kapat
21.02.2002
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
Limasollu
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPUS
 HYDEPARK
 İNANÇ
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 DİYET
 TATLILAR
 CİNSELLİK
 PAZAR SABAH
 KİTAP
 SİNEMA
 SANAT
 RENKLER
 GURME
 TARİH
 SUNNY
 HİGH-TECH
 YAT&TEKNE
 NET YORUM
 NET GÜNDEM
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
Taviz yok

1969'un, 1970'in Sarıkamış'ı... Bundan "32... 33 yıl" öncesi. Bizim "Topçu Asteğmen" olduğumuz...

Org. Kıvrıkoğlu'nun da "Tümen Lojistik Şube Müdürü Kurmay Binbaşı Hüseyin Kıvrıkoğlu" olduğu dönem.

Komutan bizi sınavdan geçirircesine sordu:

- Tümen Komutanı kimdi?.. Hatırlıyor musun?

- Tümgeneral İhsan Sakarya.

- Doğru...

- Senin tabur komutanın kimdi?

- Yarbay Ziver Altıer.

- Doğru.

- Sizin bitişiğinizde tank taburu vardı.

- Komutanı Yarbay Ahmet Demir'di.

- Doğru... General oldu.

Sonra "aklımıza gelen isimleri" saymaya başladık:

- Bizim taburda, Üsteğmen Mete Sayar vardı.

- Doğru... General oldu... Sonra emekli.

- Yüzbaşı Niyazi Şahin vardı?

- Biliyorum... İstanbul'da Orduevi Müdürlüğü yaptı.

SÖYLEYEMEDİK!..
Org. Kıvrıkoğlu "tebrik ederim" dedi:

- Unutmamışsın.

"Unutmadığımız başka şeyler de var" diyecektik.

Ama "araya başka söz karıştı."

Söyleyemedik.

Söyleseydik, "Kurmay Binbaşı Kıvrıkoğlu'nun, Tümen Komutanı adına yaptığı denetimleri" anlatacaktık.

Alay ve taburlara yaptığı "silah denetimlerini."

"Araç" denetimlerini.

"Cephane" denetimlerini.

Altında bir jeep vardı.

"Silahla... Cephaneyle... Araçla" çok yakından ilgiliydi.

Hem "bakım ve ikmal konusunda denetimde" bulunurdu.

Ve hem de "ihtiyaçları" sorardı.

Tabur Komutanımız Ziver Altıer'den sık, sık "şu sözleri" işitirdik:

- Kıvrıkoğlu binbaşı çok kibar... Çok zarif... Çok beyefendi... Ve konusuna çok hakim.

KALORİFER
- Yavuz... Sarıkamış'ta 33 yıl önce görev yaptığın topçu birliğini nasıl buldun?

Söylenecek "çok söz" var.

Binalar "onarılmış."

Yerler "perişandı."

Şimdi "mermer olmuş... Seramik olmuş."

Kapılar "dökülüyordu."

Şimdi "yepyeni... Modern."

Ama bunlardan hiçbirini söylemeden önce...

"Kalorifer, komutanım" dedik:

- Kalorifer yapılmış.

Paşa, başladı gülmeye.

Sarıkamış...

Bazen öyle soğuk olur ki...

Eksi yirmi... Eksi yirmi beş... Eksi otuz.

Gerçi "sağlam bir soğuktur."

"Hasta etmez."

İŞTE EŞİTLİK
Ama yine de "buz gibi soğuk işte."

Bu nedenle olsa gerek...

"Sayın Genelkurmay Başkanım" dedik:

- Erlerin koğuşlarında kalorifer var... Yemekhanede kalorifer var... Topçu Birliği çok değişmiş.

Org. Kıvrıkoğlu:

- Yavuz... 33 yıl önce subay lojmanında da kalorifer yoktu... Şimdi var... Eğer subayımın lojmanına kalorifer tesisatı kuruyorsam, erlerimin yattığı yere de kalorifer kuracağım... Erimi subayımdan, astsubayımdan ayırdedemem... Farklı davranamam... Ben Komutan'ım... Evlatlarıma farklı muamele yapamam.

ORDU, OKUL GİBİ
65 dakikalık sohbet süresince, dikkatimizi çeken bir başka ayrıntı...

Komutan'ın "erlerden" bahsederken, kullandığı kavramlar.

Bazen "çocuklarım."

Bazen "oğullarım."

Bazen "evlatlarım."

Bir baba, oğlu için "ne ister?"

Öncelikle onun "iyi bir eğitim görmesini."

