kapat
28.02.2002
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
Limasollu
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPUS
 HYDEPARK
 İNANÇ
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 DİYET
 TATLILAR
 CİNSELLİK
 PAZAR SABAH
 KİTAP
 SİNEMA
 SANAT
 RENKLER
 GURME
 TARİH
 SUNNY
 HİGH-TECH
 YAT&TEKNE
 NET YORUM
 NET GÜNDEM
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
Post modern cahiliye dönemi

Erbakan'ın başbakan olduğu dönem... 28 Şubat'a çeyrek kala... Telefon çalıyor: - Murat Birsel mi?

- Buyrun benim.

- Bugünkü yazınızda "Bu durumun yarattığı asıl sorun" demişsiniz...

- Evet efendim...

- Bakın siz belli, temiz kalpli iyi niyetli bir insansınız ama belki farkında olmadan bir hata yapıyorsunuz.

- Nerede efendim...

- Şimdi bakın, yaratmak Allah'a mahsustur. Onun için "yaratmak" kelimesini insanlar ve olaylar için kullanamazsınız!

- Yaratıcı zekâ olamaz mı yani?

- Yaratmakla ilgili hiçbir şey olmaz.

- Eh bu durumda yaratmak yerine bir yeni şey yaratmak -kusura bakmayın- gerekecek ne önerirsiniz?

- Eh onu da siz bulacaksınız azizim, kolay mı yazar olmak!

***
Başka telefon...

- Bugün köşenizde yazan fıkrayı okudunuz mu?

- Evet! Yani ben yazdım zaten.

- Hiç yakıştırmadık.

- Nesi var efendim.

- Orada cennet cehennem geçiyor, kutsal değerlerle dalga geçmişsiniz sanki!

- Beyefendi orada bambaşka bir espri var, kutsal değerlerle dalga geçmek yok ki... Fıkra bu fıkra!

- Başka fıkralar düşünün, bizleri rencide etmeyin.

- Efendim ben kırk yıl düşünsem bu aklıma gelmezdi.

- Artık gelsin.

Bir sohbette bu telefonları İstanbul Milletvekili Mukadder Başeğmez'e anlattığımda ve bir fıkradan, bir kelimeden benim aklımın ucundan geçmeyen anlam yüklemeleri çıkıyor dediğimde... "Bunun adı bilgi kirlenmesi. Sen onlara de ki ben bilgi kirlenmesine uğramadım ve böyle kalmak istiyorum."

Şimdi bu hikâyeler ve "Dünya nereye gidiyor, biz nelerle uğraşabiliyoruz" konusu durduk yerde aklıma gelmedi.

Kurban Bayramı öncesi din alimleriyle görüşmeler çok oldu, 'kurban'dan cuma namazına kadar tartışmalar ekranlara yansıdı.

Geçenlerde Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk'le telefonda görüşürken bana şunu anlattı:

Kurban kesiminde bazı aileler, kana alışsın, korkusuz olsun diye kurbanları 13-14 yaşındaki erkek çocuklarına kestirmişler.

Yaşar Nuri Hoca "Bu nasıl bir kafadır, olacak iş midir" diye yakınıyor.

"Sapla saman karışmış; bin yıldır medeniyeti geriden izliyoruz. O medeniyetin temelinde Müslüman alimler var oysa" diyor.

Zaman kavramı olmayan bir insan düşünün...

Zaman kavramı olmayan bu insan bir saat buluyor.

Hangi çark, neyi döndürüyor, gözlemliyor...

Yelkovan tam tur yaptığında akrebin 1/12 tur yaptığını anlıyor ama, bunun ne işe yaradığını çıkaramıyor.

İşin aslını kaçırıyor.

Hangi din alemine soracak olsanız, Müslümanlık "kolaylıklar, güzellikler dini" olarak geçiyor.

Bunu dünyaya göstermede, medeniyetleri barıştırmada başrol oynayan Türkiye'de bizim önce kendi içimizde açıklığa, sapla samanı ayırmaya ve dinimizi öğrenmeye ihtiyacımız var.



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır