kapat
21.02.2002
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
Limasollu
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPUS
 HYDEPARK
 İNANÇ
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 DİYET
 TATLILAR
 CİNSELLİK
 PAZAR SABAH
 KİTAP
 SİNEMA
 SANAT
 RENKLER
 GURME
 TARİH
 SUNNY
 HİGH-TECH
 YAT&TEKNE
 NET YORUM
 NET GÜNDEM
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
Memurların hiç aklına gelmeyecek bir kaç konu

Resmi daireler için bayram bu günden, yani arifeden başladı. Kadınlı erkekli memurların önemli bir bölümü, sabahın kör karanlığında sıcacık yataklarından kalkıp yollara düşmeyecekler...

Alışkanlık gereği yine erken uyansalar bile, telaşlı bir aceleciliğin mengenesi dışında içecekler çaylarını ve akreple yelkovanın her sabah şaklayan kamçısından kurtulmuş olarak edecekler kahvaltılarını...

Böyle rahat bir tatil sabahında en akıllarına gelmeyen konu ne olacak acaba?

Herhalde Prof. Dr. Eser Karakaş'ın, Türkiye ile ilgili yeni açıkladığı önemli bir istatistik hiç akıllarına gelmeyecek.

"Yaşam kalitesi" açısından dünya sıralamasında Yunanistan 25. basamakta, Türkiye 82. basamaktaydı.

Karakaş'ın, üstünde dura dura belirttiğine göre, Türkiye daha da aşağılara kayarak, 86. sıraya düşmüş.

Aziz Nesin'in köşe yazıları için kullandığı genel başlığı hatırlıyorum:

"Eller Ay'a, biz yaya"

Bir tatil sabahında bir memurun aklına daha neler hiç gelmez?

İstanbul'daki gazete sahiplerinin Ankara'yla 1950'den önceki ilişkileriyle, 1950'den sonraki ilişkilerini incelemek hiç gelmez.

Ya 1960'tan sonrası?

Hangi gazeteler battı, hangi gazeteler el değiştirmek zorunda kaldı, hangi gazeteler parladı?

Bir tatil sabahında bir memurun aklına asla gelmeyecek konulardan biri daha işte..

Bir tatil sabahında, bir memurun aklına gelmeyecek bir başka konu:

- Yüz yıl sonra İstanbul'da bir memur nasıl yaşayacak acaba?

Bir kez, her sabah kör karanlıkta kalkıp daireye gitme dönemi çoktan kapanmış olacak.

Evindeki ekranlardan, o gün İstanbul'dan uzay gezisine çıkacak Perulular'dan kaçının, uzay istasyonunda hünkârbeğendi yemek istediğine bakacak ve onun programlanmasını yansıtacak sorumlu aşçıların ekranlarına...

Tatil sabahında bir memur neden düşünsün ki böyle şeyleri?

Şayet düşünmüş olsa, "yaşam kalitesi" açısından neden bu kadar kötü koşullar altında yaşamakta olduğunun da hem yanıtlarını, hem sorumlularını bilirdi.

Türkler'in, kendi anadillerinin "yazı" boyutundan kopuk olmalarının; İstanbul'un basın tarihinde ne gibi görünmez siklonlar yaratmış olduğunu da bilirdi, bunun bürokrasideki garip iz düşümlerini de bilirdi.

Yüz yıl sonraki İstanbul'u düşünmeye gelince...

Onca sıkıntılar içinde yüzen bir memur, kimbilir ne kadar saçma bulur yüz yıl sonrasını düşünmeyi...

Oysa gerek yüz yıl öncesini, gerek sonrasını düşünmenin beyinsel jimnastiği; insanların ne tür demagojiler ve koşullanmalar içinde taşlaştırılmış olduğunu gösterir kişiye...

Bunun farkına varmış olanlar, daha değişik bir açıdan bakarlar yaşadıkları zorluklara ve daha iyi görürler bir dahaki bayrama kadar neler olabileceğini...

Arife günü yoksul memurlara da hamasi bir dörtlük yazmak gerekir diye düşünüyorum: Ey kutsal vatanımın kahraman memurları, Yurtseverliktir sizin kalbinizdeki servet.

Onların varsın olsun arabası milyarı, Şereftir sizler için vazgeçilmez tek nimet!

Bu tür dörtlükler, bir de kredi kartı yerine geçebilseydi; dünyanın en kalkınmış ülkesi olmaz mıydı Türkiye?

Ne yazık ki, bunu bir türlü kıvıramadı Ankara'nın ateşli nutukçuları; memurlar ne yapsın?



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır