kapat
14.07.2003
YAZARLAR
ATV
EKONOMİ


TÜRKİYE
DÜNYA
POLİTİKA
SPOR
MEDYA
SERİ İLANLAR
METEO
TRAFİK
ŞANS&OYUN
ACİL TEL

Halep'teki jet-set

Halep'te görkemli bir düğüne konuk oluyorum! Davetli değilim canım, kaldığım otelin Jet-Set Salonu'nda dillere destan bir düğün şenliği var ve ben de davetsiz misafirim.. Her masada üç-beş Fransız şampanyasının açıldığı, yirmi katlı dev bir pastanın kesildiği, örneğine ancak Monaco'da rastlanabilecek pahalı ötesi bir düğün. Çünkü...

Düşünüyorum da ne çok sorun yaşamışız Suriye'yle.. Hani derler ya, biri bitip, diğeri başlamış.. Sayfalar, arşivler, "Türkiye-Suriye gerginlikleri"ni içeren yazılarla dolu.. Giderken de gelirken de hep bunları okuyorum, "sudan sebepler"den tutun da, "sınır ve sinir sebepler"e, (Antakya) "terör" başlıklı haber ve dizi-yazılara kadar..

Okuyorum okuyorum da sadece "aklımın bir köşesi"nde kalması için. Çünkü zaten benim "aradığım Suriye" o değil. Ama şu "Allah'ın işine bakın" ki, doğru dürüst "turistik ve kültürel" bir yazı da derlenip toparlanmamış yıllar yılı..

Diyeceksiniz ki "Suriye, turistik bir ülke mi?"

Evet..

Diyeceksiniz ki "uygarlıklar ülkesi" mi?

Evet..

Diyeceksiniz ki, "Osmanlı" mı?

Ta kendisi..

KomÅŸuluk mu?

Ne diyorsunuz, hem de kalbinden komşuluk ve akrabalık var..

KAÇAKÇILIK DÖNEMİNİ BİLİRİM
Daha iki yıl öncesine kadar şu Antakya'dan başlayıp, Nusaybin'e uzanan "Tel Boyu İnsanları"nın fotoğraflarını hatırlayın...

Hat boyundaki bayramlaşmalar, teyzesinin oğlunu görünce sevinen, sarılan kızlar.. Amcasına sarılınca, sevinçten ağlayan yeğenler..

Aynı ailenin aynı aşiretin ortasından, sınırdan geçen tel örgüler.. Ve sadece "bayramdan bayrama yapılabilen iki ülkeli görüşme"ler.. (Şimdi, geride kaldı tüm bunlar; Türkiye-Suriye arasında defalarca yapılan görüşmeler sonrasında, bayram ziyaretleri, iki yıldan bu yana sınır boylarından evlere kaydırıldı. Elli ya da seksen yıl öncesine dayanan komşuluk ve akrabalık ilişkileri insanca bir sisteme dayanıyor şimdi.)

Bu arada Şanlıurfalı ama daha çok dünyalı yazarımız Bekir Yıldız'ın öykülerini hatırlayın; Kaçakçı Şahan'ları, Reşo Ağa'ları...

Mayın patlaması sonucu kolu kanadı kırılmış, beyni parçalanmış Kilisli köylüleri, Halepli tüccarlardan aldıkları "kaçak sigaralar"ı, örtüleri, kırlentleri, kilometrelerce taşıyan "sırt hamalları"nı.. Varolmanın dayanılmaz kaçakçılığını!

Bu dönemi galiba iyi bilenlerdenim... Babamın, Adana Mısır Çarşısı'nda mağazası vardı, lise yıllarımda tezgahtarlık yapmışlığım dahi vardır.. İstanbul'dan, Ankara'dan, İzmir'den kaçak ürün meraklıları gelirdi... Ve dünyanın dört bir yanından alınıp Beyrut ve Halep'te depolanan ve buradan da Kilis'e, Adana'ya aktarılan her türden (elektronik, tekstil, çay, sigara) edavatı Mısır Çarşısı'nda, ince eleyip sık dokuyarak satın alırlardı.. Genç kızlar, çeyiz düzer, genç erkekler, elektronik havalarını atarlardı!

Tanığıyımdır, o günlerden Halep, o kadar yakındı ki Adana'ya, bize! Hani derler ya, mayınların, kırık bacakların kokusu sinmişti bu mallara... Kaçak mallara! (Tabii ki bu da mazi oldu... Kaçakçılık bitti, ithalat aldı başını gitti... Artık Londra, New York sayılırız şunun şurasında!... Şimdi Anadolu kentlerinde yerli malı bulamaz olduk.! Şimdi Etiler'deki bir kebapçı dükkanının çatalları dahi Fransız marka! Nişantaşı ve Bağdat Caddesi kızlarının küpeleri de Made in Tayland!)

TÜRKÇE BİLENLER ÇOKTU
Evet, kısacası en önemlisi; Suriye; komşu topraklar...

Hani derler ya, en büyük keyfi de en büyük acıyı da komşudan görürsün...

