PKK teröristlerinin Güneydoğu Anadolu'da uyguladıkları insanlık dışı katliamları Kanada basınından üzüntü ile izledik. Sonradan elimize geçen Türk gazetelerinden de olayların ayrıntılarını okuduk.
Eşkiya ile savaşmak üzere oluşturulan Olağanüstü Valilik, Özel Harekat Timleri, alınacak helikopterler, Land-Rover jipler, gece dürbünleri ve diğer özel araç-gereçler, büyük bir olasılıkla etkili olacaktır. Ama bu çetecilerin kökü kazınabilecek midir? Daha da önemlisi, "Kürt Sorunu" bu temizleme harekatı ile çözümlenebilecek midir?
Birçok politikacımız şimdi bölgeye sosyal ve ekonomik hizmet götürmenin gerekliliğini vurgulamaktadır. GAP'in bölgede mucize yaratacağını söylemektedirler. Ancak bütün bunların gerçekleşmesi uzun süre gerektirecektir. Oysa sorunun beklemeye tahammülü yoktur. Birşeyler hemen yapılmalıdır.
Öncelikle bölge halkının devlete ve onun güçlerine güveni sağlanmalıdır. En kısa sürede çağdaş hizmetlerin getirileceği bu vatandaşlarımıza açıklanmalıdır. Bölge halkının bu sözlere inanması ancak bir koşulla olasıdır: kendilerine, kendi dilleriyle hitap edilmelidir. Bu vatandaşlarımızın anadili kürtçe olduğuna göre, kendileriyle kürtçe konuşulmalıdır.
Şu bir gerçektir ki, bölgede yaşayan halkın büyük çoğunluğunun türkçesi bir-iki yüz kelimeyi geçmez. Evde, kahvede, tarlada hep kürtçe konuşurlar. Biz radyodan, televizyondan, gazetelerden istediğimiz kadar inciler dökelim, vaadlerde bulunalım, bizi tam anlamaları olanaksızdır. Ama komşu ülkelerden yapılan kürtçe yayınları rahatlıkla dinler ve Türkiye aleyhinde söylenenlere inanırlar. Bu ülkelerden ve Avrupa'dan getirilen kürtçe dergi, gazete ve bildirileri okurlar.
Güneydoğu Anadolu'ya yönelik yayın yapabilecek bir TV ve radyo istasyonu kurmak, herhalde TRT için işten bile değildir. Devlet radyosundan ve televizyonundan, türkçenin yanında kürtçe şarkılar, oyunlar, haberler izleyebilen Kürt vatandaşların devlete ve onun güçlerine bakış şekli dramatik şekilde değişecektir. Bu yayınlarla, teröristlerin kirli içyüzü ve amaçları belgeleriyle birlikte anlatılmalıdır.
Şimdiye kadar adam yerine konulmayan ve devlet ile eşkiya arasında kalan bölge halkı, yavaş yavaş çevresinde olan biteni anlamaya başlayacaktır. Korku, kandırılma ve yalanlar nedenleriyle yanaştığı eşkiyadan uzaklaşacak, onları saklamayacak, yardım etmeyecek, tam tersine, bu çocuk ve kadın katillerini devlete ihbar edip yakalanmalarını sağlayacaktır. Bütün iş, Kürt vatandaşlarımızı bundan böyle üvey evlat olmadıklarına inandırmaktır.
Güneydoğu Anadolu'daki okul çağı dışında milyonlarca vatandaşımıza derdimizi türkçe anlatamayacağımıza ve bu yaştan sonra türkçe öğretemeyeceğimize göre, haberleşmemizi kürtçe yapmamız, en akılcı çözüm olarak ortaya çıkmaktadır.
Bugün artık çağdaş bir bilim haline gelen Halkla İlişkiler'in en önemli kuralı, hitap etmek istenilen kitleye, o kitlenin anlayabileceği dille seslenmektir.
Burada, önerimi destekleyecek bir örnek vermek istiyorum.
Günümüzün en gelişmiş ülkelerinden biri olan Kanada'nın nüfusunu, dünyanın dört köşesinden gelen etnik topluluklar oluşturmaktadır. Devletin resmi dilleri ingilizce ve fransızcadır. Fakat bütün topluluklar kendi anadillerini korumakta ve yaşatmaktadırlar.
Devlet, göçmenlerin kendilerini anayurtlarında imiş gibi hissetmelerini istemektedir. Bu nedenle Eğitim Bakanlığı, her topluluğun dil gereksinmesini karşılamak için bütün olanaklarını kullanmaktadır. Onbeş çocuğu biraraya getiren her etnik gruba hemen bir okul gösterilmekte ve cumartesi günleri bu okullarda çocuklara topluluğun kendi seçeceği öğretmenlerce dil, tarih, kültür dersleri verilmektedir. Sayıları kalabalık olan toplulukların ise iki dilde eğitim yapan kendi okulları vardır.
Ayrıca her topluluk, kendi dillerinde gazete ve dergi çıkartmaları, radyo ve televizyon yayınları yapmaları için teşvik edilmektedir. Polis, bu toplulukların yayın organlarına ilanlar vererek gençleri polis görevlisi olmaya çağırmaktadır. Amaç, dil nedeniyle ortaya çıkabilecek yanlış anlamaları önlemek ve güvenlik güçleri ile o topluluk arasındaki ilişkileri en iyi düzeyde tutmaktır.
Devlet ve halk elele olmadıkça işlerin pek yolunda gitmeyeceğini kabul eden Kanada hükümetleri, sürekli olarak etnik toplulukları memnun etme uğraşı içindedir. Şu sıralarda yaşlılara özel dinlenme evleri kurulması için çalışmalar yapılmaktadır. Örneğin bir İtalyan, ileri yaşlarında, müdüründen aşçısına, hemşiresinden kapıcısına kadar italyanca konuşan personelin hizmet ettiği, İtalyan yemeklerinin pişirildiği, radyo ve televizyonda
italyanca programların izlendiği bir ortamda, yalnızlık ve sıla özlemi çekmeden yıllarını geçirecektir.
Dil özgürlüğünün ülkeye çok şey kazandırdığını gören Kanada devleti, bu davranışı ile bütün vatandaşlarının desteğini kazandığının bilincindedir.
Türk Devleti, Rum, Ermeni ve Yahudi topluluklarını dil ve dinlerinde özgür bırakmıştır. Böylece Türk topraklarında mutlu olarak yaşayan, devlete karşı bütün sorumluluklarını yerine getiren, çalışkan ve başarılı Türk vatandaşları kazanmıştır. Yurt dışında bir Ermeni terörist eylemi olduğunda, Türk Ermenileri en sert protestoyu yapmaktadır. Yunanistan'daki akılsız yönetim Türkiye hakkında idialar ileri sürdüğünde, ilk önce Türk Rumları bunların saçmalığını açıklamaktadır. Geçen yıl, teröristlerin İstanbul'daki sinagogda yaptığı katliamdan sonra, kendilerine Türkiye'de yaşamaktan tedirgin olup olmadıklarını soran yabancı basın mensuplarına, Türk Yahudilerinin liderleri, yeryüzünde Türkiye kadar güvenli ve mutlu olabilecekleri başka bir yer görmediklerini söylemişlerdir.
Neden aynı durum Türk Kürtleri için de söz konusu olmasın? Doğdukları topraklar üzerinde bir yabancı gibi değil de, ailenin bir ferdi olarak kabul edildiklerini gören bu vatandaşlarımız, kısa sürede ülkesine yararlı bir topluluk haline gelecektir. İnsanca bir yaşantı gerçekleştiğinde, bölücülerin eylemlerine en etkili tepkiyi bu vatandaşlarımız gösterecektir.
Türk Devleti bunu gerçekleştirebilecek büyüklükte ve güçtedir.