kapat
21.02.2002
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
Limasollu
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPUS
 HYDEPARK
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 DİYET
 TATLILAR
 CİNSELLİK
 PAZAR SABAH
 KİTAP
 SİNEMA
 SANAT
 RENKLER
 GURME
 TARİH
 SUNNY
 HIGH-TECH
 YAT&TEKNE
 NET YORUM
 NET GÜNDEM
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 

Bir buluşma hikâyesi

Hayatımda en sevmediğim şeyleri saymaya kalksam herhalde ilk başta 'söz verilen yere geç kalmak' derim. Hele hele birinin geç kalması yüzünden planlarımın alt üst olması daha da sevmediğim birşeydir.

Şahsen geç kalmamak konusunda neredeyse saplantılıyımdır. Bir yere söz mü verdim, filanca saatte filanca yerde mi olacağım? Mutlaka o saatte orada olmalıyım. Ona göre işlerimi, yolumu hesaplarım. Her yere, her zaman 'dakik' varabilir miyim? Tabii ki hayır! Ama geç kaldıysam mutlaka vardır geçerli bir sebebi.

HUZURSUZLUK BAŞLIYOR

Üstelik geç kalacağımı hissettiğim an içim içimi yemeğe başlar. İki de bir saatime bakar dururum sanki bir faydası olacakmış gibi. Halbuki zaman durmaz tersine bana inatmış gibi daha hızlı akar sanki! Biraz sonra hafiften sıcak basar, yanımda biri varsa muhakkak huzursuzluğumun farkına varır. Belki de kendi kendime söylenmeye başlamışımdır!

Buluşma yerine vardığımda eğer o kişi beni bekliyorsa kem küm mazeretimi anlatmaya çalışırım. Beni biraz tanıyorsa zaten geç kalmam için geçerli bir sebep olduğunu bilir. Yok eğer buluşacağım kişi henüz gelmemişse anında rahatlarım. E, tabii geldiğinde sitemlerimi esirgemem kendisinden!

Bunları aslında niye anlatıyorum? Geçenlerde başıma gelen böyle bir olay beni çıldırttı da ondan. Planlarımın alt üst olması da cabası!

SANATÇI KAPRİSİ

Uzun zamandır ABD'de yaşayan, albüm kaydı için Türkiye'ye gelen ünlü bir müzisyenle görüşecektim. Kayıt çok yoğun sürdüğü için asistanları aracılığıyla kendisiyle sözleştim. Sabahın epey erken denecek bir vaktinde stüdyoda buluşacaktık.

Benim o röportaja yetişebilmem için tabir-i caizse kargalar uyanmadan yola çıkmam gerekiyor. Olsun röportaj için değer. Buluşma saatinden tam 5 dakika önce stüdyodayım. Tam düşündüğüm gibi! Ancak inanılır gibi değil ortada in cin çift kale maç yapıyor! Bir 5 dakika da ben verdim ama görünürde kimseler yok. Sinirlenmeye de başladım tabii. Tamam, sanatçı kaprisi diye bir şeyden haberim var ama günün bu saatini seçmeseydi o zaman?

Telefona sarıldım. Asistanların hafif şaşırmış ses tonlarından ortada bir şey döndüğünü hemen anladım. '5 dakika içinde seni geri arayalım'. Bu arada fotoğrafçı arkadaşım da gelmiş, biraz mahcup 'Bekleyelim' diyorum. Telefonum çaldı. '...Bey bugün kendini iyi hissetmiyor fotoğraf çektirmek istemiyor!' Hoppala bu da nerden çıktı şimdi. Anlaşmamızda fotoğraf çekmek

vardı. 'Sabah sabah eşek şakası' diyorum içimden. Randevuyu veren kendisi olmasa neyse! 'Röportaj için de şimdi oradan çık biraz aşağıda filanca oteli var. Şu anda kahvaltıda seni bekliyor!'

Bu kadarı gerçekten tahammül ötesiydi. Sabahın köründe kalkıp yola koyulmam umurumda değildi ama bu tuhaf kapris beni bir anda çileden çıkarmıştı. Konuşurken bir yandan kendimle mücadele ediyordum. Beyefendinin istediği gibi ayağına gitmeli mi, yoksa ibret olsun diye gazeteye dönmeli mi?'

Fotoğrafçı arkadaşıma 'kusura bakma' dedikten sonra aslında kararlıydım, gitmeyecektim. Ne var ki bu davranışım ünlü bir sanatçının 'takacağı' cinsten değildi. Karşısına dikilip ayıp ettiğini suratına söyleyebilmek iyi bir fikirdi! Ne kadar sinirli olduğumu varın siz düşünün!

Nitekim 10 dakika sonra oteldeydim. Adı bende saklı sanatçımız beni görünce ayağa kalktığında 'Keşke haberim olsaydı' demez mi? Biri benimle ciddi biçimde dalga geçiyordu anlaşılan.

'GERÇEKTEN HABERİM YOK'

'Haberinizin olmaması imkânsız, biz bu programı tam 1 hafta önce yaptık asistanınızla' Binbir özür dileyen zat, şaşkındı-ki ben hâlâ numara yaptığını

düşünüyordum-'İnanın haberim yoktu, 5 dakika önce aradılar!' Kibarca o kadar özür diledi ki sonunda inandım. Karşımdakinin özür dilediğini görmek benim de sinirim yatıştırmıştı. Ama yine de o alttan aldıkça ben de dozajı arttırdım. 'Sizinle buluşmak için ta nerden geliyorum. Üstelik sabahın bilmem kaçında kalktım valla!'

İşin doğrusu plak şirketindeki promosyon sorumluları benle konuştuklarını, son gün teyit etmemize rağmen unutmuşlardı. Üstelik bunu itiraf etmek yerine 'Canı onu bunu istemiyor' deyip suçu sanatçının üzerine atmışlardı. Aslına bakılırsa yapılan saygısızlık bana olduğu kadar onaydı da. Anlaşılan dürüst ve disiplinli çalışmayı bu memlekette hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz!



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap


Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır