Washington Türkiye'den neredeyse on bin kilometre öteden selâm sevgili patronum Dinç Bilgin.. Hoşgeldiniz tekrar aramıza..

Aslında sana hiç veda etmemiştik ki.. Hep "Görüşmek üzere" demiştik.. Kötünün (evil) kaybedeceğine ve bizim kazanacağımıza hep inanmıştık. Bu inancımızı hiç kaybetmemiştik.. Ve sonunda kazandık..

Şimdi artık sizle birlikte geleceğe bakıyoruz sevgili patronum.. Herkese, ama herkese, Dinç Bilgin ve onun çocuklarının neler yapabileceğini göstereceğiz..

Bir büyük karabasanı, inandığımız için, sırtımızdan attık artık.. Sevgili patronum, "bizi, müthiş güneşli günler bekliyor sizinle birlikte.." Evet, güneş hergün aynı yerden doğar ama, hergün aynı parlaklıkla doğmaz.. Bazen hava kapalıdır ve güneşin doğduğunu bile göremez insan.. Ve sıkılır.. Bunalır..

Ama artık hepimiz güneşi görüyoruz sevgili patronum.. Her zaman size veda etmiyor ve "Görüşmek üzere" diye yazıyorduk..

"Görüşmek üzere sevgili patronum..." Yarın gazetenizden içeri girdiğiniz zaman, 11 aydır size hep inanmış olan o isimsiz çocukları öpün lütfen.. Hepsi sizi bekliyor...

Niye biz böyleyiz?
Afganistan'a asker gönderilmesi konusunda Birleşmiş Milletler'deki karmaşa bütün hızı ile sürüyor.. Bu işin altından nasıl kalkılacağını kimse bilmiyor..

İki gün önce BM'de, Güvenlik Konseyi'nin 5 daimi üyesi ile aralarında Türkiye ve Almanya'nın da bulunduğu 5 ülke bir masa etrafında Afganistan'ı konuşmak için oturdular.. Önemli bir toplantı idi bu.. Önemli ve çok ilginç..

Nisan ayında İngilizler Afganistan'da komutanlığı bırakacak ve ama kim alacak yeni komutanlığı? Konu buydu..

Fransız büyükelçisi, asker gönderemeyeceklerini söyledi.. Alman büyükelçisi, sadece Kabil'deki polis gücünü eğitmeye aday olduklarını söyledi.

Türkiye'nin ise bu konuda, bize göre çok önemli dört noktada, çok ama çok ciddi kuşkuları var.. Peki nedir bu kuşkular? Birlikte bakalım..

Birincisi, Afganistan Kabil'den ibaret değil.. Kocaman bir ülke.. Bu yüzden ne kadar asker gerekeceği hâlâ daha belli olmadı.. 15 bin mi, 20 bin mi? Veya daha mı fazla?

İkincisi, hangi ülkenin böyle bir güce asker vereceği de açıklanmadı. Yani ülkeler durumlarını belli etmedi..

Üçüncüsü, oraya gidecek askerlerin masraflarını kim ödeyecek? Türkiye'nin ödemesi ekonomik koşullar nedeniyle zor..

Dördüncüsü ve belki en önemlisi, Amerikalılar ne yapacak? Hemen çekilecek mi, yoksa kalacak mı?

Amerika'nın çekilmesi durumunda, kalanların çok ciddi biçimde sıkıntıya düşecekleri ve "pisliği kaldırma" durumu ile karşı karşıya kalacakları açıkça ortada.. Amerikalılar'ın fiziksel olarak hazır olmadığı bir ortamda, bir başkasının başarılı olması mümkün değil.. Onun için de Amerikalılar'ın orada kalmaları şart..

Bu nedenle Türkiye, ABD'nin çekilmesi durumunda Afganistan'a gitme yanlısı değil.. Bizim Ankara'daki gazeteciler Genelkurmay Başkanı'na siyasi sorular soracaklarına, bunları sormayı becerebilseler ne kadar iyi olacak..

Peki Türkiye haklı mı?

Evet haklı...

Keşke bunları biz yazmasak da, Dışişleri Bakanı İsmail Cem veya Başbakan Ecevit kalkıp, niye hâlâ bizim kuvvetlerin gitmediğini, Türk milletine açıklasa..

Beltway ekibi ile uzun uzun konuştuk.. Uzun uzun tartıştık.. Beyaz Saray'ın, Pentagon'un, Dışişleri Bakanlığı'nın nabzını tutan bu adamların anlattıkları müthiş ilginç..

Dünya o kadar küçük ki.. Ve bu küçük dünyada, herkesin her şeyden haberi oluyor.. Ama çabuk, ama geç..

Biz gazetecilerin görevi, ilgilisi dışında başkalarının bilmediğini öğrenmek.. Ve sonra bunları sizlerle paylaşmak..

Garip bir meslek sizin anlayacağınız...