Ama Org. Kıvrıkoğlu'nun "evlatları içinde eğitimsizler de var."

"Meslek sahibi olmayanlar" da var.

Komutan'ın "çok hassas olduğu" konulardan biri de işte bu.

İstiyor ki...

Mehmetçik bir yandan "vatan toprağını korurken..."

Bir yandan da "meslek öğrensin."

"Elektrikçiliği" öğrensin.

Veya "tesisatçılığı."

Ya da "bilgisayarı."

Ve terhis olunca...

Toplumun içine "diplomalı olarak... Bir meslek sahibi olarak" katılsın.

Ordu'nun, halk nezdindeki saygın konumunda "bütün bunların önemli bir yeri" olduğunu düşünüyoruz.

TAVİZ YOK
Ordu Komutanlıkları... (Ege Ordu Komutanlığı gibi... Birinci Ordu Komutanlığı) gibi.

"NATO" görevleri...

Hem "içerde", hem "dışarda."

Napoli'de... Brüksel'de..

İç, dış "neredeyse on yıl NATO."

Başarılarla dolu bir ömür.

Ve omzuna eklenen her yeni yıldızla birlikte, "daha da mütevazı olan bir Komutan."

Vedalaşırken "duvarı" gösterdi.

Duvar "fotoğraf dolu."

Bugüne kadar Genelkurmay Başkanlığı yapanların fotoğrafları.

Sonra da...

"Kendi fotoğrafının konulacağı" yeri işaret etti:

- İşte şurası... Bu bir nöbettir... Ben gideceğim... Yeni komutanımız gelecek... Ve bu böyle devam edecek... Hepimiz aynı şeyi söyleyeceğiz, aynı ilkelere sahip çıkacağız... Öyle konular var ki... Benden önceki komutanlarımız hiç taviz vermediler... Ben vermedim... Benden sonrakiler de vermeyecekler... Milletimiz bundan emin olsun.

VE SON
"Devletin temel bütünlüğünden" asla taviz yok.

"Cumhuriyetin temel ilkelerinden" asla taviz yok.

Laiklik... Atatürk... Cumhuriyet... Hukuk devleti... Demokrasi... "Asla taviz yok."

Org. Kıvrıkoğlu:

- Bu prensipleri benimseyen herkes bizden yakınlık görür... Destek görür... Ama Türkiye'yi geriye götürmek isteyen... Laik devlet düzenini bozmaya yeltenen... Bu ülkeyi bölmeyi aklına koyan çıkarsa... Karşısında bizi bulur.

ORDU'NUN SOSYAL KÖKENİ
Komutan'ın odasına "saat 11.30'da" girmiştik. Çıkarken, Genelkurmay Başkanı'nın makam odasının, kapısının üzerindeki saate baktık:

"12.35."

Ve gazeteye döndük.

Sonra "notlarımızı" karıştırdık.

Karıştırdıkça "şunu" farkettik.

Org. Hüseyin Kıvrıkoğlu "bir kavramı" sık sık tekrarlamış.

"Bağrından çıktığımız bu millet" sözünü.

"Yolsuzlukları konuşurken" de bunları söylemiş.

"Askere duyulan güven" konusunu konuşurken de.

Bu belki bir "ayrıntı" ama...

Komutanın "bakış açısını" göstermesi bakımından önemli bir ayrıntı.

Sadece "Komutan'ın şahsının" bakış açısı da değil.

"Türk Genelkurmayı'nın" bakış açısı.

***
Yanımızda "teyp taşımıyoruz."

Genelkurmay'da da yanımızda teyp yoktu. Fotoğraf makinesi de.

Hatta, Genelkurmay dönüşü, Sabah'ın Genel Yönetmeni Tayfun Devecioğlu'nun sorusu, hâlâ kulaklarımızda:

- İnanamıyorum?.. Gerçekten fotoğraf çekilmedi mi?.. Neden?.. Nasıl olur?

Genelkurmay'da sadece not aldık.

O da "zaman zaman."

"Aldığımız notlardan biri" de şu...

Komutan soruyor:

- Subayların "toplumun hangi kesiminden geldiğini" biliyor musun?

Yanıt vermiyoruz.

Komutan yine soruyor:

- Harp Okulu'nda okuyanların çoğunun babası ne iş yapar, hiç inceledin mi?

Yine yanıt vermiyoruz.

