Yazılarımdan dolayı birkaç defa mahkemeye verildikten sonra adalet sisteminin nasıl çalıştığına merak saldım. Mustafa Tören Yücel'i bu vesileyle tanıdım. Yücel, Adalet Bakanlığı Adli Sicil ve İstatistik Dairesi'nin Genel Müdürü idi.
Ne zaman Türkiye'den ümidi kesme noktasına gelsem kader karşıma olağanüstü bir insan çıkarır ve ben yenilmişlik duygusuna bir defa daha kendimi koyverdiğim için utanç duyarım. Yücel bu insanlardan biri idi.
Onunla tanışıklığımız önce telefonla başladı. Genellikle bürokratlar tanımadıkları gazetecilerle telefonla konuşmaktan hoşlanmaz. Yücel daha onu ilk aramamda bana yüz yıllık dostmuşuz gibi davrandı. Adaletle (ve adaletsizlikle) ilgili bütün sorularıma cevap verdi. Daha sonra bana kitaplarını yolladı. Ankara'ya gidişlerimden birinde de onunla yüz yüze görüşmek şansına kavuştum.
Birkaç gün önce ondan bir faks aldım. "Bendeniz kamu hizmetinin bordrolu yanını noktalıyorum," diyordu. Emekliye ayrılıyordu ama çubuklu pijama giyip televizyonun önüne çokmeyi düşünmüyordu. Kamu hizmetine üniversitede hocalık yaparak devam edecekti. "Bu münasebetle," diye devam ediyordu faksı, "bu sürede çok ilklere imza attığımı belirtmek üzere sizlere bir reklam paketi sunuyorum."
Yücel'in "reklam paketi" dediği, yaşam öyküsü idi.
1959 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun olduktan sonra New York Üniversitesi Hukuk Fakültesinde üç yıl master ve doktora çalışmasında bulunmuştu. Türkiye'ye döndükten sonra Adalet Bakanlığı'nda savcı olarak görev yapmaya başladı. Kısa bir süre sonra Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü oldu. Bu görevde "maksimum güvenlik ve maksimum hürriyet," felsefesi ile cezaların infazı reformunun temel taşlarını attı.
Genel müdürlüğü sırasında açık ve yarı açık ceza evi sayısı görülmemiş bir şekilde arttı. 1978 yılı öncesi 55 yıllık cumhuriyet döneminde 17 açık ve yarı açık ceza evi açılmıştı. Onun genel müdürlük yaptığı 18 aylık sürede, yeni 13 açık ve yarı açık cezaevi açıldı. Gönüllü ziyaretçiler, hükümlülerin telefonla görüşmesi ve cezaevlerinde psikolog ve sosyal hizmet uzmanı çalıştırılmasını da o başlattı.
Bunu, bugünkü açlık-grevi, ölümlü, çoğu gardiyanlar değil mahkumlar tarafından yönetilen hapisanelerle karşılaştırın.
Yücel'in ilklerinin listesi çok uzun. Bürokraside ender rastlanan ve belki de soyu tükenmekte olan insanlardan biri idi. Kitap yazdı, formül üretti, reform yaptı, hizmet verdi. Bu özelliklere sahip diğer insanlar gibi bakanlıkta yalnız olduğuna veya yalnız bırakıldığına eminim.
Türkiye'deki yargı ve ceza infaz sisteminin üzen haline baktığında hayatını boşa harcamış olduğunu da düşünüyor olabilir. Ama onu tanıyanlar böyle düşünmüyor. Onu tanıyanlar ona, çabalarına, başarılarına saygı duyuyor ve onun gibi insanların bürokrasinin kilit mevkilerinde çoğunluk teşkil edeceği günleri beklemeye devam ediyor.
Güle güle ve teşekkürler.