"Hilal" ile "haç"ı buluşturan İstanbul toplantısı nedeniyle kentimizde bulunan diplomatlar, bizim gazetelerde çıkan haberleri okudularsa ülkelerine kısa devre olarak dönmüşlerdir, kesin...
Güldürürken düşündürüyoruz malum, bir de düşündürürken öldürüyoruz ya...
Dünyanın en güzel şehri, emsalsiz boğaz, muhteşem sofralar, lezzetli yemekler, sokaktaki vatandaş farkında değilse de, devletin büyük konukseverliği...
Ve işte gazete haberleri tartışılan konular:
Dört karılı evlilik ile homoların izdivacı, Çırağan da yanyana gelmiş...
Neymiş, medeniyetler birleşiyormuş...
Ulan bunun hangisi medeniyet!
Birinde kadınlara merkep muamelesi, öteki hepten kepazelik, rezalet!
Şimdi bir de erkeklerin doğurması kalmıştı, ona uğraşıyorlar.
Sanki kadınların suyu çıktı!
Yani, konuklarımızın "zihin travması"nı ihmal etmiş sayılmayız.
Tam da bütün Avrupalılar burada iken, Karen Fogg isimli hatunun "vatan haini", pardon, kadın Türk olmadığına göre vatan haini diyemeyiz, "casus" olabileceği ortaya atılıyor.
Kadının "e-mail"lerini araklamışlar, "adi yaratık", PKK'ya yataklık yapmayı tasarlıyormuş. Çalıntı malları, başdüşmanı Amerika'nın yanına şimdilerde AB'yi de koymuş bulunan Doğu Perinçek'e yetiştirmişler.
O da, fırlamış sahneye, "Bu kadını oymalı, içine de dolma koymalı" diye bağırıyor. Perinçek'e, "Batı'dan" bu tarafa doğru uçan bir sinek göster, "emperyalist" diye atlasın üstüne...
Bu arada, Devlet Bey, (moda ismi artık State Garden), ANAP'a söylemediğini bırakmıyor.
Mesut'a kızdığıma bakmayın, aslında Avrupalılar'a söylüyorum, diyor kızım sana söylüyorum, hesabı...
Bir zamanların başbakanı Akbulut'un, halkımıza ve ülkeye daha fazla hizmet edemeden dayanamadığı, bu hizmetsizlikten canına kıymayı bile aklından geçirdiği cihetle, DYP'ye geçişinin, Avrupalılar üzerinde yarattığı etkiyi merak etmese insan çatlar...
Türkiye siyaseten "bel bağlamaya" hazırlandığı için, laik rejime ne kadar ayak uydurabilir endişesi ile her gün basın tarafından "salyaya çekilen" Tayyip Erdoğan biraderimiz de, televizyonda, küüüt diye, konuşuyor:
"İçkiyi, referanduma bağlayalım!"
Hoppala!..
Kefere misafirleri mi korkutmaya çalışıyor yahut da "demokrasi" denilen "illeti", referandum mu zannediyor?
Bir başkası bağırıyor:
"Chomsky başımızı ağrıtmaya geldi!"
Bizim bu kalın kafamız, Chomsky ile ağrır mı be?
Chomsky'yi çıkıp sokağa sorsan, en fazla "helikopter markası" zannederler.
Bu arada, sevgililer günü gelir de, en büyük aşık ve de en büyük anchor Reha Muhtar demeç vermeden durur mu?
"Nilüfer benim kimyamı bozuyor!" demiş...
Aklınca, Korkmaz Bey'in, Çakıcı için "cuk oturttuğu" muhteşem benzetmeye gönderme yapıyor.
Yabancı dile çevirsen çeviremezsin!.
Tarkan'ın, "Kuş sütüyle beslerim seni" lafının, karşılığı olmadığı için Korece'de "fasülyemin yarısını veririm sana" diye çevirmişler ya, o hesap...
En komiği de şuydu:
Motorola, Uzan'lara kaptırdığıı 2 milyarı geri istiyor ya...
Bizimkiler heriflere ne teklif etmişler duydunuz mu:
"Verelim bir 500 milyon dolar, fit olalım, yoksa onu da alamazsınız!"
Bir yanda Borçlar Kanunu öte yanda Uzan Kanunları!
Bu da bir nevi medeniyetler buluşması!