İki kere ağlamanın güzelliği..
Çarşamba gecesi geç vakitler eve geldim.. O gün Dinç Bey'in mahkemesi var.. Gelişmeleri öğrenmek istiyorum.. CNN'de bir şey yok.. NTV'de bir şey yok.. Nerde olur?.. Herhalde atv'de.. Sabah'a sarıldım.. Programa baktım.. 00.05'te spor.. 00.15'te Geceyarısı haberleri.. Harika.. Hemen açtım ki, okuyarak bekleyeceğim ya, dalıp kaçırmayayım diye.. Sporu da merak ediyorum zaten.. Nihayet Galatasaray'da Hazreti İsa olmadıklarını hatırlayan bir yönetici Fatih Altaylı çıkmış ve gürlemiş.. Duydum.. Bakalım ne demiş..
atv'ye konuşlandım.. Kitabımı elime aldım, gözüm ekrana takılı kaldı..
Dünya güzeli bir çocuk ağlıyor.. Hani şu tüm dünyada milyonlar satan ağlayan çocuk posteri var ya.. Onun canlısı.. Onun kadar sevimli, onun kadar cana yakın.. Ama ağlayışı ondan daha çarpıyor insanı.. Ablası bir yıldır hasta.. Düşmüş, beyni hasar görmüş.. Tedavi.. Hani para.. Evde yemek parası yok..
İnsanı yüreğinden nasıl vuruyor görüntü..
Hani Mehmet Akif'in Seyfi Baba şiiri vardır, biz ilkokulda sadece şiiri değil, insanlığı da öğrenmiştik..
"Geçen akşam eve geldim
Dediler, 'Seyfi Baba,
Hastalanmış yatıyormuş'
Nesi varmış acaba?.."
diye başlar ve o çok acıklı, çok çarpıcı dizelerle biter:
"Ya param olsa idi, ya hamiyetsiz olaydım.."
Para değil, bir uçağım, bir helikopterim olsa, hemen uçsam, o köye konsam, o çocuğu kucaklasam.. "Korkma, emin ellerdesin. Artık aç kalmayacaksın. Ablan da tedavi edilecek" diyebilsem.. O yaşları silip, o gözlere umudu koyabilsem..
Görüntü değişti.. Bir başka şirin küçük kız geldi.. Domates yanaklı.. Kalbi büyüyormuş.. Tedavisi var.. Para.. Ailede para mı?.. Kuru ekmekler toplanıp ıslatılıyor, zeytinle yeniyor, kahvaltı değil, günde üç öğün.. Büyük kız parasızlıktan okula gidemiyor.. Giden iki küçük beslenme çantalarına konan kuru ekmeklerden utanıyorlar.. Anne "Paramız olunca daha iyi şeyler koyarız" diye oyalıyor onları..
Ben anlatırken olmuyor, biliyorum.. Görmeniz gerekti, insanın suratına tokat gibi inen o sahneleri.. Görmeliydiniz ki, niye ağladım, anlamalıydınız..
Birden sunucu kız çıktı ekrana.. "Bunları geçen program yayınlamıştık.. Bakın sonra ne oldu" dedi..
Böyle şeyler, bir masallarda olur, bir de benim ülkemde..
Onun için bir başkadır benim memleketim.. Onun için ben dünyanın en ileri uygarlıklarında değil, bu insanların arasında yaşamayı hiçbirşeye değişmem..
Daha o gecenin bir yarısı, şafağı beklemeden kamyonlar, otomobiller çıkmış yollara.. Ertesi sabah, her iki ev de, sanki masalların meleği, elindeki ucu yıldızlı, yaldızlı sopa ile ziyaret etmiş ve dokunmuş gibi..
İki ev de tıka basa yiyecek dolu.. Çocuklar pırıl pırıl giyinmişler.. Ev eşyaları, beyaz eşyalar.. Paralar.. Banka hesapları..
O domates yanaklı kızın ilaçlara başlayınca, balon gibi şişmiş vücudu normale inmiş. Şen şakrak oynuyor, yatakta ölümü bekleyen yavrucak şimdi, kapının önünde.. Büyük kız yeniden okula başlamış.. Beslenme çantaları artık utançla açılmayacak..
..Ve o ağlayan çocuk.. O ağlayan çocuk, nasıl gülüyor bu defa.. Gözlerinin içi ile nasıl gülüyor..
Acının en derini ve mutluluğun en güzeli.. İkisi de benim memleketimin ağlatan gerçeği..
..Ve ben bir daha ağlıyorum, on dakika ara ile..
Yaşamın Kıyısından, programın adı.. İlk defa izliyorum.. Sadece bu değil program.. Daha ne meraklı şeyler var içinde.. Yaşamın Kıyısından, tam kıyısından getirilmiş görüntülerle.. Ne meraklı konuların içine nasıl girilmiş?..
Burada yapılan gazeteciliği, herhangi bir gazetemiz sayfalarında yapsa, tirajını katlar..
Peki bu kadar güzel, bu kadar çarpıcı, bu kadar etkili bu program niye gece yarısı ekrana gelir?.. Niye daha iyi izlenen bir saatte yayınlanmaz.. Niye bu programı, tüm aile, hep beraber izleyemeyiz?..
Reyting?..
Reyting, Allah senin layığını versin, e mi?!..
***
"Mahmut Övür" yazıyordu, final jeneriğinde..
Seninle ve arkadaşlarınla gurur duydum Mahmut.. Bu çirkin televizyon pazarında, bu güzelliği ekranlara taşıyabildiğiniz için..
Sizi bu saatlere iten düzenden, sizlerden ancak tesadüfen haberdar olabilen bizlerden utanarak..
Haa. Unutmadan.. Spor'u izledim. Fatih harika konuşmuş.. Bitti, gazetede ilan edilen "Haberler" gelmedi.. Dizi başladı.. O saatte haberi kim ne yapsın ki, demişlerdir herhalde..
.. ve şimdi..
atv'ye, Mehmet Tezkan'a bir teklif.. Anlattığım bölümü bu gece, Pazar gecesi Ana Haber bültenine taşı.. Taşı ki, sadece geceyarısı uyanık kalanlar değil, tüm Türkiye öğrensin, bu millet niye büyük, bu ülke niye ölmez!..
Aylardır, bu ülke her türlü felaketi yaşıyor.. Ekonomik felaketler.. Seller.. Depremler.. Ama işte zamanı gelince de, bu felaketlerin arasında mucizeler yaratıyor..
İşi temelden çözemiyoruz henüz.. Ama, birileri hiç değilse, kendi yıldızlarını buluyorlar..
Bir gün hepimizin yıldızlarımızı bulacağımız umudunu vererek..
Bu duyguyu insanımdan esirgeme Mehmet..
Hani "Depremi medya unutsun" demiştin ya, geçen gün çok haklı olarak..
İşte sana unutturma fırsatı!.. Herkesin pazarını güzelleştir.
Pazar Neşesi
Bu hafta Pazar neşemiz, Emel adlı okurumdan. Soyadını saklamış..
Karı koca hayvanat bahçesinde dolaşıyorlarmış.
Aslan kafesinin önüne geldiklerinde kafesin boş olduğunu ve aslan bakıcısının içeriyi temizlediğini görmüşler.
"Aslanlar nerede?" diye sormuşlar.. Bakıcı:
"Şimdi onların seks saatleri 5 saatten önce çıkmazlar" demiş..
Kadın, kocasını dürtmüş.. "Duydun mu, kocacım?.. "
Adam yüzünü buruşturmuş "Duydum" derken..
Biraz daha ilerlemişler..
Maymunların kafesinin önüne gelmişler ama orada da bakıcıdan başka kimse yokmuş.. Gene sormuşlar.
Bakıcı "Şimdi onların seks saati, 4 saatten önce çıkmazlar" demiş. Kadın gene dönmüş, adama daha da dalga geçen tonlamayla, "Duydun mu?" diyerek.. Adam başını öne eğmiş, gene..
Sonunda geyiklerin kafesinin önüne gelmişler ki, orası da boş..
Bakıcıya sormuşlar..
"Şimdi onların seks zamanı, ama bekleyin en fazla bir-iki dakika sürer, hemen çıkarlar" demiş, görevli ve demeye kalmadan geyikler dışarı çıkmışlar..
Bu defa adam eğilmiş kulağına karısının ve "Bak" demiş.. "Sen de bunu gördün mü?."
Karısı eliyle erkek geyiği işaret etmiş..
"Gördüm.. Sen de bunun boynuzlarını gördün mü?.. "
Hakan&Utku'dan Tatil Keyfi
Hülya-Monica maçı ve artçıları
Avşar kızı yine yaptı yapacağını. Sen tut Paris'e git, koskoca Monica Seles'le tenis maçı yap. Bu olayın ülkemizde bazıları için deprem etkisi yaratacağı kesin. İşin o kısmına geçmeden gelin isterseniz önce maçın oynandığı güne gidelim.
* Hülya aylardır hayalini kurduğu buluşma öncesi oldukça heyecanlıydı. Hatta bir ara yanındakilere dönüp "Ben soyunmam, paparazziler tenisi değil, popomu çekiyorlar.. Maçı dublörüm oynasın" dedi. Monica eşofmanla oynamayı kabul etti de korta çıktı.
* Korta yanında Kaya ile gelen Hülya basın mensuplarının "Kaya bey niye geldi? O ne yapacak?" sorularına "Valla o sanırım Monica adını duyunca kafasında başka şeyler canlandırdı. Ben de 'Bu Monica o değil' demedim. Sürpriz olacak" dedi.
* Isınma hareketlerini tamamladıktan sonra Monica'nın yanına gelen Hülya "Gerçek oyununu oynamanı istiyorum" dedi. Monica, "Oynadım ya... İlk set, üç dakikada 6-0 bitti. Fark etmedin mi?" dedi.
