kapat
20.03.2002
 GÜNAYDIN
 GÜNAYDIN
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
banner
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 İSTANBUL
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPUS
 HYDEPARK
 İNANÇ
 ANKETLER
 SABAH
 FOTOMAÇ
 GÜNAYDIN
 ŞAMDAN
 CİNSELLİK
 EMİNE BEDER
 SABAH PAZAR
 KİTAP
 SİNEMA
 SANAT
 RENKLER
 GURME
 TARİH
 SUNNY
 HİGH-TECH
 YAT&TEKNE
 NET YORUM
 NET GÜNDEM
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 

Susmak mı yoksa konuşmak mı?

Türkiye.. Güzel ülkemiz... Canım vatanımız.. Yaşadığımız, doyduğumuz topraklar.. Daha doğrusu yaşamaya çalıştığımız, aç kalmamaya çalıştığımız topraklar...

Ne yana bakarsanız bir sorun çarpar gözünüze. Hangi kişiye sorsanız mutlaka "Ah Ah" diye başlar cümlesine. Hangi birisine değinsek, hangi birisine öncelikli sorun işte bu desek, karar veremeyiz. O kadar çok problem var ki kıyıda köşede kalmış. Bazen insanın çıldırası, saçını başını yolası geliyor. Ama ülkemiz halen güzel, halen aşığız memleketimize. Ayrılamayız, ayrılsak hemen özleriz. Ama yaşayamayız da burada, gelecek endişesi olmadan, çocuklarımıza, bizden sonra gelecek olanlara güzel bir yaşam vadedemeyiz. Çok isteriz ama yapamayız. Neden? Çünkü, vurdumduymazız. Çünkü bana değmeyen yılan bin yaşasın deriz. Gözümüzle gördüğümüzü eleştiririz. Ancak düzeltmek için çaba sarfetmeyiz. Hep bekleriz başkaları yapsın, etsin, ilgilensin. Genelleme yapmıyorum, sakın yanlış anlamayın. Sadece düşüncemi söylüyorum. Bana göre biz böyleyiz. Kaçımız, Boray Uras gibi, tek başına Ankara'ya yürüdü, sadece trafik yasası için? Kaçımız sokakta çantası çalınan, üstüne

üstlük tartaklanan, silahlı saldırıya uğrayan insanımıza yardım için bir araya geldik? Kaçımız eziyet gören HER CANLI İÇİN bir şeyler yapmaya çabaladık? Buna benzer daha neler var yapmadığımız. Vaktiyle Fransızları, İtalyanları protesto ettik. Ettirildik. Bilinçli olarak mı? Hayır. Kesinlikle söyleyebilirim, beynimize işlenerek, gerek görsel gerek yazılı basınla.

Tabi ki istisnalar da yok değil. Örneğin "AF kanunu" çıkarıldığı zaman İşte bu konuda eminim Türkiye genelinde 0.000000e+00 yakın hatta aşkın kişinin protestosu oldu. %'0ye yakın kişi ise mahkum yakını olduğundan dahil etmedim. Sonuç ne oldu, OY AZLIĞI ile AF Kanunu yürürlüğe kondu. Hepimiz itiraz ettik. Başbakanlığa mektuplar yazdık, dilekçeler verdi. Telefonlarını kilitledik. Ama kaybeden olmaktan kurtulamadık. Şimdi o kanun sayesinde çok değil beş yıl öncesinde 0lan suç oranı, 0ranlarına ulaştı.

Abarttım mı, hayır kesinlikle abartmadım. Hepiniz tahmin edenbiliyorsunuzdur nedenini. Ama gene de söyleyeyim. Abartmadım, çünkü haberlerde izlediğiniz her bir hırsızlık + saldırı + tecavüz + adam kaçırma + vb. gibi suçların sadece polise bildirilenler olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. İşte bu rakamı 10 ile çarpın, .okan sonuç acı gewrçeği gözler önüne serecektir. İkinci örneğimiz Türkiye'nin Afganistan'a asker göndermesi. Aynı durum, farklı konu başlıkları olsa da. Gene evlatlarımızın, babamızın, kardeşimizin, canlarımızın bir öfke, bir öç alış için kullanılmasını kim hazmedebilir di? Kimse. Türkiye yıllarca terör denen bir kaosun içinde sürüklenirken, üstelik bu kaos sınırlarımız dışından da desteklenirken kılını kıpırdatmayanlar, 5. maddeyi akıllarına getirmeyenler, aslında önüne geçilebilecek bir saldırıya maruz kalınca, hiç tereddütsüz tüm dünyayı ayağa kaldırdı.

Hepimizin, ama hepimizin canı yandı. Kalbi acıdı. Çünkü bizler biliyorduk bu acının ne demek olduğunu, nasıl olduğunu. Çünkü bizim insanımız da yok oldu orada. Bizim insanımız olmayan da.. Çünkü çocuklar da yok oldu, doğa da, diğer canlılar da. Tarifi imkansız bir acıydı yaşadıklarımız o saldırı sonrasında, tıpkı üstüste yaşadığımız, belleklerden silinemeyecek olan o depremler gibiydi. Ama sonra bu acımız kullanıldı. Kullananlar, biz de aynı şeyleri yaşadığımızda seyredenlerdi. Sonra da bize yeni acılar tatıracak olan kararlar alınmaya başlandı. İhtiyacımız olduğunda yanımızda

bize ihtiyaç duymamalarına rağmen, yapılan anlaşmayı öne sürerek, kendi kinlerine ortak olmamızı sağladı. Ve onca itirazımıza rağmen, gene dinlenmeyen bizler olduk. Bizler, yaşamaya çalışanlar, aç kalmamaya çalışanlar.. Biz vatandaşlar. Altını çezerek belirtiyorum. Sadece BİZ VATANDAŞLAR..

Sonra bu günlere geldik. Daha çok söylenecek şeyler var aslında. Ama ilk baştada dediğim gibi "Susmak mı, konuşmak mı?".. Konuştuğumuz zaman da dinlenmiyoruz, sustuğumuz zaman da. Susmadık, sıra bize geldi, sıra bizden geçti. Sıra bizden epey uzaklaştı.. Atrık vurdumduymaz olduk, ne zaman ağzımızı açmaya kalksak dinlenmeyeceğimiz aklımıza geldi, hiç kendimizi yormamaya karar verdik. Nasıl olsa öyle de böyleydi. Böyle de böyle.. Değil mi? Bence değil, dinlenmesek bile, kulak dolgunluğu yaparız. Sonra o dolgunluk artık birilerinin canını acıttığı zaman, kelimelere dökülür elbet.

Şimdi kararı siz verin. Susmak mı? Konuşmak mı?

Saygılarıma...

Melek by.



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır