kapat
20.03.2002
 GÜNAYDIN
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
banner
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 İSTANBUL
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPUS
 HYDEPARK
 İNANÇ
 ANKETLER
 SABAH
 FOTOMAÇ
 GÜNAYDIN
 ŞAMDAN
 CİNSELLİK
 EMİNE BEDER
 SABAH PAZAR
 KİTAP
 SİNEMA
 SANAT
 RENKLER
 GURME
 TARİH
 SUNNY
 HİGH-TECH
 YAT&TEKNE
 NET YORUM
 NET GÜNDEM
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 

Beni güzel kadınlar mahvetti

Küçüklüğümden beri magazin haberleri dikkatimi çekmiştir. Güzellik ve bakım önerilerini mümkün olduğunca denemeye çalışmışımdır. O parlak ve yoğun bukleler, pürüzsüz ciltler, mükemmel makyajlar, harika kıvrımlar.... Önerileri uyguladığım takdirde öyle muhteşem bir görüntüye kavuşacağıma inanmışımdır.
Örneğin bir makalede Sharon Stone sıcak ve boğucu günlerde hemen banyoya koşup bileklerini soğuk suyun altında tuttuğunu söylemişti. Hiç unutmuyorum o Ağustos günü hemen banyoya koşup musluğu açmış ancak akmayan muslukla karşılaşmıştım.

Aynı makalede Emel Sayın ellerinin güzelliğini badem asıllı kremlere borçlu olduğunu belirtince ben de koşup böyle bir krem edinmiştim. Bir hafta kadar gece gündüz bu kremi sürdüğümü hatırlıyorum ama parmaklarımın incelip tırnaklarımın uzadığını görmedim doğrusu!

Ajda Pekkan da yorgun ve bitkin olduğu zamanlarda sahneye çıkmadan önce 15 dakika göz kapaklarına salatalık dilimleri koyarmış. Ben de yapayım dedim ama çocuklar her koyduğumu gelip, gelip yediler. Her seferinde mutfağa git, kes iki dilim, gel gene uzan... Daha yorgun ve bitkin düştüğümü hatırlıyorum.

Beni asıl mahvedenin kim olduğunu ise şimdi açıklıyorum: Sophia Loren. Evet, bu muhteşem hanım ne derse yapmaya hazırdım. Bir gazete diyordu ki, "Bu güzel formumu spagettiye borçluyum!" Resimde koca bir kayık tabağı makarnanın önünde gülerek bana bakıyordu. Üzerindeki kırmızı tuvalet incecik belini ve muhteşem hatlarını gösteriyordu. Hangi hanım bu vücut hatlarına sahip olmak istemez? O vakitler biz Arnavutköy'de otururduk. Hemen bakkalımız Hayrabet Efendi'ye koşup tam 16 paket Piyale çubuk makarnayı hesaba yazdırdığımı hatırlıyorum. Bol zeytinyağlı, domatesli, sarımsaklı bir sos yaptım. Başladım afiyetle yemeye, zaten makarnaya da bayılırım! 4 gün durmadan makarna yedim. Bir elimde mezura. Her sabah belimi ölçüyorum. Ha gitti ha gidecek!! Beşinci sabah belimin 4 santim büyüdüğünü görünce annem "Bırak Ayşe.. Bu yalanlara inanma!" dedi de üzülerek bu perhizi bırakmak zorunda kaldım. Sophia Loren'e kızgınlığım bitmiş değildir. Geçen gün "Hello" dergisinde yılların yıpratamadığı bu muhteşem kadını aynı güzellikte gene bir kayık tabak makarnayla görünce.. "Hah!! İşte gene aynı numara.. Kimbilir kaç genç bayanı kandıracak?" diye düşündüm.

Bir de tabii Banu Alkan Hanım'ın parmak ucu egzersizleri var.Derhal uygulamaya koydum Yalın ayak evin içinde başparmaklarım üzerinde önce yürümeye, sonra koşuşturmaya başladım. 4-5 kez yere kapaklandığımı hatırlıyorum. Sonra "ilmini almış" olmalıyım ki yatak odası ile salon arasında taş koridorları aşındırmaya başlamışım. Ateşim yükselip doktoru gördüğümde "nefrit başlangıcı" teşhisi ile bu koşuşturmayı pek bağdaştıramamıştım ama doktor pek güzel bağladı. Artık Banu Hanım gibi parmak ucu koşuşturmalara son verdim. Artık yıldızlar ne derlerse desinler ben uygulamıyorum. Dün "Günaydın" da Nurseli İdiz'in yeni halini görünce gene bir heveslendim ama sonra "Boşver.. bugün fasulye pilav var menüde" dedim ve ikinci tabağımı doldurarak afiyetle yedim!

Oğlum internetkolik

1- Ankara'dan F. M.
15 yaşındaki oğlumu internetin başından kaldıramıyorum. Fazla arkadaşı da yok. Bizimle zaten konuşmuyor. Endişeliyim.

* Gündeme düşen son bir kaç olaydan sonra da endişenizin arttığını tahmin etmek kolay. İnternet her bireye tüm dünya bilgilerini ve iletişim olanaklarını sağladı. Artık "chat" odalarında dünya insanları birbirleriyle konuşup bir nev'i birbirlerini keşfetmekle meşguller. Biz de gençliğimizde böyle bir olanağa sahip olsaydık eminim biz de ekrana yapışıp kalırdık. Aslında bunu bugün de yapabiliriz diye düşünüyorum. Beni yanlış anlamayınız. Derdinize bir formül geliştirmeye çalışıyorum. Şimdi! Anne ve baba olarak oğlunuza bilgisayarla "chat" yapmanın neden bu kadar zevkli olduğunu anlattırın. Okuldan eve geldikten sonra üçünüz o bilgisayarı paylaşarak kullanmaya başlayın. Herkesin eşit şekilde bilgisayar kullanma zamanını gösteren bir program hazırlayın ve tüm aile fertleri bu programa sadık kalın. Oğlunuzun neye merakı varsa siz de ilgilenin. "Benim bununla alakam yok, gazetemi okurum" derseniz o aletle baş başa kalan çocuğunuzdan her dakika biraz daha UZAKLAŞIRSINIZ... Sonra da malum tehlikeler kapıları çalabilir. Teknoloji gelişti ve her şeyimizi değiştiriyor. Ayak uydurabilirsek işler iyi gider. Bu değişimlere uyum gösterebilenler yeni platformlara doğru çocuklarıyla birlikte yükselecek, geride kalanlar işi şansa bırakacaklardır.

Önemli Not: Şunu da belirtmek isterim: Oğlunuz kendisine ayrılan bilgisayar süresi esnasında odasında yalnız kalmak ister ise lütfen bu saygıyı gösterin. İsterse kapısını da kapatabilir. Siz ona güvenin yeter.

Diplomalı işsizim

2- İstanbul'dan Eda Sungur
Marmara Üniversitesi İktisat Bölümü'nü ikincilikle bitirdim ve Temmuz'dan beri işsizim. Bu durumum beni çok yıpratıyor. Okumak ve yazmak benim için nefes almak gibi ama ne yazık ki kitap okuyorum, yazı yazıyorum diye kimse bana maaş bağlamıyor.

* Sevgili Eda.. Nasıl bir durumda olduğunuzu anlayabiliyoruz. Ben sizin yerinizde olsam ne yapardım diye düşünüyorum. Sanırım ben evime en yakın iş yerlerine, lokantalara, mağazalara gidip kendime durmadan iş arardım. Hiçbir işi de küçük görmez onu gelecek iyi günler için tramplen olarak kullanırdım. Hatta daha ileri gideyim. Gönüllü, evet parasız bile olsa bir işe gider gelirim. (onun içindir ki evinin civarında işlere başvur dedim) İş sahibi senin ne kadar özverili çalıştığını görürse zaten seni kaçırmak istemeyecek ve maaşa bağlayacaktır.

Kocam beni terk mi ediyor?

3- İstanbul'dan H. K.
37 yaşında bir bayanım. Kocam benden 5 yaş genç. 4 yıldır iyi bir evliliğimiz var. İlk evliliğimden olan 15 yaşındaki kızımla da iyi anlaşıyorlar. Görünüşte hiç bir sorunumuz yok. Cinsel hayatımız da iyi. Ama geleceğe dair hiçbir plan yapmaması beni endişelendiriyor. Ev, araba almaya karşı çıkıyor. Çocuk istemiyor. Bunları onunla konuşmaya çekiniyorum. Nasıl davranmalıyım?

* Sorunun maddi olmadığı varsayımından hareket edersek bu evliliğin uzun vadede çok sürmeyeceği düşüncesi ile mi böyle hareket ettiğini düşünüyorsunuz? Benim hayat tecrübem böyle önyargılara varmadan önce eşinizle konuşmanızın daha doğru olacağını gösteriyor.

Konuşmadan kendi düşüncelerimize kapıldığımızda zaman geçtikçe sanki o önyargılar 'gerçekten doğruymuş gibi' hafızamıza iyice yerleşiyor ve değişmesi güç bir hal alıyor. Oysa gerçekte durum hiç öyle olmayabiliyor. İki kişinin böyle bir konuda yalın bir biçimde düşüncelerini birbirine aktarması şarttır diye düşünüyorum. Çünkü gittikçe kemikleşen önyargılardan arınmanın imkansızlaştığı durumları da gördük. Ben sizin yerinizde olsam eşimin keyifli bir anında konuyu yumuşak bir şekilde açardım. Bir yavrunuzun dünyaya gelmesinin ailede hoş bir zenginlik olacağına inandığınızı belirtin. Onun da endişeleri varsa dinleyin ve yuvayı bozmayı düşünüyorsa bir an evvel tedbir alın.

Ayşe ÖZGÜL



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır