kapat
19.02.2002
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
Limasollu
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPUS
 HYDEPARK
 İNANÇ
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 DİYET
 TATLILAR
 CİNSELLİK
 PAZAR SABAH
 KİTAP
 SİNEMA
 SANAT
 RENKLER
 GURME
 TARİH
 SUNNY
 HIGH-TECH
 YAT&TEKNE
 NET YORUM
 NET GÜNDEM
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
Fikir şeetme müessesesi

Geçen hafta çocuk kaçırma ile ilgili yazdığım ve "aman siz de pek değerli fikriniz şeedin" diye noktaladığım yazıya yüzlerce mektup beklerken topu topu onbeş tane mektup geldi.
Sağolun, varolun. Kendime olan güvenimi fena halde yıkmış durumdasınız. Delikanlılığa şey sürdürmemek uğruna, içimden, kendi kendime uyduruk mektuplar yazıp, sonra onları "Çarşambayı sel, perşembeyi yel, pazarı teyyare okurlar aldı" isimleri altında yayınlamak, "evet gördüğünüz gibi acayip popülerim" intibaı yaratmak gelmedi değil. Hatta bu mektuplara cevap yetiştirmek, kavga etmek, bakınız özgüvenim de yani maşallah kaleler gibi sağlam dedirtmek ve hatta ettiğim bu uyduruk kavgalardan bir tane daha yazı konusu üretmek... Evet itiraf ediyorum, içimden sular seller gibi geldi. Yani bu kadar fena ettiniz beni haberiniz olsun...

JİGOLO OLMAK İSTERMİŞ!

Bari bu onbeş mektup adam gibi mektup muydu? Sayayım: Bir tanesi "kim haklı bilemedim, zaten bize ne", iki tanesi "baba iyi etmiş, ben de olsam aynısını yaparım", iki tanesi "anne haklıdır, babalar manyaktır", bir tanesi "taraf tutmadığınız için sizi tebrik ederim", bir tanesi "bel ağrısı için yeni bir yöntem buldum, siz de deneyin", bir tanesi "pek güzel gülüyorsunuz, tanışabilir miyiz", bir tanesi "Ergüder Yoldaş ile ilgili doğru dürüst bir haber okumadım. Siz yapsanıza", sonuncusu da "jigolo olmak istiyorum, ne yapabilirim" içerikli mektuplardı.

İşte konuya ilgi bu kadar. Jigolo olmak istiyormuş. Biz ne diyoruz, o ne diyor. Tüm Türkiye jigolo olmak istiyor gibi bir his de bu arada içimde giderek büyüyor arkadaşlar. Zira üniversiteli jigolo haberini yaptığımdan beri en az otuz başvuru almış durumdayım.

Ergüder Yoldaş'çı okuruma da söyleyeceğim şudur: Yoldaş'la ilgili haber iki hafta önce Hürriyet Pazar'da, Gülden Aydın imzasıyla tam sayfaya yakın çıktı. Tamam anladık sadık bir Sabah okurusun, aferin sana da, benim de elimden artık bir şey gelmez.

Allahtan sadık dört tane okurum var. Gerçi bir tanesinden (insanlara tane denmez yavrum. O diline bir yare sokarım görürsün gününü. Bilmişlik edeceğine...), evet ne diyorduk bir sadık okurumdan bir haftadır haber alamadım. Sağlığından endişe etmeye başladım. O da giderse üç kişi kalacak okur sayım. Eh ne yapalım, biz de o zaman gider bir köfteci dükkanı açarız...

Sevgililer Günü absürdlükleri

O cıvık cıvık romantizm içinde benim gözüme illa ki saçmalıklar takıldı tabii ki... Elimde değil. Ben de isterdim kuşlardan böcekler söz etmeyi. Ama yaradılışım böyle. İşte size şahane birkaç enstantaane...

* Bir cip. Taksim Sıraselviler Caddesi'nde yavaş yavaş ilerliyor. Cipin sahibi arabanın sağ arka köşesini olduğu gibi kırmızı kalp şeklinde balonlarla kaplamış. Daha doğrusu kaplatmış, çünkü bir çiçekçi marifetine benziyordu. Dünya para vermiş belli. Aggghh yeterince saçma derken arabanın içine bakıyorum. Dehşetli bir kavga! Adam ve kadın birbirine olmadık laflar ediyor. İkisinin de yüzü başka taraflara dönük... Kadın neredeyse cama yapışacak adamı görmesin diye. Ah, yazık bütün geceleri berbat oldu derken bir baktım arkada da bir çift daha oturuyor! Vah ki ne vah!

MUZIR DOĞALGAZCI

* Yine Taksim Meydanı. Motosikletli bir kurye. Kalp şeklinde bir yastığı bir yerden bir yere götürüyor. Fakat yastık çok büyük. Hiçbir sırt çantası almaz. Ve üstelik torbası da yok. Yastık nerede duruyor dersiniz? Kuryenin poposunu altında. Öğğk.. Kız alınca "Ah canııımmm" diye yastığa sarılacak... Sonra evine götürecek, kanapenin üzerine koyacak, akşam televizyon karşısında başını o yastığa koyacak.. Off çok feci... Tamam kesiyorum...

* Bu geçen seneden. Esasında yazmıştım. Ama bilmeyen için özetleyeceğim. Ayşe'nin kocası Ahmet şehir dışında. Komşuları Fatma'dan rica eder, Sevgililer Günü sabahı paspasın üzerine bir demet gül koysun. Bir karta da şunu şunu yazsın, bir zarfa koysun ve iliştirsin. Fatma erkenden kalkıyor, çiçekçiye gidiyor, gülleri alıyor, kart ve zarf olayını da hallediyor, Ayşe'nin paspasının üzerine koyuyor ve kaçıyor. Ayşe uyanıp çiçekleri görüp zarfı açınca içinde sevgi dolu kart yerine ne görüyor? Doğalgaz faturası!!! Muzur bir İGDAŞ memuru desem...



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap


Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır