Üretim bantları kapanıyor
Bursa'daki TOFAŞ fabrikası "Palio" üretimini üç hafta süreyle durduracak. "Palio üretim bandının kapanması" martın son haftasında başlayacak.
***
İstanbul-Gebze'deki Honda fabrikası "Civic" üretimini bir ay süreyle durduracak.
"Üretim bandı" nisan boyunca kapalı kalacak.
***
Kocaeli'nin Alikâhya beldesindeki Hundai fabrikası, ocak ve şubat aylarında "Accent" ile "Grace Minibüs" üretimini durdurmuştu.
Üretim "yeniden" başladı.
Ama "en düşük kapasiteyle."
***
Bu fabrikalar "büyük zahmetlerle" kuruldu.
Şimdi "iç talep" daralınca...
Hepsi "sıkıntıya" düştü.
Acil önlemler alınmadıkça ve ekonomiyi rahatlatacak adımlar atılmadıkça, sadece otomotiv sektöründe değil, diğer sektörlerde de "yeni krizler... Üretim durdurmaları" kaçınılmaz.
Acaba...
"Ekonomi yönetimi" bunun farkında mı?Teşekkürler Sökmenoğlu
Pazartesi günü Prof. Dr. Mete Işıkara'nın "feryadını" yazmıştık. "Organizasyon bozukluğunu ve koordinasyon noksanlığını" eleştirmiştik.
"İstanbul'a sahip çıkılmasını" istemiştik.
Yazımız üzerine "ilk arayan" TBMM Başkanvekili Murat Sökmenoğlu oldu:
- Okudum... Haklısınız... Yazdıklarınızı Yüce Meclis'in kürsüsüne getireceğim.
Ve getirdi...
Dün saat 15.00'te Meclis'te bir konuşma yaptı.
"Özetleyecek" olursak...
Sayın milletvekilleri.
Prof. Işıkara organizasyon ve koordinasyon gibi kavramlara sıkışıp kalan İstanbul'un sesini yansıtıyor.
Ama ne hikmetse, Türkiye Cumhuriyeti'nin yöneticileri havanda su dövüyorlar.
Bize güvenip, vekâlet veren milletimizin huzur içinde yaşamını sürdürmesine katkıda bulunmak mecburiyetindeyiz.
İhmalden doğacak bir insanlık ayıbının düzeltilmesi için çaba sarfetmeliyiz.
Bu çabanın sonucunu alamıyorsak, eylem yapmalıyız.
Eylem sadece pankart açmakla, sokakta yürümekle, slogan atmakla olmaz.
İstanbul S.O.S. veriyor.
Yapacağımız eylem konumumuza yakışır olmalı.
TBMM'nin yapacağı eylem, bu konuda bir Meclis Araştırması açmak ve sorunu takip edip, neticelendirmektir.
TBMM'yi göreve çağırıyorum.
Hamasi nutuklar yerine eylem şarttır.
Zaman daralıyor, tahammül bitiyor, İstanbul ağlıyor.
***
Teşekkürler Sayın Murat Sökmenoğlu.
Perinçek vizesiz gidebilir
İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, İngiltere'de bir toplantıya davet edildi. Ama gidemiyor.
Zira...
İstanbul'daki İngiltere Başkonsolosluğu "vize vermiyor."
Perinçek şimdi "vizeyi bekliyor."
"Alabilirse" gidecek.
Alamazsa...
"Gidemeyecek."
"Hukukçu Doğu Perinçek'e" bir çift söz söylemek istiyoruz.
***
İngiltere, Abdülnasır Savaş adındaki bir vatandaşımızı "sınırdışı" etmek istemişti.
Savaş da "İngiltere'nin bu davranışı hukukla bağdaşmıyor" demişti.
Ve mahkemeye başvurmuştu.
"İş" büyüdü.
"AB Adalet Divanı'na" kadar gitti.
AB Adalet Divanı 11 Mayıs 2000 tarihinde, "Türkiye için yaşamsal öneme sahip" bir karar verdi.
Perinçek'e önerimiz "bu kararı incelemesi."
Bu karar, Perinçek'e "İngiltere'ye vizesiz girme hakkını" tanıyor.
***
Konu ile ilgili olarak "bazı ayrıntılar" vermek istiyoruz.
Türkiye ile Avrupa arasında, 1970 yılında bir "katma protokol" imzalandı.
Bu katma protokolde deniliyor ki:
- Türkler'in mevcut hakları, geriye doğru olarak, kötüleştirilemez.
"Vize" ise...
"1980'de konuldu."
Yani 1980'den itibaren "Türkler'in mevcut hakları kötüleştirildi."
Hem de "geriye doğru olarak."
***
AB Adalet Divanı, Abdülnasır Savaş'ı haklı bulurken "işte bu katma protokolden" bahsetti.
Kararda denildi ki:
- Türkler'e 1970'te tanınan haklar (vizesiz seyahat hakkı) geri alınamaz... Serbest meslek mensupları, bilim adamları, gazeteciler, eskiden olduğu gibi, vize almadan AB ülkelerine girebilirler.
***
Hükümetimiz AB Adalet Divanı'nın bu kararını "yaşama geçirecek adımlar" atmadı.
"İş dünyasının" atması gerekiyordu.
"O kesim de" ses çıkarmadı.
Zira...
AB ülkeleri, "büyük işadamlarına" zaten üç yıllık, beş yıllık vizeyi veriyor.
Büyükler "uygulamanın yaygınlaşmasını" pek istemediler.
"Orta boy ve küçük işletme sahiplerinin vizesiz Avrupa'ya gitmeleri" büyük işadamlarının işine pek gelmiyordu.
Konuyu "baroların... Üniversitelerin takip etmesi gerekiyordu."
"Oralardan da" pek ses çıkmadı.
***
Bir başka ayrıntı...
AB Adalet Divanı'nın Abdülnasır Savaş kararından sonra bir "TOBB heyeti" Almanya'ya gitti.
Almanlar, heyeti "uçağın kapısından" aldılar.
"Vize" sormadılar.
"Pasaport kapısından" geçirmediler.
Bu, Almanlar'ın yaptığı bir "jest" değildi.
"Kazanılmış bir hakkın" kabul edilmesiydi.
***
Doğu Perinçek gibi bir "mücadele adamı" vizesiz olarak İngiltere'ye gitmelidir.
Eğer "kapıda geri çevrilirse..."
"Hukuk yollarını" işletmelidir.
Dün bu konuyu merkezi Hamburg'da bulunan "Avrupa-Türkiye Araştırmaları Enstitüsü Direktörü Dr. Harun Gümrükçü ile" konuştuk.
Dedi ki:
- Perinçek'e her türlü hukuk desteğini veririz... AB hukukuna göre, Perinçek'in vizesiz seyahat hakkı vardır... Bu konuda Avrupalı hukuk profesörlerinin yazıları vardır... AB Adalet Divanı'nın bağlayıcı kararı vardır.
***
Perinçek eğer "bu yola girerse..."
"Kazanılmış hakların yaşama geçirilmesi mücadelesini" başlatırsa...
Büyük taraftar bulacaktır.
Ve ülkeye en büyük hizmeti yapmış olacaktır.
|