kapat
21.02.2002
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
Limasollu
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPUS
 HYDEPARK
 İNANÇ
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 DİYET
 TATLILAR
 CİNSELLİK
 PAZAR SABAH
 KİTAP
 SİNEMA
 SANAT
 RENKLER
 GURME
 TARİH
 SUNNY
 HIGH-TECH
 YAT&TEKNE
 NET YORUM
 NET GÜNDEM
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 

Starı bol filmlere gitmeyin!

Zaten "yüzeysel" olan, sabun köpüğü yapımlara imza atmaktan çekinmeyen Amerikan sineması son zamanlarda iyice sıradanlaştı. Hem de öyle ki en iyi bildikleri temaları (savaş, aksiyon, polisiye gibi) bile eskiden olduğu gibi özenle ele almıyorlar.

Bunun son örneğini "Ocean's Eleven" adlı filmde gördük. Kadro ilk bakışta çok şey vaad ediyordu: George Clooney, Brad Pitt, Andy Garcia, Matt Damon ve Julia Roberts...

Vay vay vay, diyebilir insan ilk bakışta, ama ne takım! Ben böyle demedim elbette. Çünkü bu kadar çok yıldızın oynadığı iyi bir film şimdiye kadar pek az yapılmıştı ve bunun da çizginin üstüne çıkacağına ilişkin herhangi bir işaret yoktu. Ve gerçekten de öyle oldu.

İki saatlik filmin ilk yarısında hırsızlık için kadro toparlandı. Yukarıda da dediğim gibi Amerikan sineması bu işi iyi bilir. Bir ya da iki organizatör tipin yapacakları iş için (soygun, baskın, kurtarma operasyonu vs.) yanlarına adam seçmelerini anlatan çok güzel, eğlenceli, heyecanlı filmler seyretmiştik eskiden. Bu kez düpedüz sıkıcıydı o bölümler.

Derken soygun için plan ve hazırlık yapıldı... O bölümlerde de yeni hiçbir şey olmadığı gibi heyecan da yoktu. Ve geldik filmin son yarım saatine...

Son yarım saat fena değildi Allah için. İyi bir fikir yakalanmış, güzel de uygulanmıştı. Bu yazıya rağmen sevdiğiniz oyunları izlemek isteyeceğinizi düşünerek o ilginç bölümü anlatmıyorum elbette. Ancak ilkellikler, poz kesmeler yine de devam etti ve film bitti. O son yarım saatlik bölüm olmasaydı gerçekten küfrederek ayrılırdık sinemadan. Neyse...

Toparlayalım: "Ocean's Eleven" da bir kez daha gösterdi ki yıldız sayısı ikiyi (hadi diyelim üçü) geçen filmler pek iyi olmuyor. Hepsini öne çıkarmaya çalışan yönetmen, hiçbirinin hakkını veremiyor.

Ayrıca bir soygun filminden daha tatmin olmadan, beklentilerini bulamadan ayrılmak insanın aklına ister istemez şu soruyu getiriyor: "Amerikan sinemasının en önemli özelliği hızıydı, heyecanıydı, zekici buluşlarla dolu olmasıydı... Peki bu tembellik, bu yavaşlık, bu üstün körü iş niye?"

Çok daha küçük bütçeli, az yıldızlı ama bol aksiyonlu, heyecan veren nice Amerikan filmi izledik bugüne kadar. Ama nerede onlar, nerede son zamanlarda karşımıza çıkan sıradan filmler... Bakalım Hollywood kendisine çeki düzen verebilecek mi?



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap


Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır