|
 |

ABDURRAHMAN YILDIRIM
Halkın 140 milyar 'ı faiz döviz ve bono üçgeninde
Geçen pazartesi günkü "Dövizcilerin kaybı TL'cilerin kazancı oluyor" başlıklı yazımızda, 87 milyar dolarlık bir büyüklüğe ulaşan TL tasarruflarının yılın ilk yarısında ortalama yüzde 9 reel kazanç sağladığını belirlemiştik. 44 milyar dolarla onun yarısı düzeyindeki döviz tevdiat hesaplarının kur artışından kaynaklanan kaybı yüzde 21.2'ye vardı. Doğal olarak dövizcilerin büyük oranlı kaybı TL'cilerin daha düşük oranlı kazancını finanse ediyordu. Bunu ortaya koyarken hisse senedi hariç, mali yatırım araçlarının büyüklüklerini vermiştim. Güngör Uras, önce bana hisse senedindeki tasarruf miktarını neden eklemediğimi sordu. Ardından da Dünya Gazetesi'ndeki köşesinde bunu yaptı ve 200 katrilyonluk bir tasarruf büyüklüğüne ulaştı. Bu aşamadan sonra bana, tabloyu biraz geriye götürmek ve daha uzun vadede neler olduğuna bakmak kaldı. 13 yıl önceye gidince de, bir şey anlayabilmek için rakamları döviz bazında vermek gerekiyor.
* Dörtte biri bonoda- Öncelikle belirtelim ki, 2003 yılı ortası itibariyle finansal varlıkların toplamı yaklaşık 140.3 milyar dolardır. Tabloda 131.8 milyar dolar olarak yer alıyor; ancak buna 8.5 milyar dolarlık yatırım fonları dahil değil. Veri olmadığı ve küçük miktarlarda kaldığı için, yatırım fonları 2000 ve öncesi dönemde dikkate alınmadı. Banka dışı kesimin elindeki kamu kağıdı verileri de, yeni yayımlanmaya başlandı. Bu nedenle 2000 ve öncesi Hazine kağıtları verileri bankaların sahip oldukları ve repo amaçlı kullanılan borçlanma senetlerini de içeriyor. Dolayısıyla 2003 toplam tasarruf miktarı sanki 2000 yılının altındaymış gibi bir sonuç ortaya çıkıyor ki, bu gerçek değil.
Yıl ortası itibariyle 140.3 milyar dolarlık tasarruftan en büyük payı TL varlıklar alıyor. Bu pay yüzde 34.7 düzeyinde. İkinci sırada yüzde 33.8 ile döviz hesapları geliyor. Banka dışı kesimin elinde tuttuğu 32.8 milyar dolarlık devlet iç borçlanma senetlerinin tasarruflardan aldığı pay yüzde 24.8. Yani, toplam tasarrufların dörtte biri bonoda. Borsada halka açık hisse senetlerinin 30 Haziran itibariyle değeri 8.6 milyar dolar. Tasarruflar içindeki payı yüzde 6.5. Bu aynı zamanda en küçük pay ve yatırım fonlarıyla aynı miktarda.
* 13 yıl önceki durum- 1990 yılına gidersek o zaman tasarrufların yarıdan çoğunun (yüzde 54.4) TL varlıklarda olduğunu görüyoruz. Aradan geçen 13.5 yılda tam 20 puanlık kayıp var. Döviz hesapları payını yüzde 15'den yaklaşık 20 puanlık artışla yüzde 34'e çıkartmış. Yani TL'nin kaybettiği payı döviz almış. Yüksek enflasyonlu geçmiş dönemde trend, dövize yatırımdan yana çalışmış.
1990'da Hazine kağıdına yatırımın yüzde 19.5 düzeyinde görülmesi ise tüm iç borç stokunun hesaba katılmasından. Halbuki 2003 ortasında dikkate alınan büyüklük, banka dışı kesimin elindeki kamu kağıtlarını kapsıyor. O da iç borcun yaklaşık dörtte biri kadar.
* Borsa payını yitirdi- Hisse senetleri ise tasarruflardan yüzde 11.1 gibi bugüne göre yüksek bir pay alabilmiş. O dönemde borsa Türk halkı tarafından deneniyordu. Henüz defalarca büyük kayıplara ve hüsranlara uğratmamıştı müşterilerini. İkinci büyük çıkışını yapan borsanın yatırım araçları içindeki payı yüksekti. Ancak sonraki yıllarda bu payını koruyamadı.
2003'te asıl yöneliş bonoya. Çünkü tüm yatırım araçları içinde en yüksek kazancı sağlıyor. Yılsonu için beklenen enflasyon yüzde 21 iken geçen hafta bono faizleri yüzde 57'ye kadar çıktı. Yılsonu için beklenen enflasyondan daha yüksek kazancı var.
* Hükümetin asıl sınavı- İşte hükümetin asıl sınavı da burada, reel faizleri düşürmede. Bunun için ekonomi programını savsaklaması yerine kararlı bir şekilde uygulaması, enflasyondaki düşüşü sürdürmesi gerekiyor ki, tasarruf sahipleri ve yatırımcılar açısından riskleri azaltabilsin. Bu durumda daha geniş kitleler bonoya yönelir, faizler düşer ve dövize yatırımın payı giderek azalır. Hükümet bunu yapabildiğinde, Türkiye ekonomide, enflasyonla mücadelede ve tasarrufları değerlendirme biçiminde şeytanın bacağını kırar. Bütün iyileşmelerin devamı gelir. O durumda hükümetin iktidarını veya gücünü koruyabilmesi için, geçmişteki siyaset yapma tarzında olduğu gibi, yüksek doz popülist politikalar uygulamasına gerek kalmaz. Herkes için doğru yol bulunmuş olur.
* Sonuç- "Geçmişin arabalarıyla bir yere gidemezsiniz" Maksim Gorki
Mesajlarınız için:
ayildirim@sabah.com.tr
Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya
tıklayın
|
|
|
|