Ve Komutan, kendi sorusunu kendisi yanıtlıyor:

- Bu konu çok önemli... Bu konuyu araştırdım... Elimde kesin döküm bile var... Harp Okulu öğrencilerinin yarıdan fazlası ortadirek dediğimiz kesimin evlatları... Ortadireğin de altındakilerin çocukları... Yavuz, biz bu milletin bağrından çıktık... Biz, milletten kopuk değiliz.

***
Toplumun "bazı hassasiyetleri" var.

Toplum, kamu yönetiminde "savurganlık" istemiyor.

Komutan bunun farkında...

Her gün yeni bir "tasarruf önlemi" geliştiriyor.

Toplum "rüşvetten... Yolsuzluktan" rahatsız.

Komutan "çok daha rahatsız."

"Rüşvet" denilince, "yolsuzluk" denilince, "devletin soyulması" denilince, Genelkurmay Başkanı'nın yüz ifadesi birden değişiyor.

"Sevecenlik" gidiyor.

"Kızgınlık" geliyor.

Ve Komutan şunları söylüyor:

- Bağrından çıktığımız bu milletin ödediği vergileri çarçur etmeye kimsenin hakkı yok... Yolsuzluk konusunu çok önemsiyoruz... Bundan fevkalâde rahatsızlık duyuyoruz... Ve bir an önce önlenmesini istiyoruz.

PORTRE

KADER AĞLARINI NASIL ÖRDÜ?
Montesquieu'nün bir sözü vardır: "Başarılı olmak için çaba gösterirsen şans da seninledir... Tembeller için şans diye bir şey yoktur."

Komutan'ın "portresini" yazarken...

Aklımız bu söze takıldı, kaldı.

Zira...

Hüseyin Kıvrıkoğlu daha çok genç bir subayken "önüne bazı hedefler koymasaydı."

Kendisine bir "çıta" belirlemeseydi.

"Buralara kadar" gelebilir miydi?

***
Kıvrıkoğlu ailesinin "üç kuşağında da" general var.

Hüseyin Kıvrıkoğlu daha yüzbaşı iken... Binbaşı iken... "Aile büyüğü Tuğgeneral Kıvrıkoğlu'na hayran olmuş."

"O rütbeye... Daha, daha ilerisine yükselmeyi" kafasına koymuş.

Ve "bir şeyi daha..."

"Yabancı dil öğrenmeyi."

***
Orgeneral Kıvrıkoğlu'ndan sonra da, Ordu'da "aile geleneğini" sürdürecek olan bir general var:

Şu anda Brüksel'de görev yapan "yeğen" general:

Tümgeneral Hayri Kıvrıkoğlu.

***
Sohbet sırasında Komutan'a "30 Ağustos'larını" sorduk.

"Terfi ettiği" 30 Ağustos'ları.

Özellikle de "Generallik dönemindeki" terfilerini.

Dedi ki:

- Yavuz, hep birinci sırada terfi ettim... Tuğgenerallikte hiç "uzatmam" olmadı... İlk sırada tümgeneralliğe yükseldim... Yine ilk sırada korgeneralliğe... Fakat... Korgeneralliğimde, ilk kez farklı bir şey oldu?

- Ne oldu?

- O 30 Ağustos'ta orgeneralliğe yükselmeyi bekliyordum... Yüksek Askeri Şura "Korgenerallikteki süremi" bir yıl daha uzattı.

- Neden acaba?

Komutan da "bu soruyu uzun süre kendi, kendine sormuş."

Ve sonunda yanıtını bulmuş.

Gülümseyerek dedi ki:

- Meğer... Genelkurmay Başkanlığı için yolumun açılması düşünülmüş... Eğer... Orgeneralliğe bir yıl önce yükselseydim... Genelkurmay Başkanı olamayacaktım.

İNTERNET SUÇLARI
"İnterneti... İnternet suçlarını... Bilgi çağını... Bu çağ ile birlikte gelen bazı sorunları" konuşuyorduk.

Komutan dedi ki:

- Ben şimdi internete gireyim, başlayayım, senin için atıp, tutmaya... Hatta... Nereden yazdığımın anlaşılmaması için bir internet cafe'ye gideyim... Öyle ya... Adım başı internet cafe var... Orada gireyim internete... Yavuz şöyle... Yavuz böyle... Uydur uydur yaz... Engel olan yok ki... Ama bu ne zamana kadar böyle gidecek?... Bunun da bir önlemi olmalı... Kuralı olmalı... Cezası olmalı... Birisi, ötekine kızıyor... Başlıyor internet üzerinden iftiraya.

- Efendim, ne yapılabilir?

- İşte ona dikkat çekiyorum.



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır