kapat
14.07.2003
YAZARLAR
ATV
EKONOMİ


TÜRKİYE
DÜNYA
POLİTİKA
SPOR
MEDYA
SERİ İLANLAR
METEO
TRAFİK
ŞANS&OYUN
ACİL TEL

MEHMET BARLAS


AB'ye girmek başka şey, Avrupalı olmak başka şey!

Avrupa Birliği'ne girmek ile Avrupalı olmak, acaba aynı anlama mı geliyor? Çünkü çoğu "Türkiyeli"ler için, gerçekten "Bir başkadır benim memleketim".

Yıllar önce, Atina'nın Faleron semtinde yaşayan İstanbullu Rumlar'la konuşmuş, dertleşmiştim.

1950'lerin ortasında başlayan Kıbrıs Krizi, sonunda, bu çok eski İstanbullular'ın, kendilerini azınlık gibi hissetmelerine dayanmıştı... 6-7 Eylül olaylarından sonra, göç etmeye başladılar.

Kimi Yunanistan'a, kimi Kanada'ya gitti..

Çoğunlukla da, Atina ve Selanik'te yerleştiler.

Onlarla konuşurken, hep İstanbul'a duydukları özlemi seslendiriyorlardı..

Bir tanesi, şöyle demişti

- Burada çağanoz gibiyim. İçime kapandım..

Yeniköy Rumları'ndan biri de şöyle dert yanmıştı

- Bu Yunanlılar gavur.. Pilavla rakı içiyorlar. Doğru dürüst mezeyi, biz öğretiyoruz bunlara.

O eski İstanbullu Rumlar'ın aklı, Mikro-Asya'da (Anadolu) kalmış olsa bile, yeni vatanları olan Yunanistan'la birlikte Avrupa Birliği'ne girdiler.

Yunanistan'da yasalar, kurallar ve hatta para birimi bile deÄŸiÅŸti.

Ama, artık yaşlanan o eski İstanbullu Rumlar'ın aklı hep İstanbul'da kaldı.

Bizden 1960'larda "Misafir İşçi" olarak Almanya'ya giden, sonunda Alman vatandaşı olan, ama akılları ve ruhları hala Türkiye'de kalan Türkler gibi..

Nadir Nadi anlatmıştı...

Fransız Hükümeti, 1950'li yıllarda, bir grup Türk gazetecisini Paris'e davet etmiş.

Bu gazeteci-yazarlardan çok ünlü olan bir tanesi, hep Paris'e gitmeyi, Paris'te yaşamayı hayal edermiş.

Fransız Hükümeti'nden, ona da davet gelince çok sevinmiş. Heyecanlanmış.

Birlikte binmişler uçağa ve birkaç saat sonra uçak Paris'in havaalanına inmiş.

Türk gazeteci heyeti uçaktan inip, toprağa ayaklarını basar basmaz, ömrü boyunca hep "Ah Paris'te yaşasam" diye hayal kuran meslektaş, yakınmaya, dövünmeye başlamış,

- Ah güzel İstanbul.. Aklım olsa seni bırakıp, Paris'e gelir miydim?

O kadar çok yakınmış ki, arkadaşları onu, İstanbul'dan göç etmiş bir Ermeni'nin lokantasına götürmüş, orada bırakmışlar.

Onlar bir hafta boyunca Paris'i gezmişler.. Bizimki ise, Ermeni lokantasında oturup Türk yemekleri yemiş, rakı içmiş, lokantanın sahibi ile karşılıklı İstanbul hasreti seslendirmişler.

Sonra heyet Türkiye'ye dönerken, onu, lokantaya uğrayıp almışlar ve havaalanına gitmişler.

Özetle durum böyle.

Bazılarının, Avrupa Birliği'ne üye olmamız ihtimalinden ürkmelerini anlamak, çok kolay değil.

Eğer Avrupa Birliği'nin hukuku, Türkiye'deki statükonun kalelerini yıkacak diye ürküyorlar; bu kötü bir şey değil ki.

Sürekli siyasi ve ekonomik krizler arasında yaşamak, hiçbir temel soruna çözüm üretememek ve çağdaş uygarlık düzeyini, hep ileride, "Belki ulaşılabilecek" bir hedef gibi görmek, kimi mutlu edebilir?

Statükonun bekçileri olan "Cumhuriyet Muhafızları"nın da başına, hukuksuzluktan ötürü neler geliyor sonunda.

Onların başkalarına karşı insafsızca kullandıkları hukuka aykırı yasalar, gün oluyor, onlara dönük kullanılmıyor mu?

Devleti, hukuku, yaşamı çağdaş normlara kavuşturup, Anadolu toprağının kültürünü ve temel değerlerini hem koruyacak, hem de geliştireceğiz.

Bu açıdan Avrupa Birliği, bizim için bir uygarlık ve demokrasi projesidir.

Bazıları "Avrupa bizi kabul etmez. Bizi farklı görüyorlar" diyor.

Açıkçası, biz de Avrupalılar'ı farklı görmüyor muyuz?

Veya İtalyanlar Almanlar'ı, kendileri ile aynı mı görüyor sanki?

Şunu bir açık seçik görebilsek.

Avrupa Birliği'ne girmek ile, Avrupalı olmak aynı şeyler değil. Onlar da, bizler de bu birliktelikten korkmamalıyız.

ŞAKA

Sağım-solum sobe!
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Priştina DSP'den istifa etti. Galiba CHP'ye geçecekmiş.

Hep sağdan sola veya soldan sağa geçenleri biliriz.

Priştina ise, soldan sola geçti.

Acaba İstanbul'da Gürtuna için, sol ve sağ hangi tarafta?

Bunu da göreceğiz!

MHP'NİN GELECEĞİ

Türkeş'in "Ülkücü"leri yaşlandı!
Zaman zaman bazı meslekleri icra etmek zorlaşır.

Şu anda Türk siyasetinde muhalefet partisi olmak çok zor. Çünkü hem genel seçim çok uzakta, hem de TBMM'de tek başına bir iktidar çoğunluğu var.

Bu da yetmezmiş gibi, eğer baraj altında kalıp, parlamento dışına düştüyseniz, muhalefet mesleği iyice zorlaşıyor.

12 Ekim'deki Büyük Kongre için hazırlanan ve kendi içinde Genel Başkan adaylarının yarışına sahne olan MHP, bu zor mesleği icra etmeye çalışan kurumlardan sadece bir tanesi.

Aslında bu dönemi MHP, kendini ve ideolojisini yenilemek için değerlendirebilirdi.

Rahmetli Türkeş'in gençliği hedef alan bilinçli çalışmaları ve Ülkücü kavramını oluşturması, MHP'yi bugüne kadar yaşattı.

Ama o Ülkücüler, şimdi yaşlandı.

Ve sağ-sol kavgası olmadığı için, Ülkücü olmak, genç kuşağa farklı bir heyecan vermiyor artık.

MHP, gençliğe söyleyecek yeni bir söylem üretemedi ve yaşlanıyor, eskiyor.

Bu dönemde, bu söylemi üretebilirlerdi.

Mesajlarınız için: mbarlas@sabah.com.tr


Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya tıklayın

<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap


TEMA
Sarı Sayfalar


Sizinkiler
ArboMedia

Copyright © 2002, Bilgin Elektronik Yayıncılık ve İletişim A.Ş. - Tüm hakları saklıdır