Ne olduysa yine balık yüzünden oldu. "Denizden ne çıksa yerim" mantığı bizi bu hale getirdi. Duyduk ki Caddebostan'da Todori diye bir balıkçı açılmış. Bütün engelleri aştık ve kendimizi Caddebostan'daki eski Maksim yeni Migros'un tam karşısına denk düşen restorana attık.
O gün "Bu sabah yağmur var İstanbul"da şarkısıyla uyandığımız bir günün akşamıydı. Ve yağmur İstanbul'u henüz terk etmemişti. Üstüne üstlük Todori'de denize bakan büyük pencereler vardı. Daha ne olsun diyorsunuz değil mi? Bizce de bu kadar yeterliydi. Ama belki aza kanaat ettiğimizden, belki de tam yerine gittiğimizden Todori bize unutamadığımız bir lezzet akşamı yaşattı.
Önce soğuklar geldi. Balık mezeleri ve salatalar desek belki daha doğru olacak. Uskumru marine, lakerda, balık dolma, balık pastırması ve levrek sarma... Burada istemeden levrek sarmaya biraz torpil geçeceğiz. Çünkü lezzetine doyamadık. Efendim, ilk önce karidese dil peynirini sarıyorlar. Elde edilen ikiliyi levrekle buluşturuyorlar ve bu birlikteliği krema ve kapari ile sosluyorlar. Sonuç muhteşem oluyor.
Todori'de her yediğiniz şey size o akşamın en iyisiymiş gibi geliyor. Bizler balık dolmasının üstüne hiçbir lezzetin çıkamayacağını düşünüyorduk ne kadar yanıldığımızı Fener Kavurma gelince anladık. Tam fener kavurmayı birinci ilan edecektik ki bu kez soya soslu deniz mahsullleri geldi. Arkasından da balık külbastı... Todori'de ızgara, buğulama ve tava gibi klasik yöntemlerle pişirilen balıklar bile bir başka güzel.