kapat
22.03.2002
 GÜNAYDIN
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
banner
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 İSTANBUL
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPUS
 HYDEPARK
 İNANÇ
 ANKETLER
 SABAH
 FOTOMAÇ
 GÜNAYDIN
 ŞAMDAN
 CİNSELLİK
 EMİNE BEDER
 SABAH PAZAR
 KİTAP
 SİNEMA
 SANAT
 RENKLER
 GURME
 TARİH
 SUNNY
 HİGH-TECH
 YAT&TEKNE
 NET YORUM
 NET GÜNDEM
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 

Erkek alışverişlerini niçin hanımlar yapar?

Haluk ve benim 35 yıldır, her konuda, rüzgara uyum sağlayan yaprağın ahengi gibi, anlaştığımı düşünenler yanılıyorlar. Tabii bazı durumları evlenmeden önce bilemiyorsunuz!

Alışveriş konusunu ele alalım. Haluk, "Ayşe, gri bir kaşe pantolona ihtiyacım var!" dediği zaman gözümde Amerikan filmlerindeki o güzel kahkahalı, karı-koca alışveriş manzaraları canlanmıştı. Derhal en son "Esquire" mecmuasını alarak moda sahifesinde pantolonları araştırmaya başladım. Baktım o sıralar pantolon paçaları kıvrık ve uzun. Yani arka paça yere ha değdi, ha değecek! Bel kısmı ise geniş bir kemerle aksesuarlanmış (aynı komünist Romen erkeklerin taktiği gibi!) ve önden ikişer pli ile karın kısmındaki fazla kumaş toparlanmış. "Tamam!" dedim, kendi kendime! Arayacağımız pantolon bu olmalı! Atalar Osmanbey mağazasının yolunu tuttuk. (Rahmetli Melih Sarter'i hürmetle anıyorum) Günlerden Cumartesi.. (Pazartesi okullar açılıyor!) Osmanbey Atalar mağazası forma peşinde koşan geç kalmış anne ve çocukların izdihamına uğramış. Kalabalığı yararak içeri zor girdik. Erkek giyiminin üst katta olduğunu ben biliyorum tabii. Haluk ilk olarak giriyor bu mağazaya! İte kaka üst kata çıktık. Bir ara Haluk'a baktım. Yüzü gittikçe kızarıyor, göz bebekleri büyüyüp küçülüyor. Bir gariplik var ortada. Kalp krizi gibi olayları hiç kondurmadım tabii. Benim derdim plili pantolonda! 4 tane orta-1 öğrencisinin paçalarını kıvırmakla meşgul, yere tespih böceği gibi yumulmuş, ağzı toplu iğnelerle dolu bir satıcı genci gözüme kestirdim! Başkası da yok ama etraf minik müşterilerle kaynıyor. "Sonra bize de yardım eder misiniz?" dedim ve gri pantolonların asılı olduğu reyonlara yöneldim.

Ben bilmeden Şişli Terakki'nin kaşe pantolonlarına bakadururken, satıcı çocuk geldi. Zayıf ve uzun bir genç. İşe yeni başladığı belli... Satışını çabucak yapıp komisyonunu cebe indirme planları yaptığı gözümden hiç kaçmadı!

Haluk'a döndüğümde başını bir öne bir arkaya, alışılmadık bir biçimde götürüp getirdiğini farkettim. Üzerinde durmadım. Hemen çantamdan "Esquire"dan kestiğim modelleri çıkarıp satıcı gence gösterdim. "Beyefendi kaç beden?" diye Haluk'a yaklaştığında, eşimin korkarak bir adım geri çekildiğini gördüm. Haluk yere bakıyor ve ayak parmakları üzerinde bir yükselip bir alçalıyordu. Genç satıcı aceleyle (komisyon meselesi var ya!) bir mezura çıkarıp Haluk'un beline öyle bir atlayıp kıskıvrak sarmaladı ki, bu sefer eşimin yüzü bembeyaz kesildi!

"Hımmm.. 38, şimdi dönerim!" deyip bağırıp çağıran ortaokulluların arasında tahin pekmeze daldırılan parmak izinin birden yokolması gibi kayboldu.

Abide-i Hürriyet Caddesi'ne bakan tek pencereye doğru yönelen Haluk pencereyi açarken bana eliyle "Yanıma gel!" diye işaret ettiğinde durumun vehametinden pek haberim yoktu. Açık pencereden beş dakika kadar başını çıkarıp, derin derin nefes aldığını hatırlıyorum. En nihayet bana döndüğünde ağzından yılan tıslaması gibi bir sesle şöyle fısıldadığını duydum. "Çabuk buradan çıkalım, yoksa bu oğlanı pencereden aşağıya atacağım!" Gözleri yuvalarından fırlamak üzereydi. Yüzü gene kızarmış, boynundaki atar damarı bariz bir şekilde zonkluyordu!

