Son 20 yılda dünya sporunda ekonomi diliminin büyümesi ulusal ve uluslararası birçok problem yarattı. Ve bu durum sözkonusu problemlerin çözümünü sağlayacak yeni bir hukuk anlayışını ve hatta hukuk dalını beraberinde getirmiştir. Buna spor hukuku diyoruz.
Bugün spor hukuku küresel düşünüldüğünde, en az 2-3 milyon insanı içerir. Ayrıca milyarlarca doların döndüğü spor ekonomisine adalet dağıtır.
Bir örnek vermek gerekirse, İngiltere Premier Ligi'nde her yıl, aşağı yukarı 420 bin insan ve yaklaşık 12 milyar sterlin, olayın içine girmektedir. 984'te IOC'nin Lozan'da kurduğu bir spor mahkemesi, bu hukuk dalını uygulamaya geçirdi.
Ancak bununla beraber Avrupa Birliği'nin genel düşünce tarzı olan liberalizmin spora ve spor hukukuna sıçraması (Bosman olayı gibi) bu dalı yeni ufuklara sürüklemiştir.
Gelelim son örneklere. Denizli-Malatya maçında ayağı kırılan Mapeza, Denizlisporlu Coşkun Birdal'a kastı aşan hareket dolayısıyla ceza davası açmıştır.
Koca G.Saray takımına ve idarecilerine, insan haklarının amansız savunucusu asil İtalyan Devleti'nin kahraman polisi (!) tarafından Roma'da (yani İtalyanlar'ın kendi evinde) dayak atma girişiminde bulunulmuştur. Durum böyleyken, dünyada spor hukuku karışık ama bilimsel dal olmuştur. Dünyada durum böyleyken, fenersiz gezmeye alışık olduğumuz ülkemizde konu nasıldır?
Akademik anlamda spor hukuku yani "Lex Sportiva" birçok üniversitemizin hukuk fakültelerinin ve spor okullarının dikkatlerini henüz çekmemiştir. Bundan öte, 14-15 Mayıs 2001 tarihleri arasında İngiliz spor hukukçuları ve TFF'nin katılımıyla İstanbul'da gerçekleştirilen uluslararası denilebilecek toplantıya dahi gerekli kuruluşlarca gereken ilgi gösterilmemiştir.
Kısaca söylemek gerekirse spor hukuku konusunda da kişisel hareketler dışında ülkemizde herhangi bir planlı aktif başlangıç yoktur.