Aslında kalenin adının ilginç bir çağrışımı var: Ecdad kalesi gibi geliyor kulağa. Suudiler'in bu kaleyi yıkmasından sonra UNESCO nezdinde yapılan çeşitli resmi ve gayri resmi girişimlerden birisi de bu kurumun önde gelen kişilerine mesajlar göndermekti.
Bildiğiniz gibi bu isimleri ve adresleri yayınlamıştık.
Sağ olsunlar; birçok kişi hem genel direktöre hem de ilgili birimlerin başkanlarına çok güzel mesajlar yollamışlar; birer kopyalarını da bana gönderdiler.
Bu yoğun kampanya UNESCO'da etkili olmuş.
Suud yetkilileriyle görüşmüşler ve yoğun protestolar üzerine kalenin tekrar yapılacağı sözünü almışlar.
Ama benim edindiğim izlenim, böyle bir şeyin pek mümkün olmadığı ve sadece durumu kurtarmak için sarf edilmiş bir söz olduğu yönünde.
Konuyu yakından bilenler Suudiler'in bu eyleminin ardında, Türk izlerini silmek gibi bir kasıt olduğunu düşünmüyorlar.
Onlara göre sebep daha basit: Para!
Çünkü Mekke, her yıl milyonlarca insanı kendisine çeken ve bir anlamda dünyanın en büyük gelir kaynaklarından birine sahip olan bir bölge.
Mekke'deki değerli araziler, Suud ileri gelenleri tarafından paylaşıldığı için, payına Ecyad Kalesi düşen hazret orayı yıkıp, yerine beş yıldızlı ve sürekli para basan bir otel yapmak istiyor.
Demek ki küreselleşen dünyanın yeni değerleri ne din dinliyor, ne iman!
Her şey hızla paraya dönüştürülüyor.
Ecyad Kalesi de bunun en çarpıcı örneklerinden birisi.
Ama kampanyanın, bundan sonra yıkılması düşünülen eserleri kurtarması bakımından bir etkisi olduğu muhakkak.
Çünkü yoğun protestolar, bundan sonra bu işe niyetlenenlerin cesaretini kıracak ölçüye ulaştı.
Paris'te bazı çevreler, Ecyad kalesi yıkımını, Taliban'ın Bamyan'daki Buda heykellerini yıkmasına benzetiyorlar.