|
 |

ÖMER LÜTFİ METE
İktidar oyunu Peter Kanunu
Sayın Erdoğan'ın 3 Kasım zaferini okuyuşu isabetli mi?
Hükümetin gidişatı bu açıdan kuşku uyandırıyor. Sanki 3 Kasım gecesi netice yanlış okunmuş, bu yüzden de gömleğin ilk düğmesi yanlış iliklenmiş.
Doğru okuma nasıldı?
Kanaatimce insanlar; asık yüzlü, resmi binaları kadar zevksiz, hantal, soğuk ve hatta ürkütücü devleti gerçekten değiştirmeye aday bir lider gördüklerine inanmışlardı. Sayın Erdoğan'ın tılsımlı delikanlılığı sayesinde her eğilimden iyiler ve yetenekliler buluşacak, bu da sağlıklı bir dönüşüm kadrosu oluşturacaktı.
Sağdaki farklı eğilimlerin yalpalama ve dalgalanmalarını iyi gözleyenler için başka bir okuma imkansız.
Bu seçmen görüyordu
-Dinciliği öne çıkaranlar yürüyemiyor, yürütülmüyor.
-Milliyetçiliği öne çıkaranların da karşısında geniş bir cephe var.
-Merkez partisi sayılanlar ise yolsuzluğun merkezi olmaktan başka bir özellikle anılmıyorlar.
Tek başına hiçbirinin bütün toplumu kucaklayamadığı ve Türkiye'ye bir "dönüşüm kadrosu" sağlayamadığı ortadaydı. Ne tek başına ANAP'lı dönemler, ne DYP-SHP faslı, ne REFAH-YOL, ne ANA-SOL-MHP, sağdaki seçmenin özlemlerine cevap verebilmişti.
Gerçeği arayan bulur
İlk ANAP iktidarı hariç hiçbirinde önemli bir hamle boyutu da yoktu. Ortak yan yolsuzluk iddialarıydı.
Erdoğan böyle bir iklimde yola çıkmış; sağın bütün eğilimlerindeki iyi adamları toplayabileceği umudunu uyandırmıştı. Dindarlığı da, dindarlığın sömürülüşünü de bildiği düşünülüyordu. Cezaevi sonrası ılımlı söylemiyle köktencileri küstürmeyi göze alabildiğine göre samimi olmalıydı. Öyleyse Ankara'da da orta yoldan yürüyebilir, yumuşak bir dönüşüm hareketi geliştirebilirdi.
Tabii ki malum duygusal denklemi unutmuyorum
Adalet ve Kalkınma Partisi eşittir halkın Erdoğan muhabbeti
Bu denklem hala büyük ölçüde geçerli ama bütün sır "delikanlı muhabbeti"nden ibaret sayılamaz. Halkın yüzde 35'i, Erdoğan'ın sihirli değnekle her dokunduğu işi çözeceğine inanarak oy vermiş değildi. Onun, -siyasetteki tazeliğinin de katkısıyla- Türkiye'nin dönüşüm kadrosunu harmanlayabileceği umulmuştu.
Erdoğan'ın işte bu ruh halini doğru okuyamadığı veya doğru okumuşsa bile gereğine yönelemediği anlaşılıyor. Başbakan, sözünü esirgemez bir uzmana durumun değerlendirmesi yaptırsa, umutların solmaya başladığını belirler.
Bu filmi daha önce görmedik mi?
Onu başbakanlığa götüren yolun isimsiz emekçileri olan yüzlerce kanaat önderinin yılgınlığını izliyorum. Çoğu yazılmamak kaydıyla itiraf da ediyor.
Parti dinamikleri dört nirengi noktasında hayal kırıklığı yaşamakta
1-Yolsuzlukla suçlanan bakanlarımız var, istifa yok; eskisi gibi.
2) ABD'ye karşı boynumuz kıldan ince; hem de eskisinden beter.
3) Ekonomide de henüz, "IMF uşağı" dediğimiz hükümetlerden büyük bir farkımız yok.
4) İçimizde çekişme, bölgecilik ve "mikro(bik) ırkçılık" salgın halinde.
Bütün bunlara rağmen halkın 3 Kasım'da açtığı fırsat kapısının henüz tamamen kapandığı kanaatinde değilim. Ancak hızla öteki partilere benzeme süreci Erdoğan'ın siyasi ömrünü tehdit ediyor. Sezgim o ki, başbakan da bunun farkında. Onun için asıl cevap vermesi gerekenlere değinmeden, değinse bile tatmin edemeden- çok konuşuyor ve kaçınılmaz olarak da çok övünmek zorunda kalıyor.
İnsan ister istemez "Peter Kanunu"nu hatırlıyor
"Her yöneticinin yeterliliğinin bir sınırı vardır."
Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya
tıklayın
|
|
|
|