Liderler imzalarına sahip çıksın
Kemal Derviş: Siyasi liderlik konumunda bulunanlar imzalarına sahip çıkmalı. Biz üst kurulları en iyi şekilde işleteceğiz demeli. Geriye dönelim mesajı sistemi bozar. Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Kemal Derviş, gazetelerin ekonomi editörleriyle bir araya geldi ve IMF'nin, Başbakan Bülent Ecevit'in üst kurullara ilişkin yasal değişiklik yapılacağı yolundaki sözlerinden tedirginlik duyduğunu söyledi.
Ankara'da gerçekleştirilen ve yaklaşık 2 saat süren toplantıda Derviş, üyesi olduğu hükümet ile polemik yaratacak yaklaşımlardan uzak durdu. Derviş'e göre "üst kurullardan vazgeçmek" kabul edilir bir fikir değil.
IMF'nin önceki gün kendisini aradığını belirten Derviş, gelişmeleri söyle anlattı: Piyasa ekonomisine inanan tüm toplumlarda çeşitli piyasaları denetleyen, özellikle adil yarışma koşullarının işlemesi sağlayan kurumlar var. Elbette siyaset ekonomiye yön verecek. Yoksa siyasetin anlamı kalmaz. Ancak, ekonomiye yön verirken, bunu bir rant kavgasından çıkarmak lazım. Maalesef Türkiye'de geçmişte, siyaset, bir rant dağıtma mekanizması olarak kullanıldı. Özel sektörün de bütün gücüyle bu ranttan bir şey kapma çabası üzerine bir düzen içinde çalıştı.
* Iki taraflı bir etkileşim yaşandı. Sadece bir tarafın yanlışı değil bu. Siyasetin genel olarak stratejik konularda topluma yön vermesi, günlük işleyişi piyasaya bırakması lazım.
"Alışkanlıklar değişmeli. Bana gelenler var. Çok iyi niyetli belki ama 'Bir talimat verin de Ziraat Bankası şu işi yapsın' diyorlar. Ben Ziraat Bankası'na bu tür talimatları veremem, kanuna aykırı. 20-30 yıldır böyle yapıldığı için bir günde vazgeçemiyorlar. Ama burada çok önemli bir şey var. Siyasi liderlik durumunda olanların yeni düzene sahip çıkıp, yol göstermesi önemli. 'Biz bunu en iyi şekilde işleteceğiz demeleri' lazım. Bunu yaptık ama sevmedik, geriye dönelim mesajları bu düzenin işlemesine son derece büyük engeller çıkaracak. Yol göstermezse o zaman milletvekili veya ilçe başkanları da böyle davranmaya devam eder."
"IMF BENİ ARADI"
Derviş, IMF'yi tedirgin eden gelişmeler hakkında da şunları söyledi: Türkiye'de çıkan tüm haberler anında IMF Merkezi'ne gönderiliyor. Beni bile şaşırtan bir hızla haberler tercüme ediliyor ve gönderiliyor. Bu haberler en üst düzeyde takip ediliyor. Aslında düşündüğümde, 30 milyar dolar kredi vermişler. Siz de verseniz takip edersiniz.
Bazı şeyler orada yanlış anlaşıldığında, tepki geliyor. Başbakan Bülent Ecevit'in üst kurullar ile ilgili yasa hazırlığı yolundaki sözlerinde de bu tepki geldi.
* Biliyorsunuz, IMF İcra Direktörleri Kurulu'nda bütün ülkelerin temsilcileri oturuyor. Haberi alıp, kendi başkentlerine yolluyorlar. Nitekim bizi aradıklarında, 'Merak etmeyin, Bir geri dönüş yok. Ama düzende işlemeyen aksaklıklar var, Başbakan Ecevit, bunları kastetti. Bunları da düzeltmemiz gerektiğini söyledi. Yani sapma yok' diyerek yatıştırdık.
* Bizim başarımız, Türkiye'nin başarısı. Süphesiz IMF için de önemli. Herkes IMF'ye çok çatıyor. IMF'ye çatmak, genelde bütün dünyada kamuoyunun çok hoşuna gidiyor. Biz 13 ayda öncesini bilemem ama çok yapıcı bir çalışma ortamında çalıştık. Bizi profesyonelce desteklediler. Bu kadar büyük bir para olunca her şeyi de bilmek istiyorlar. Hayır diyemeyiz.
IMF'den kredi istemeye artık benim yüzüm tutmaz
Kemal Derviş ile sohbetimizin ana konusunu "üst kurullar konusundaki tartışma oluşturdu. Bu nedenle sınırlı zaman içinde ekonominin diğer sorunları gölgede kaldı. Ancak birkaç farklı notumuzu aktarmakta fayda var.
Derviş, "IMF kredisi alamasaydık ne olurdu" sorumuza, "Kesinlikle felaket olurdu. Düşünmek bile istemiyorum" dedi. Ardından "Peki, beklenmedik olaylar neticesinde yeni bir kredi ihtiyacımız doğar mı" sorusuna ise gülümseyerek, "Sanmıyorum. Ama benim artık kredi istemeye yüzüm tutmaz. Onlarında vereceğini sanmıyorum" yanıtını verdi.
İşte Derviş'in çeşitli kişi ve kesimleri ilgilendiren kısa sözleri: Bürokrasi: Çeşitli soruşturmalardan dolayı işi ağırdan aldığının farkındayım. Ancak doğru bildikleri kararları cesaretle uygulamalı.
* Enerji Üst Kurulu: İşleri çok zor. Sözleşmesi yapılmış 30 dosya var. Yeni duruma göre lisans verme yetkisi onlarda. Bu dosyaların bir çoğu elenecek. Nasıl yapacaklar? Allah yardım etsin.
* Süreyya Serdengeçti: Merkez Bankası Başkanı, benim farklı düşündüğüm konuda hareket etmesi durumunda bile bunu özerkliğinin gereği sayarım. Ancak hedef özerkliği yok. Onu siyaset belirleyecek.
Vural Akışık: Kamu bankaları ortak yönetim kurulu başkanlığını bırakacak. Yerine kimin atanacağını tartışıyoruz. Siyasi etki olmaması lazım.
* BDDK: Başkan yardımcısını 4 aydır atayamadık. Yasaya göre, başkan yardımcısı olmadığı için Engin Akçakoca hasta olamıyor, yurtdışına gidemiyor...
* Bankalar: Artık diyoruz ki, önce şeffaf bilançoların ortaya çıkması lazım. Bilançolar ortaya çıktıktan sonra teknik kakarları almalıyız. (Bu noktada karşılıklar kararnamesi gibi reel sektör ile bankacılık sektörü arasındaki sorunları çözmesi bekleyen tebliğin Nisan'dan önce yayınlanmayacağı ortaya çıkıyor)
* Vergi: Vergi indirimleri konusunda toplumunun çeşitli kesimlerden bazı istekler geliyor. Bunları 2002 yılı için uygulanması mümkün olmayan istekler olarak görüyorum. Bu konuda ipin ucunu kaçırmamak lazım.
* Faiz dışı fazla: Türkiye, artık borçlanma imkânlarını sonuna kadar kullandı. Dolayısıyla borcumuzu ödeyebilmek için öz sermaye yaratmalıyız. Bunun adı da faiz dışı fazla. İç borçlarının çevrilebilmesi, borç sarmalından çıkabilmemiz için bu şart.
Ülkede işsizlik olduğunu bilmeme rağmen 'kriz bitti' dedim, çünkü...
Derviş'in, geçen hafta tartışılan bir sözü vardı. Yurtdışında "Türkiye'de kriz bitti" değerlendirmesini yapınca, başta reel sektör temsilcileri olmak üzere toplumdan, itiraz sesleri yükseldi. Derviş, bu konuya şöyle değindi: "Artık yurtdışında 'Türkiye borcunu geri ödeyemeyecek' diye bir haber çıkmıyor. Böyle düşünen kalmadı. 'Türkiye iç borçlarını çeviremeyecek' diyen kalmadı.
