kapat
21.02.2002
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
Limasollu
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPUS
 HYDEPARK
 İNANÇ
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 DİYET
 TATLILAR
 CİNSELLİK
 PAZAR SABAH
 KİTAP
 SİNEMA
 SANAT
 RENKLER
 GURME
 TARİH
 SUNNY
 HİGH-TECH
 YAT&TEKNE
 NET YORUM
 NET GÜNDEM
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
Eziyet toplumunda saygının yeri

Garip bir "kendimize saygı" anlayışımız var. Yoksa acıklı mı desem!

Ara ara dişimizi geçirebileceklerimize hot zot yapmak; yakınlarımıza "kendimize olan saygımızı anlatmak" (bazen anlatmak tedavi yerine geçiyor ya!) veya gemileri yakıp çekip gitmek!..

Neden? Çünkü suçlu durumuna düşürülüyoruz; eziliyoruz, eziyet görüyoruz, sonra "yahu ne biçim iş bu! Benim kendime saygım yok mu?" diye cellallenip ne yapacağımızı şaşırıyoruz.

Kendimize saygının bir yönü bireyseldir...

Önce sükunet gerektiriyor. Sonra da başkalarının değerini bilmek...

Ancak başkalarının değerini bilenler kendi değerini bilir; ancak başkalarına saygı duyanlar kendilerine de saygı duyar...

Kendimize saygının öteki yönü toplumsaldır!

İşte orada fena halde çuvallıyoruz.

Örnekse, devlet "yurt dışına çıkışta ödeyeceğin 70 milyon liralık harç pulunu artık sadece sınır kapılarında vereceksin" dedi mi, yurttaşlarda kendine saygıyı ara ki bulasın!

Çünkü uçağın kalkmasından saatler önce havaalanına gelecek, upuzun bir kuyrukta anlamsızca bekleyeceksin. İçin ezilecek, ezilecek, ezilecek... Kişiliğin bu "küçük" zorunluluk karşısında yüz metrelik kuyrukta bekleme süresinde yok olup gidecek. Hatta uçağı kaçıracaksın. Kocaman bir dalganın küçücük kimliğini yutup yok ettiğini, boğulduğunu düşüneceksin... Artık kendine saygın filan olabilir mi? Kalabilir mi?

Ya da emeklisin... Bir türlü yok edilemeyen maaş kuyruklarından birinde hastalanacaksın. Çocuğun yaşındaki görevliler itip kakacak. Emekli olduğunu iyi bileceksin ama saygın bir yurttaş olduğundan haklı olarak kuşkulanacaksın. Kendine saygın kalabilir mi?

Eziyetin olağan, yaşamın lezzetinin ise olağandışı sayıldığı bir toplumda bireyler kendine ve başkalarına saygı duyamaz.

Her ihtiyacı gidermek için önce eziyet çekmeye şartlandırılmış bir toplumda yurttaşların birbirine gerçekten insan gibi davranabileceğine inanmak hayalciliktir.

Atalarımızdan kalan muhabbetle, içimizden gelen sevgiyle idare ediyoruz işte! Ama daha nereye kadar?

OKURDAN

Futbol ve onlar
* Televizyonda izlediğim birkaç futbol programında gördüğüm, önemli mevkilerde isim yapmış kişilerin tavırlarını ve söylediklerini anlayamıyorum. Sırf taraftarlara şirin gözükmek için ve çıkarları doğrultusunda yalan konuşuyorlar. Bulundukları özel ortamlarda ne kadar düzeyli ve kültürlü olduklarını çevrelerine kasıla kasıla hissettirmeye çalışan bu insanlar, konu futbol olunca milyonlarca insana karşı nasıl da düzeysizce, doğruyu yanlışı umursamadan konuşabiliyorlar anlamıyorum. Hayatınızda değerli işler yapmak için çırpınacaksınız, çalıştırdığınız insanlara dürüstlüğün ve mertliğin önemini anlatacaksınız; sonra futbol bulaştı mı değer verdiğiniz her şeyi kaldırıp çöpe atacaksınız. Olur mu? (D. E. )

* Ülkemizdeki futbol yazarları "spor sevgi ve kardeşliktir, mühim olan centilmence yarışmaktır" der gibi yapıyor, ama yazılarının ve konuşmalarının çoğunda aba altından sopa gösteriyorlar... Sırf bu yüzden maça gitmek yarı yarıya intihar etmek gibi oldu... Spor yazarlarının kendilerine çeki düzen verme zamanı gelmedi mi? (H.D)



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır