|
|
İstanbul modanın merkezi olmasın
Paris'in ünlü moda haftalarının takvimini belirleyen ve bu nedenle de tasarımcıların yüreğini hoplatan 'marka sihirbazı' Didier Grumbach İstanbul'u moda merkezi yapmak akılcı değil. Enerjinizi boşa harcamayın. Bunun yerine Hüseyin Çağlayan gibi modacılarınızı Paris'te destekleyin, network kurun
Didier Grumbach ismine pek aşina olmasanız da o dünyanın bütün tasarımcılarının yüreğini hoplatan bir isim. Modanın merkezi Paris'te hani şu her yıl yapılan ve bütün basının ilgi odağı haline gelen 'moda haftaları' var ya, işte tarasarımcıların hangi gün nerede kreasyonlarını sergileyeceklerinin yazılı olduğu takvimi, Grumbach belirliyor.Ama Grumbach'ın özellikleri yukarıda sıraladıklarımla da bitmiyor. O, şimdi ünlü bir modacı olan Japon Issey Miyake'nin Issey Miyake olmasına sebep olan kişi. Dünyanın tanınmış markalarından Yves Saint Laurant'nın 1970'li yıllarda genel müdürlük koltuğunda otururken, Rive Gauche'u da Pierre Berge ile birlikte kurdu. Grumbach'ın elinin değdiği ve bugün ünlü birer isim haline gelen modacılardan bir çırpıda, J-C De Castelbajac ve Roland Chakkal'ı sayabilirim. Grumbach, Dünya Hazır Giyim Federasyonu'nın (IAF) Umut Oran'ın başkan olması nedeniyle düzenlenen ve iki gün süren kongresi nedeniyle İstanbul'daydı.
* Avrupa'da ve hatta Türkiye'de de moda dünyasının marka sihirbazı olarak biliniyorsunuz. Böyle çağrılmak nasıl bir his?
Yıllar içinde pek çok farklı tasarımcıyla çalıştım. Özellikle 1970'lerde ve 80'lerde, sanırım şöyle bir vizyona sahiptim. Bir tasarımcıyla karşılaştığım daha ilk anda, onun nereye gidebileceğini ve işlerini nasıl yönetebileceği konusunda bir fikrim olurdu. Benim de hatalarım oldu muhtemel ama düşündüklerim genelde doğru çıkardı.
* Japon modacı Issey Miyake'ye ilk şansı veren kişi sizdiniz öyle mi?
Evet. 1972 yılında, Issey Miyake'ye Tokyo'dan Paris'e davet eden bendim. İyi olduğunu biliyordum.
* Örneğin Issey Miyake'de müthiş bir yetenek olduğunu nasıl tahmin ettiniz?
Öyle ya da böyle aslında hepimiz vizyoneriz. Sanırım o zamanlar iyi öngörüler yapıyordum. Satın almak için mağazalara koşan tükeciler de vizyoner, ama tabii 6 ay sonra! Castelbajac gelip kreasyonunu gösterdiği an onun iyi olduğunu biliyordum.
PARİS'TE MEŞHUR OLUNUR
* Neden Avrupa'da Londra, Milano değil de Paris modanın başkenti oldu?
Geçmişi, Hitler'i hatırlayın. 1940'larda Haute- Coutere'ü yani kişiye özel tasarımı Almanya'ya getirmek istemişti. Modanın Almanya tarafından dikte edilmesi gerektiğini düşünüyordu. Bir dönem öyleydi de. Moda özgürlüğüne kavuşmadan önce. 19. yüzyıldan önce, tasarıma, renklerine karar veren kraldı. Fransa, cumhuriyetten aldığı güçle 19. yüzyıldan 1960'lara kadar dünyada modanın merkezi oldu. Moda özgürleşti.
* Modanın özgür olmak için Fransa'da olması gerekiyordu öyle mi?
Aslına bakarsanız ilk tasarımcılar İngiliz'di. Fransa daima yabancı tasarımcıları davet edip, onları kabul etti. Onlar da Fransa'da meşhur oldular, Londra'da değil. Bakın Hüseyin Çağlayan'a, Dice Kayek'e. Hepsi de gerçekten büyük tasarımcılar. Koleksiyonlarını Paris'te sergiliyorlar ve bizim federasyonda üyeler. Fransa diye bakmak yanlış. Paris'i güçlü kılan onun Avrupalı oluşu. Paris modası tüm dünyayı kapsıyor. Almanlar, İngilizler, İspanyollar, Koreliler, Brezilyalılar, Japonlar, hepsi Paris'te şovlarını yapıyor.