İşte tam o zaman eşim Haluk'un bir alışveriş fobisi olduğunu farkettim. Biz hanımlar erkeklerden çok farklıyız diye düşünüyorum. Ulus pazarına bir gidin de bakın, kapanın elinde kalmış kazaklar.. tezgah direkleri dibinde, palto ve etek altına giyilerek denenen pantolonlar (pantolon üzerine pantolon giyene bile rastladım!)

O tarihten sonra Haluk benimle beraber hiçbir alışverişe katılmadı desem yeridir. Tüm alışverişlerini ben yapmak zorunda kaldım. "İş bilenin işine, bilmeyenin maaşına zammedilir!" demiş bir büyük Türk düşünürü. Bu arada plili, kıvrık paçalı, geniş kemerli, uzun pantolonlardan Haluk'un nefret ettiğini de geri götüre götüre öğrendim!

Bilmem sizin eşiniz nasıldır ama ben Haluk'a bir türlü modayı takip ettiremedim! Başaran hanımlara gıptayla bakıyorum! Zaten erkek reyonlarında hanımlar hep beraberiz. Arada çay içip dedikodu da yaparız. Eşlerimizi iyi ve sık giydirmek için ne fedakarlıklara katlanırız.

Bence tüm erkekler alış-veriş fobisine tutulmuş. Tersini düşünen varsa beri gelsin!

Boyum yüzünden komplekse girdim (İstanbul'dan Pers 18)
Lise 2. sınıf öğrencisiyim. 1.57m.'lik boyum yüzünden bugüne kadar kız arkadaşım olmadı. Okulda bu konuda sürekli espri yapılmasından da bıktım. Etkilenmemiş gibi yapıyorum ama ağırıma gidiyor. Kompleksliyim yani.

* Sizin yerinizde kim olsa aynı komplekse kapılır. Bazen gençlerin acımasızca, espri için başkalarını üzdüklerini bilmeyen var mı? İki kahkaha uğruna birinin ruhunda derin yaralar açabilirler.

Yaşamda en başarılı insanların kısa boylu olduklarını gördüğüm zaman önce çok şaşırmıştım. Nasıl oluyordu da genç yaşlarında komplekslerle kıvranan bir kişi zaman içinde koskoca bir fabrikanın veya holdingin sahibi olabiliyordu? Şu anda duyduğunuz kompleksli duygular zamanla öylesine yapıcı bir hırsa dönüşüyor ki attığınız her adımda diğerlerinden farklı, her işte diğerlerinden daha üstün gayret gösterme güdüsü sizi daima daha ileriye götürmeye başlıyor. Bu konuda okuduğum kitapların (Aşağılık Kompleksi Duymanın Önemi-"The Importance of Feeling Inferior") sonunda, kompleks duymayan kişilere bayağı acıdığımı hatırlıyorum! Kız arkadaş konusuna gelince... Biz kızlar, söylediğimiz sözleri dinleyen, gerektiğinde espriyi kaçırmayıp gülen, yere düşen hırkamızı sessizce kaldırıp sandalyemize asan, gözünü cinsellik bürümemiş, sır saklayan, ter kokmayan, "dostluk adına" tek bir gül vermesini bilen erkeklere bayılırız. Acele etme. Önce arkadaş ol. İyi şanslar.

Hani insan hakları (Bebek, İstanbul'dan Z. B.)
Her gün Kuruçeşme-Rumeli Hisar'ı arası yürüyüş yaparım. Bebek'te parkın içinden geçmek bana zevk verir. Dün akşamüstü parkta yürürken her zaman orada bulunup, kimseye zarar vermeyen sokak köpeklerinden birisi (açık bej renkli) birden yerinden fırlayarak bana doğru koştu ve sağ dizimin arkasından ısırdı. Eve geldiğimde diz arkasında kanayan 5 diş izi görünce derhal kuduz aşısı yaptırmak için hastaneyi aradım. Haseki dışında hiç bir yerde yardım bulamadım. İğnenin tanesi de 46 milyon TL. üç adet iğne yaptırmam şartmış. Şayet köpek kudurursa daha çok aşı yaptırmam gerekirmiş. Hayvan hakları... hayvan hakları... Peki bizim insan haklarımız ne olacak?

* Durup dururken başınıza gelen şu olaya bakınız! Bu mesajınızı aceleyle köşeme alıyorum. Yetkililerin tedbir alması bakımından. Aman sakın o köpekleri toplayıp öldürmesinler. Çünkü müşahade altında kalmaları lazım. O güzel parkta savunmasız küçük çocuklar da geziyor ve oynuyor. Allah korusun.

Ayşe ÖZGÜN



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır