İtfaiyecilere ihtiyacımız var
ABD'de gençler artık çok yakışıklı biri anlamında "İtfaiyeci" diyorlarmış. 11 Eylül'ün gündelik sokak diline etkilerinden biri buymuş. Yıkıntıların içinden hayat kurtarmak için kendini feda edercesine savaşan itfaiyecilerden daha "yakışıklı"sı yok artık Amerikalılar için...
İtfaiyeci...
Bu noktada biraz duralım mı?
İtfaiyeci kavramından kalkarak zihniyet yapımız ve sosyal hayatımız üzerinde duralım. (Öyle uzaktan uzağa canım! Şu şunu demiş, o onu demiş türünden değil!)
***
Araştırmalar, insanın yangın karşısındaki ilk davranışının kaçmak olduğunu gösteriyor. Alevlere yakalanmadan, ilk önce oradan uzaklaşmayı hedefliyor insan.
Alev bambaşka bir şey! Su baskınları veya kasırgalar gibi olay anında bir yandan korkuyla kurtulmak isterken öte yandan da düşünerek çare aramaya imkân tanımıyor yangın.
İnsan hızla, içgüdüsel biçimde ve mutlaka kaçıyor. Sonra da alevleri seyretmek zorunda kalıyor.
Alev, "orada durmaya" asla izin vermiyor.
Kaçanlar ve yangını hipnotize olmuş gibi seyredenler bir süre sonra kendilerine geldiklerinde yangını söndürenler haline gelemiyorlar. Ateşin etkisi ve yarattığı korku içimizden gelen müdahale etme dürtüsünü bastırıyor.
Bu yüzden işte, daha ilk andan başlayarak yangınla baş edebilmek için bilgi ve görgü gerekiyor.
İtfaiyeci bu bakımdan özel bir adam!
Hem bütün afetler için acil müdahale gücü itfaiyeci... Hem de alevlerden KORKMAYAN adam!
Yani yangın varsa, önce alevlerin içine girebilmek gerekiyor. Yangın varsa, önce söndürülmesi veya etkisiz hale getirilmesi gerekiyor.
Yani... Yangın varsa... İtfaiyecilere ihtiyacınız var.
Yani... Özel eğitimli ve korkusuz adamlara ihtiyacınız var.
Bir de unutulmasın ki, itfaiyeci herkesin korkup kaçtığı bir ortamda DÜŞÜNMEYİ, etrafa bakmayı ve karar vermeyi sürdürebilen adamdır.
Radikal karar alabilen; yangını söndürebilmek için gerekli olduğuna çok inanılan duvarları yıkabilen, camları kırabilen, yangının yayılmaması için su sıkan adamdır...
***
Tabii ki, aslında bir siyasal-sosyal manzara dikkatinizi çekmek istediğim şey...
Krizler eğer bir tür yangınsa, itfaiyeciler gerekiyor; siyasetin "babadan kalma" bahçesindeki kuyudan kovayla su çekerek söndürmeye çalışanlar değil.
Ama hangi üniformalı olsa önünde hazırola geçiyoruz da; itfaiyeci üniforması görünce çenemiz açılır:
Yangın söndürülecek... "Nerede kaldınız yaaa!"
Ya da duvar yıkılacak... "Aman yıkma!"
Araç geçemiyor, arabanızı buradan kaldırsanız... "Sen benim kim olduğumu biliyor musun kardeşim! Öteki sokaktan dön!"
Şu yasak bölgeye girmemiz gerek... "Sen müstemleke valisi misin?"
Oysa bir yetmez; iki, üç, daha çok itfaiyeciye ihtiyacımız var.
Basketbolun 1 Nisan'ı
"12 Dev Adam" çok güzel bir serüvendi; inşallah arkası da gelir!
Ancak o harika "12 Dev Adam" şarkısının yüksek perdeden çalınması, kulüplerin, antrenörlerin, sporcuların, yorumcuların; yani basketbol camiasının biriken dertlerinin konuşulmasını engelliyor sanki!
Şaka değil! 1 Nisan Pazartesi günü TSYD lokalinde sabah 10'da çok geniş bir toplantı yapılacak; herkes kişisel meselelerini bir yana bırakıp basketbol aleminin meselelerini konuşup tartışacak...
İlgilenenler katılmalı. Bir bakmışsınız, basketbol camiamız sportif bir sivil toplum hareketi yaratmış, umulmadık güzelliklere imza atıyor! Hayali bile güzel!
|