Hakemlere hakaret ederek, alay ederek, aşağılayarak hatta, "Biz demedik mi, bunlar üçkağıtçıdır" yorumları ile yürüyenler, idareci olsun, gazeteci olsun, artık 'suçsuzdurlar.' Bugün, bütün dünya hakem hataları ile yatıp kalkıyor. Galatasaray-Barcelona maçında verilmeyen bir ofsayt Roma'nın gruptan çıkmasını, G.Saray'ın da parasını iç etti. Kimileri bunları satın da alıyor. Ama biz suçundan değil kanaatinden dolayı hakemi zaten, "Sokakta yürüyemeyecek hale getiriyoruz." Şimdi artık yakalananlar hesap verecek.
Nihayet Türkiye tüm hakemleri aynı kefeye koymak yolsuzluğunu çözdü. Yakalananlar suçsuzları akladı. Çünkü artık, "Kötünün yanında iyi de yanmayacak." Bunun devamı için iki yol öneririz. Biri, her hakem hata yapar, mühim olan 'kasti' ve 'satışçı' yakaladınız mı mutlaka o adamın hakemlik hayatı bitecektir. Hakemliği bu kararlılık kurtarır. Bütün dünyada tek geçerli yol budur. Bir de hakemliği korumak ve şiddeti hafifletmek için Belçika liglerinde bir uygulama sürüyor. Bunun amacı "Kart görmeden maç oynatmaktır." Her lig maçında kart görmeyen takıma bir top armağan edilir. İki taraftar ikişer top alırlar. Yıl sonunda en az kart gören takıma "Onur topu" verilir.
Türkiye'de bu hakem skandalı ortaya çıkınca 35 birinci sınıf hakemin hepsinden bazı soruların cevabı istendi ve alındı. Bu suretle bütün hakemlerin kredi kartları ile oynanan yarışmalar hakkındaki ifadeleri belgelenmiş oldu. Bu, büyük bir belge aşamasıdır. İşte sorular:
1 - Yurt içi ve dışı bahis oyunlarına katıyor musunuz?
2 - Yakın çevre arkadaşlarınızdan oynayan var mı?
3 - Yöneteceğiniz maçlar hakkında yakınlarınıza tahminde bulundunuz mu, bulunur musunuz?
4 - Kredi kartınız varsa kimlere ait? Ek kart var mı?
5 - Kartların bir yıllık hesap ekstrelerini temin edip ve hangi bankalara ait olduğunu bildiriniz.
Ayrıca bu olaylar, hakemleri de saygınlık kazanma ağırlıklı hareketlere yönlendirdi. Hakem Ali Aydın'ın Mustafa Şahintürk'ü maçta önce sarı sonra da kırmızı ile oyundan atış biçimine dikkat ediniz. Galiba el kol hareketleri ve konuşma dikkatine de daha ağır ceza kesme dönemi başlatılıyor. Uyarırız.
Sonuç: Bu bilgiler hakem imajını güçlendirir. Çünkü, artık dedikodu siliniyor. Birçok hakem arkadan konuşmalardan rahatsızdı. Herkes her şeyi artık belgeli konuşacak. Hakem imajı ister istemez yenileniyor. Hakemler 'tribünden çekilmek' yerine 'şeffaflıktan' yana güçleniyorlar.
Fransız Futbol Federasyonu Başkanı Claude Simonet 1998'de Fransa'daki Dünya Kupası'na altı ay kala, hâlâ "Milli takımla seyirci arasında iletişimi" kuramamıştı. Paris, Lens ve Saint Etienne'de Fransız Milli Takımı yuhalanıyordu. Marsilya'da kura çekiminde antrenör Aime Jacquet stadyumda gözüktüğünde 'aşıklar küskünlüğü' yaşandı. Brezilya ya da Hollanda gibi tribünlerin renkli ve tezahüratlı yapısı yoktu. Türkiye-Fransa milli maçında da tribünleri bedava çocuk seyircilere açarak doldurdular. Adeta boş tribünden milli takım adına utandılar.
Bu nedenle 16 Kasım 1997'de "Fransa Takımı Taraftar Kulübü" kuruldu. 120 frank giriş ücreti alındı. Başka kulüp üyelerine düşük tarife uygulandı. Bunlara bir eşarp hediye edilirken, milli maçlarda kolay bilet bulma şansı tanındı. Ayrıca Simone, "Fransız Takımı için bir marş arayışı içinde olduklarını ve çınlayan bir tempo aradıklarını" söyledi.
Biz de artık Avrupa kupalarına evsahipliği için soyunurken ve Uzakdoğu'da Dünya Kupası'na giderken en az milli takım bazında bu tür bir örgüte fair-play ağırlıklı ve tribün müziği yaratıcısı olarak geliştirmeliyiz. Ama siz, "Zaten böyle bir topluluk var" diyeceksiniz. O halde peki özür dileriz ama küfür işitmekten bıkmadınız mı?