ARTIK DÖVİZ KAÇMAZ...
Tersine 'tamam bu ülke borcunu çevirecek. Bunu başardı' deniliyor. Türkiye sözleşmelerini aksatmıyor ve aksatmayacağı ortaya çıktı. Akut bir krize dönüş ihtimali artık sıfıra yakın. Birdenbire Şubat benzeri krizler olmaz. Esnek kur buna en büyük engel. Kur esnek olmayınca, bir sıkışma olunca, Merkez Bankası bir günde 6-7 milyar dolar kaybediyordu. Bütün bu nedenlerle uzun vadeli kredi bulduk. Yani dünyada 'Türkiye finansal kriz içinde' gibi değerlendirme kalmadı. Ve bu noktada Arjantin'den kesinlikle ayrıldık. 'Kriz bitti' sözüm bunun içindir. Bu her şey halloldu anlamına kesinlikle gelmez, müthiş sosyal sorunlar var Yoksulluk var. Büyük işsizlik problemlerimiz var. Diğer ülkelerle gelir farkımız açıldı. Dış yatırım çekemiyoruz. Özlediğimiz büyümeyi henüz sağlayamadık. Enflasyon belki yüzde 70 değil ama yüzde 50. Yani kimseyi memnun etmeyecek bir durum var.
Seçeneğimiz şu: Yeni yasal altyapıya işlerlik kazandıracağız. Güven sağlamalıyız. Türkiye'yi eşgüdüm içinde iyi yönetmeliyiz. Bürokrasiyi azalttığımızda, girişimci ruhu hesaba kattığımızda, her yıl yüzde 6 büyüyebiliriz. Ama hiçbir ülke bu seviyede bir büyümeyi, yabancı sermaye getirmeden beceremiyor.
Her yıl ülkemize 6 milyar dolar sermaye getirmek işten bile değil. Bu rakamlara ulaşmak kolay mı? 2004-2005'de bu rakamlara ulaşabiliriz. Bunun için iyi ve topyekun bir seferberlik gerekiyor. İnsanlar yetkilerini devredecek, birtakım kurumlar birleşecek, eşgüdüm sağlanacak, kararlar hızlanacak. Yani kolay iş değil."
GENÇLİK GELİYOR...
Derviş, siyasetçilerin yetkilerini devrederken doğal olarak zorlandıklarını da sözlerine eklerken, "Türkiye'de dönüşüm isteyen müthiş eğitimli ve bilinçli bir gençlik yetişiyor. Daha yaşlı insanlarla konuştuğunuz zaman 'rant kavgası' psikolojisinden çıkamıyorlar. Şunu istiyorum, bunu istiyorum gibi... Ben hissediyorum, bu dönüşüm başladı" dedi.
Bir gün bu halk bana 'hangi siyasi destekle orada duruyorsun' diyecek
Derviş, gelecek ile ilgili peş peşe gelen sorular üzerine, siyasette yer alış biçiminin yakın gelecekte tartışılmaya başlayacağını şu ilginç cümlelerle anlattı: "Siyasetçi olmadan, siyaset yapmak pek sağlıklı değil. Kriz sürecinde olduğumuz için durumumuz meşru gözüküyor. Bakan arkadaşlar ve toplum bu nedenle beni kabul ediyor. Ülke o kadar sıkışmış ki kabul görüyorsunuz. Normal bir demokratik ortamda, eğer bir insan, belli bir yaptırım gücüne sahip bir noktaya talip ise onun siyasi desteği olması lazım. Ancak normal duruma geldiğinizde toplum size şu soruları sormaya başlar: "Hangi partiyi temsil ediyorsun? Kaç oyunuz var? Hangi siyasi destek ile elinizde güç bulunduruyorsunuz? Bu durum ister istemez gündeme gelecek. Şahsi konumum eskisi gibi olmayacak..."
Derviş, o gün geldiğinde ne yapacağı sorularına ise "İnanın bilmiyorum" diyerek aslında siyaset alanından kesinlikle çekilme fikrinde olmadığı sinyalini de vermiş oldu.
|