kaynaklar müsait değil... İki, şartlar müsait değil... Üç, yabancı yatırımcı gelmiyor... İşte Türkiye'nin önündeki sorun.
- Çare?
- Açın Türkiye'nin önünü.
****
- İşbaşında Recep Tayyip Bey var... Başbakan sizce ilk iş olarak ne yapsın?
- Sadece Başbakan'ın işi değil... Soruyu şöyle koymak lazım Türkiye ne yapsın?
- Ne yapsın?
- Bir, devletin yeni fonksiyonunu herkes iyi anlasın... Artık devlet ticaret, sanayi ve finans sektörlerinden çıkacak.
- İki?
- Yatırımın önündeki engel kalkacak.
- Üç?
- Moralite... Yani yatırım iklimi doğacak... Bugün bunların üçü de yok... Ve bu konuda bir gayret de yok.
- Neden?
- Devlet, özelleştirmede bocalıyor... Ve bir müfettişler ordusu, yolsuzluk arıyoruz diye, devletin bütün kurumlarını kasıp kavuruyor... Bu da bir güvensizlik kabusunun sürmesine yol açıyor.
****
Ve konumuz "yolsuzluk."
Demirel
- Herkesi suçlu sayan bir siyasi görüş olmaz... Yolsuzluk elbette örtbas edilmesin... Ama herşeye yolsuzluk diye bakıp, eğer varsa, asıl yolsuzluk gözardı edilmesin... Asıl yolsuzluk kaybolmasın.
****
Demirel bu konuda uzun konuştu. Birkaç satırbaşı verecek olursak...
* Devirler değiştikçe, ihbar mekanizması hız alır.
* İhbar mekanizması bugün devlet memurlarını iş yapamaz hale getirdi.
* Yolsuzluğun üzerine gidin... Ama delillerle gidin... Herkese suçlu gözüyle bakarak değil.
* 1960 ihtilali yolsuzluk rivayetleri üzerine kuruldu.
* Hatta, Sıhhiye'deki Etibank binası, o günün devlet büyüklerinden birinin denildi... Aslı çıkmadı.
* Hukuk devletinde yargısız infaz olmaz.
* Hala çark dönmüyor... Ve bir de Türkiye, reel faiz soygunuyla karşı karşıya... Yüzde 25 reel faiz, soygundur... Esas buna bir çare bulunsun.
****
"Bir başka konuya" geçecektik. Demirel "bir şey noksan kaldı" dedi
- Bankacılık sistemi henüz Türk ekonomisini kucaklamıyor.
- Neden?
- Halk, bankadan para almak istemiyor... Bankaya para yatırmak da istemiyor... Bankalar da, elindeki parayı koyacak yer bulmakta zorluk çekiyor... Ve sistem çalışmıyor.
Türkiye ne yapmalı? ABD ne yapmalı?
"1 Mart'tan bu yana geçen 4-5 ay içinde en enteresan olan, Türk-Amerikan ilişkilerinin içine düştüğü durumdur."
Bu sözler Demirel'in.
- Neden?
- İlişkiler, stratejik ortaklık temeline oturuyordu... Stratejik ortaklık, ittifaktan çok ileri bir olay.
- Ne kadar ileri?
- Açık çek gibi bir şey.
- Sonra ne oldu?
- Irak konusundaki gelişmeler bu ortaklığın, stratejik kısmını uçurdu.
HATA
- Temel hata nerede yapıldı?
- Başlangıçta, Amerika'ya şu söylenebilirdi Ey Amerika, bizi anla... Irak bizim komşumuz... Biz bu işin dışındayız... Bunu söylemedik... Ve başka bir şey yaptık.
- Neyi kastediyorsunuz?
- Amerika'ya şu izlenimi verdik Merak etme, kolayına bakarız... Bu izlenimi öylesine verdik ki... Amerika, gelip limanlarınızı tamir edeyim dedi, kabul ettik... Ekonomik, askeri, siyasi müzakereler yaptık.
GÜVEN BUNALIMI
- Sonra da, ikinci tezkereyi çıkarmadık... Lastik patladı.
Demirel'in bu sözümüze tepkisi şöyle
- Amerika'da, Türkler güvenilir değil havası hakim oldu... İlişkiler saygı ve güven bunalımına girdi... Ama şunu herkes bilsin Türk Amerika ilişkilerinin hala büyük önemi ve değeri vardır.
NE OLACAK?
- Efendim öneriniz... Bugün ne yapalım?
- Ne yapalım derken, Irak'ta son olay oldu... Bu da Türkiye'deki anti-Amerikanizm'i teşvik etti... Tabii ABD'de olayın halka takdimi bizimkinden farklı.
- Sonuç?
- Böyle bir olay olmamalıydı... Bir ülke, müttefik bir ülke-askerine böyle hoyrat, kaba, çirkin davranmamalıydı.
- Bugün ne yapalım?
- Olay oturmuş değil... ABD bu olayı telafi edecek bir tavır ortaya koymalı.
ANLAÅARAK
- Sayın Demirel, ABD bunu yapmalı... Ya biz?
- ABD, Irak'ı iÅŸgal ettikten sonra bize, siz koalisyonda yoksunuz, Irak'ta ne arıyorsunuz diyememeli... Türkiye, kendi halkına, Irak'a ve bütün dünyaya, neden Irak'ta olduÄŸumuzu söylemeli... Åartlar, Irak'ta bulunmamızı gerektirdiÄŸi sürece, bulunacağız... Ama, ABD ile anlaşırsak orada oluruz... Yoksa, ABD ile çatışırız.
VE DOSTLUK
- Sayın Demirel... Başka öneriniz?
- Türk-Amerikan ilişkilerini daha fazla kanatmamak lazım... Orada Türk düşmanlığından, burada anti-Amerikanizm'den kaçınmak gerek... Dostluk, iki ülkeye de lazım.
Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya
tıklayın
|
|
|
|