* Oysa Türk hazır giyimciler İstanbul'u da bir moda merkezi yapma hayali kuruyor, plan yapıyor
Ben de bu sabah duydum. Bence çok kötü bir fikir. Düşünsenize tüm dünya bir yöne gidiyor. Çok güçlü bir endüstriniz ve çok iyi tasarımcılarınız var. Fakat uluslararası medyayı İstanbul'a getirmek, onların ilgisini çekmek uzun yıllar alır. Enerjiyi buraya harcamak doğru değil.
BAŞKA MERKEZ GEREKSİZ
* İstanbul'un merkez olmasına karşı çıkıyorsanız, peki siz ne öneriyorsunuz?
Güçlü ve iyi tasarımcılarınız kreasyonlarını Paris'te sergilemeli. Bunun Fransa'ya bir faydası olduğunu sanmayın. Olsa olsa otellere olur, o kadar. Çünkü bu elbiseler Fransa'da değil, Türkiye'de, İspanya'da ya da Brezilya'da üretiliyor. Paris'te sunulan kreasyonlar, dünyanın dört bir yanında satılıyor, sadece Fransa'da değil. Paris modanın merkezi ve bence başka bir başkente de ihtiyaç yok. Türkiye'nin Avrupa'dan ayrı bir merkez yapması, ayrılması için bir neden göremiyorum. Bunun için enerji harcanağına bence network yaratmak için harcanmalı.
* 2005'ten sonra duvarlar yıkılıyor ve Çin korkusu giderek yükseliyor. Siz bu korkuyu nasıl yorumluyorsunuz?
Biliyor musunuz, Ekim ayında ilk kez 7 tane Çinli tasarımcı Paris'e geliyor. Bence bu korku fazla. Bir markayı yaratmak en az 20 yıl alıyor. Öyle kolay değil. Onların da çok zamanını alacak.
MARKA OLMAK 20 YIL ALIR
* Bu şu demek mi oluyor. Avrupa'dan yeteri kadar tasarımcı çıkmazsa Çin'den gelecek...
Pazarın kendisi ister. Eğer yeni markalar Avrupa'da yaratamazsak, tabii ki Çin'den gelecekler. Sadece Çin'den değil, dünyanın dört bir yanından. Dice Kayek ve Hüseyin Çağlayan için de bu böyle.
* Marka yaratmak çok mu zor?
Modada yeni bir marka yaratmak tabii ki zor. Dedim ya en az 20 yıl alıyor. Marka için yetenekli bir tasarımcı mutlaka olmalı ama ondan da önemlisi iyi bir yöneticiye ihtiyacınız var. Çünkü bizim endüstrimiz çok küçük ve çok zor. Müdürün yönetme kabiliyeti iyi değilse bu iş olmaz.
* Takvim çok önemli ve siz bu takvimi hazırlayan kişisiniz. Çok iyi dizayner olsalar da bu takvimde yer almayanlar hiç bir şey yapamaz ki
Çok basit. Federasyonun üyesi olan herhangi biri takvimde yer alma hakkına sahip. Dice Kayek ve Hüseyin Çağlayan federasyon üyesi. Çinli üyemiz yok ama. Henüz hazır değiller. Çok istiyorum diye bir tasarımcıyı alıp takvime koyamam. Sonuçta ben de buraya seçildim. Kreasyonları mutlaka görür, distribütör ağları güçlü mü diye mutlaka bakarım. Moda haftalarında günde 11 şov oluyor ve ben başkan olarak hepsini izlemek zorundayım.
Yaptığın tasarımı herkes anlıyorsa Paris'e gelme!
* Siz 'Bu modadır' ya da bir tasarımcının koleksiyonuna 'tamam budur' demek için hangi kriterlere bakıyorsunuz?
Moda, kadının özgür hissettirmeli. Bu şu demek. Yıllar önce moda burjuvalar içindi. Toplum tarafından kabul edilmenin bir yoluydu. Şimdi, dünyanın bütün tasarımcıları kreasyonlarını göstermek için Paris'e geliyor. Şimdi artık farklı olmak önemli. Eğer farklıysan görünürsün. Mesajın çok netse, bu şova katılma ve kreasyonunu sunma. Herkes anlıyorsa ve seviyorsa, o kreasyonun sergilemeye gerek yok ki. Şok etmiyorsa o elbesiler hiç vakit kaybetmeden samalı. Bir de şu önemli. Eğer koleksiyonun Fransa'da çok iyi satarsa, asla New York'ta satmaz ya daTürkiye'de başarılıysa, New York'ta asla satmaz.
İstanbul'da caddelerde dolaştınız mı? Türk kadınlarının stili hakkında ne düşünüyorsunuz?
İstanbul folklorik bir kent değil, Arupalı. Asla İstanbulda, oryantal bir kentte olduğunuzu hissetmiyorsunuz ki. Afrika'da sokakta dolaşmak gibi değil yani. O yüzden kadınları farklı görmedim ki.
Şelale KADAK
Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya
tıklayın
|
|
|
|