|
|
AB üyeliği Türkiye için yol ayrımı
AB'ye uyum tasarısı Meclis'te görüşülüyor. Ancak tasarıda AB yolunu açacak olan idam cezasının kalkması ve Kürtçe dil serbestisinde bir değişiklik yok.
Hazırlıklar 2002 Aralık ayında yapılacak AB genişleme toplantısına Türkiye'nin katılabilmesi için. Toplantıda 12 aday ülke ile Türkiye'nin durumunun ele alınacak ve AB'nin şartları yerine getirilirse üyelik müzakerelerinin takvimi belirlenecek. Aksi taktirde, Türkiye'nin üyeliği ne zaman ele alınacağı belli olmayan bir tarihe kadar unutulacak. Yani tam bir yol ayrımı söz konusu.
En iyi senaryo
Eğer, AB'nin şartları yerine getirilir ve aralık ayında tam üyelik müzakerelerinin takvimi belirlenirse, bu Türkiye için yeni bir kapının açılması anlamına gelecek. Ekonomi için de tam bir kurtuluş olacak. Çünkü üye olana kadar Türkiye'ye sermaye akışı başlayacak. Yılda yaklaşık 1 milyar dolar olan yabancı sermaye girişi AB'ye tam üyelik müzakerelerinin kesinleşmesi halinde 5-6 katına yani 5-6 milyar dolara çıkacağı tahmin ediliyor. Yunanistan, İspanya ve Portekiz de böyle olmuş. İşte Türkiye ekonomisinin canlanabilmesi, büyüyebilmesi için esas ihtiyaç duyduğu sermaye bu yolla sağlanmış olacak. Dış borç yerine doğrudan sermaye gelecek, doğrudan yatırımlar yapılacak, ekonomi büyüyecek.
Hava değişecek
AB üyeliği ile sadece yabancı sermaye gelmeyecek. Yerli sermaye de Türkiye'de daha çok yatırım yapacak. Şimdilerde Bulgaristan veya Romanya'ya, yatırım ortamının daha iyi olması ve AB'ye tam üye olacakları beklentisiyle giden Türk sermayesinin bu hareketi de duracak. Bu sermaye ülke içinde yatırıma yönlenebilecek.
Bu yolun açılmasıyla 2003'ten itibaren Türkiye'deki havanın değişmesi, tüketici, üretici, yatırımcı güveninin artmasını beraberinde getirecek. Ekonomide büyüme ivme kazanabilecek. Ekonomik ortamın ve genel atmosferin iyileşmesi ile bugünkü iktidar da genel seçime rahat girecek. Seçim sonrasında yeni hükümetin yine bu iktidarın içinden çıkma ihtimali yükselecek. Bu, piyasalar tarafından henüz satın alınmayan bir senaryo.
En kötü senaryo
Tersi durumda yani AB'nin şartlarını yerine getirmediğimiz ve aralık ayındaki genişleme toplantısında çağrılmadığımızda ise Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz'a göre en kötü senaryo gündeme gelecek. AB üyeliği belirsiz bir döneme kadar rafa kaldırılacak. Türkiye Avrupa trenini 1978'de olduğu gibi bir kez daha kaçıracak. Dahası AB konusunda hükümet içi tartışma ve çatışmalar ivme kazanacak ve böyle bir ortamda erken seçime gidilmek durumunda kalınacak. AB moralsizliğini erken seçim belirsizliği izleyecek.
Ya kurtuluş ya..
Bu da piyasalar tarafından henüz satılmamış bir senaryo. Çünkü hangi senaryonun gerçekleşebileceği konusunda tahmin yürütmek çok zor. Tarih yaklaştıkça ve yapılanlar veya yapılamayanlar ortaya çıktıkça, tahminler de netleşecek ve piyasalarda fiyatların içine girmeye başlayacak.
Bundan da önemlisi, Türkiye hem ekonomik performansıyla hem de AB konusundaki tercihiyle 2002'de tam bir yol ayrımına gelecek. Önümüzdeki aylarda yaptıklarımız ve yapamadıklarımızla ya kurtulacağız ya da sürünmeye devam edeceğiz.
* Sonuç- "Ya zor, ya zer, ya şehirden sefer" Türk Atasözü
|
|
|
|