Devlette zorluk çıkarmak
"Devlette, bir insan ne kadar zorluk çıkartıyorsa, o kadar önemli adam olduğuna inanır!"
Bu laf benim değil, emekli kurmay albay bir okurumun...
***
Başbakan Ecevit "özerk kurullar"dan şikâyet ediyor.
Acaba neden?
Tabii ki "zorluk çıkardıkları" için...
Ama siyasetin alışılmış etkinliğine mi?
Yoksa hayatın akışına mı?
Yani bu kurulların beklenen işleyişi yaratamadığına mı inanıyor başbakan?..
***
İşler daha profesyonelce yürütülsün diye oluşturulan Bankacılık Kurulu'nun, "denetleme ve düzenleme" değil, "cezalandırma" işlevi yaptığı hayat tarafından ispatlandı.
Biz bütün bunları "ülke için yanlış yapılıyor" diye anlatırken bazı ısırgan otları, "patronuna kıyak yapıyor" diye dalaşmaya kalktı.
Tabii ki, poposunu kapitalizmde büyütürken, kafasını komünizm buzluğunda bekleten klasik bir embesil, insanların haksızlığa uğramışlarsa "patron" veya "işçi" olarak tefrik edileyemeyeceğini bilemezdi.
"İşini" gerçek bir teknokrat gibi yapmayanların, Türkiye ekonomisine inanılmaz tahribat verdiği açık.
Koca koca bankalara "yoğurtçu dükkânı", bankacılara da "at hırsızı" muamelesi yaparsan olacağı işte budur.
Hadi şimdi sermaye piyasasını düzelt bakalım!
Vazo kırıldı mı yapışmaz!
***
Kimi meslektaşlar, Ecevit'e yükleniyorlar:
"Devlet-toplum dengesinde siyasetin nüfuzunu azaltma yolunda atılan adımlardan geri mi dönülüyor?"
Bu eleştiriler yanlış değil...
Ama dikkat!
Batı'da işe yarayan "adem-i merkeziyet" müessesesi, Doğu kültürlerinde çok başlılığa, işlevsizliğe ve ali kıran baş kesenliğe kolayca dönüşüyor.
Ecevit, siyasi potansiyelini tüketme pahasına bir program yürütüyor. Gerçekten de ateş altında...
Ama bir şikâyet dile getiriyorsa, bir esbabı mucibesi vardır.
Yakup Cemil tartışmasındaki artistlik
Kazık kadar adamlar oturmuşlar, basında "Yakup Cemil" arıyorlar.
Türkiye, hayatın her alanında Yakup Cemil kaynıyor be, siz aklınızı peynir ekmekle mi yediniz, yoksa şarabı fazla mı kaçırdınız? Türkiye, Yakup Cemil kaynarken, basında nasıl olmayacak?
Köşeleri bırakın da, bodrumdan çatıya bütün binayı arayın, görün...
***
Hem... Yakup Cemil, "inandığı davanın kör katilidir"... Tetikçi, "ait olmadığı davanın katilidir"
Biçim (cinayet) benzerliği varken, "davaya inanma" (nitelik) benzerliği yoktur.
Şimdi basına sesleniyorum:
Bütün Yakup Cemil'ler bir adım öne çıksın.
Tetikçiler iki adım öne...
Dansözler üç adım öne...
Avantacılar dört adım öne...
Sahtekârlar beş adım öne çıksın...
Daha sesleneyim mi, arkada adam kaldı mı?
İtilmiş, kakılmış, ezilmiş veyahut da kendine bir "kefeni yırtma" yöntemi bulamamış meslektaşlardan başka!..
***
En önemlisi de şu: Bütün güçleri elinde toplamış olan Ankara, medyayı bal gibi ve isteyerek hem de yıllardan beri "kucağında oturtmakta" iken, bu gibi "etik tartışmalar" biraz komik kaçmıyor mu, bir miktar da artistliğe girmiyor mu?
Bence çok daha ciddi sorunlarımız dağ gibi ayakta durmaktayken, "Benim annem senin anneni şeyde görmüş" muhabbetinin mesleğe hiçbir yararı yoktur.
|