Komşuyla neşelenir, komşuyla ağlarsın..

Kayıtlar ortada, açıklamalar manşetlerde, geçmiş yıllarda belli ki çok ağlamışız, iki ülke halkı birbirinden habersiz zirvelerde esen rüzgarlardan pek etkilenmişler. Ama şimdi bir başka rüzgar esiyor...

Dediğim gibi gittim, gördüm, izledim kent kent dolaştım ve konuştum..

Hem de çoğu zaman Türkçe..

Bunu lütfen not edin.. Hem Osmanlı, hem tarihi birliktelik, hem alışveriş, hem akrabalık, hem komşuluk hem de göç...

Sanırım tüm bu nedenlerle hayatında "Türkiye'ye gelmemişlerle dahi" ve daha pekçoklarıyla genellikle Türkçe konuştum.. Şam'da da, Lazkiye'de de, Humus'ta da, Itlip'te de Halep'te de...

Halep'ten başlayalım isterseniz.. Yani sondan.. Sonra, başa döneriz... Çünkü, İstanbul üzerinden Şam'a uçakla inip iki gün sonra "uzun ince bir yol" katederek (Humus, Lazkiye, Itlip) Suriye'deki son günümü Halep'te geçirdim..

Geçirdim ki ne geçirdim.. Sağolsun, Halep Başkonsolosluğu görevlileri Şam'dan kiraladığım otomobilimle otele girdiğim andan itibaren beni yalnız bırakmadılar.. Kısa bir dinlenme, Halep'in Layla'sı sayılan "Halep Kulubü"nde yemek ve bir jet-set düğünü...

Bu düğün önemli.. Hem de çok.. Son yıllarda ben böylesine şık erkek ve kadınları topluca kendi ülkemde dahi görmedim!

Şıklık bir yana..

Kapalı devre televizyon sistemi kurulmuş ki, örneğine ancak bizim "canlı yayın yarışma programları"nda rastlarsınız..

Dev pastalar, her masada üç-beş Fransız şampanya, kuş sütü eksik sofralar, pahalı takılar, dolarlık armağanlar ve daha neler neler..

PAHALI VE GİZEMLİ KENT HALEP
Bunları neden anlatıyorum.. Çünkü ve açıkçası, böylesi bir zenginliği bir Suriye kentinde göreceğimi düşünmemiştim de ondan...

Ve öğreniyorum ki "Halep işi" diye bir deyim var..

Halep'in Hıristiyan nüfusu (ki Suriye genelinde üç milyona yakın, bir Müslüman ülke için önemli bir sayı) iş dünyasına fazlasıyla hakim. Sadece Suriye'de değil, hem Ortadoğu'nun diğer ülkelerine hem Avrupa'ya müthiş finans trafiği var. Mücevherattan, tekstile kadar. Bu trafik Halep'teki yaşama da yansıyor...

Her biri üç dört milyon dolarlık lüks, şato tarzı evler (Örneği ve fotoğrafı sol alt köşede...)

Bizim püfür püfür esen Boğaz evlerine pahalı deriz bir de... Halep'te bir mahalle gördüm, sanki yanyana dizilmiş onlarca saray yavrusu... Kimine göre kitch ancak belli ki yapımı yıllar yılı süren ve her yanı oymalı evler. Ve genellikle tek bir aile kalıyor..

Dünyanın en yüksek otomobil vergisinin alındığı ülke olmasına rağmen, en son model jeepler, limuzinler. (Bu durumu çok sordum, Hafız Esad döneminden kalma bir vergi sistemidir ki düşman başına bela!.. Baaas rejimlerinin lüks tüketimi engellemek için geliştirdiği bir yöntem olsa gerek... Ama bel kırıyor, karpuz çatlatıyor, el yakıyor! Örneğin, 10 bin dolarlık bir otomobil, 28 bin dolara 20 bin dolarlıksa 45 bin dolara kadar çıkıyor.. Ama yine de alınıyor ve satılıyor.)

Ve pahalı yaşamlar...

Vize alınabilen tüm ülkelere sıklıkla yapılan seyahatler, sefahattan ve şatafatttan çekinmeyen köklü aileler, "Müslümanıyla, Yezidisiyle, Süryanisiyle, Keldanisiyle, Ermenisiyle, Hiristiyan Arabıyla" yeryüzünün en renkli ve belki de gizemli kenti Halep..

Ama yine dünyanın her yerinde olduğu gibi iki ayrı uçta insan toplulukları...

Yoksulluğun kol gezdiği mahalleler, siftah yapmadan kepenk kapatan Medine Çarşısı esnafı...

YARIN
* Halep, Beyrut mu olmak istiyor?

* Gayrimüslüm Suriye yurttaşları ne kadar mutlu?

* Halep-Kilis hattı

(Eski dönem, yeni dönem)


Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya tıklayın

<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap


TEMA
Sarı Sayfalar


Sizinkiler
ArboMedia

Copyright © 2002, Bilgin Elektronik Yayıncılık ve İletişim A.Ş. - Tüm hakları saklıdır