|
|
ERGUN BABAHAN
Yalancıya inanmak
Bugün itibariyle ortada bir gerçek vardır. Başkan Bush ve ekibi, Irak'a yalanlarla savaş açmış ve işgal etmiştir. Saddam'ın acımasız bir diktatör olduğu, halkına büyük acılar çektirdiği doğrudur. Ancak Amerikan yönetimi bu ülkeye bu gerekçeyle saldırmamıştır.
Amerikan ve İngiliz basınını yakından izleyen herkes, Bush'un dünya halklarına ve kendi halkına açıkça yalan söylediğinin ortaya çıktığının farkındadır.
Bu noktadan hareket edersek, bugün Amerika'nın başında, çıkarları için bütün dünyaya yalan söylemekten çekinmeyen bir yönetim olduğu sonucuna varmamız yanlış olmaz.
Meclis hesabını sormalı
Bu nedenle, Türkiye'de bazı gazetecilerin Kuzey Irak'taki gelişmeler konusunda Amerika'nın söylediklerini tartışmasız doğru kabul etmelerini kavramakta zorluk çekiyorum.
Kürtlerle işbirliği içindeki Amerikan yönetiminin, Kuzey Irak'taki Türk varlığını tasfiye etmek için kendince yeni yalanlara başvuruyor olması bana daha makul geliyor.
Bu nedenle, Kuzey Irak'taki gelişmeler konusunda benim için karanlıkta ve rahatsız edici olan nokta, Amerikalılar'ın tutumudur.
Kuzey Irak'taki Türk varlığına gelince; eğer bu askeri varlık Meclis ve hükümetin iradesi dışında oradaysa veya Meclis ve hükümetin izni dışında işlere karışmışsa, bunun Türkiye'nin kendi sistemi içinde sorgulanması ve hesabının sorulması gerektiğine inanırım.
Bu iki konuyu birbiriyle karıştırmamak gerekir.
Bundan sonra akılda tutulması gereken bir başka husus, Amerika ile uzun vadede bölgedeki çıkarlarımızın çakışmayıp çatışacağıdır.
Bazılarının ısrarla tekrarladığı "Tezkere geçseydi durum farklı olurdu" görüşü, bana göre açık bir yalandır. Amerika, savaşın başında kendine müttefik olarak Kürtleri seçmiştir. Eğer tezkere geçseydi, bu duruma Türkiye topraklarındaki 60 bin Amerikan askeri ile muhatap olacaktık.
Üstelik Kuzey Irak'ta daha üst düzey komuta seviyesiyle temsil ediliyor olacağımız için gerilim daha da yüksek olacaktı.
Amerika kolay adam satar
Tezkerenin çıkmaması, bu konuda izlenen politika yanlışlığına rağmen, uzun vadede Türkiye için hayırlı olmuştur.
Bugün gelinen noktada görünen bir tek çıkış vardır; Avrupa Birliği.
Küstah bir tavır içine giren Amerikan yönetimiyle yakın gelecekte dostane ilişkilerin sürdürülmesinin çok kolay olmayacağı açıktır.
Türkiye, üçüncü dünyayı seçemeyeceğine göre, önündeki en sağlıklı yolun Avrupa Birliği ile birleşmek olduğu aşikardır. Türkiye'nin birliği, güvenliği ve zenginliği buna bağlıdır.
O nedenle ısrarla söylediğim gibi, Meclis'in tezkere kararının arkasında kapı gibi sağlam durmak ve reform çalışmalarını desteklemek gerekir. Ömer Seyfettin'in hikayesinde olduğu gibi, sürekli bir diyet talebinde bulunmak yanlıştır. Sonunda ülkeyi kolunu kesme noktasına getirebilir.
Ulusal onurumuzun tehdit altında olduğu bir dönemde, sürekli geçmişe takılıp kalmak, Amerikan küstahlığını sorgulamamak yanlıştır.
Yaşadıklarımız açıkça gösterdi ki, Amerika kolay adam satar ve kendine öyle müttefik arar.
Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya
tıklayın
|
|
|
|