* Rüzgar gibi geçen ilk setin tadına varamayan Hülya, Monica'nın yerinden kımıldamadan ve gözlerini kapayarak oynadığı ikinci seti 6Ğ3 kaybetti.
* Maçtan sonra Hülya'nın oyununa hayran kalan Monica "Sayesinde çocukluk yıllarıma döndüm. Yalnız maçtan sonra neden popomu elledi anlamadım" dedi.
* Oyunun ardından hediye faslına geçildi. Hülya, Monica'ya bir tavla hediye etti. "Nasıl oynanıyor bu?" diye soran Monica'yı arka arkaya 3 mars yaparak 6-0 yenen Hülya tenis maçının intikamını da almış oldu.
* Monica ise hediye olarak Hülya'ya kendi ismini taşıyan ayakkabıları verdi. Ayakkabıları gururla havaya kaldıran Hülya gözyaşlarını tutamadı. Milletçe göğsümüzü kabarttı.
***
Şimdi gelelim bu maçın Türkiye'deki yansımalarına. Hülya bu maçı yaptı, gündeme oturdu ya bakın şimdi neler olacak?
* Tabii ki ilk bombayı Gülben patlatacak. Hemen Amerika'ya gidip önüne çıkan ilk sitcom'da oynayacak. Kendisine Türkiye'ye dönen ilk uçakta bilet hediye edilecek.
* Ardından Reha Muhtar, Mike Tyson'la boks maçı yapmak üzere Amerika'ya uçacak. Tyson, Reha'nın kulağını ısırdıktan sonra kulağı Reha'ya hediye edecek
* Ulusal playboyumuz Erdal Acar, 1 saatliğine Pamela Anderson'la çıkacak. Pamela kendi adını taşıyan silikonlarını Erdal'a hediye edecek.
* Kadir İnanır, Britney Spears'ı cep telefonuyla motive edecek. Spears, New Hampshire ceza mahkemesinde dava açacak. Mahkeme celbini İnanır'a hediye edecek.
* Petek Dinçöz Kuşlar filminin yeni versiyonunda 15 dakikalığına karga rolünde oynayacak. Yönetmen ruhunu Petek'e teslim edecek.
* Hıncal Uluç, bir geceliğine İtalyan televizyonunda ligi yorumlayacak. Programın yapımcısı Hıncal'ı fularını ağzına tıkayarak susturacak.
"Dahi anlamında de.."
Cihat Baban hayatta ve bu gazetenin başında olsa, herhalde kovulmuştum..
"dahi anlamına gelen de'leri ayrı yazmayı bilmeyen gazeteci olamaz" derdi..
Sayısız sayfa, gazete ve dergi yönettim.. Benim de en büyük takıntım oldu, bu "de"leri bitişik yazanlar..
Ve son günlerde benim yazılarımda yapışmaya başladı.. Hem de başlıklarda bile yapışmaya başladı..
"Sende mi Doğan Hızlan" çıktı.. "Benim kitap sende mi" der gibi..
Olacak şey değil.. Benim böyle yazmam, söz konusu değil.. Ama bu ileri teknoloji bilgisayarlar, bazen insana oyun oynuyor.. Ya da bir sihirli el dokunuyor..
Nasıl oluyor bilmem..
Bilsem de, Cihat Bey'e anlatamazdım zaten..
"Bana özür anlatma.. Okur özür dinlemez. O okuduğuna bakar" der geçerdi.
Neler oluyor bize..
İlhan Şeşen "Neler oluyor bize" diyor ve herkesi hüngür şakır ağlatıp, satış rekorları kırıyor..
Düşündüm, dün sabah gelirken ve arabanın müzik setinde gene bu şarkı varken..
Biri eğer "Neler oluyor bize.." diyorsa, lafı dolaştırıyor demektir.. İki kişiye birden bir şey olmaz. Olursa birine oluyordur gerçekte ve çoğu zaman da, "Neler oluyor bize" diyene birşeyler oluyordur. Yani aslında "Neler oluyor bana" demektir, "Neler oluyor, bize.."
Çok ender olarak da "Neler oluyor sana.." anlamına gelir?.. Fazla incitmeden sormak için..
Eğer hala "Neler oluyor bize" deniyorsa "Biz" deniyorsa, aslında pek bir şey olmuyor demektir, merak etmeyin..
EĞER
..paradan gayri herhangi bir şey için seksten vazgeçmeniz istense, neyi seçerdiniz?.
..hiçbir zarar görmeyeceğinizi bilerek patronunuza bir tek şey söyleyebilseydiniz, ne derdiniz?.
..dünyanın ya da ülkenizin başına gelen bir doğal afeti önleme gücünüz olsaydı, hangisini durdururdunuz?.
SEVDİĞİM LAFLAR
Başkalarının düşündüklerini söylemeyi bilmek, sizi şair ya da filozof, başkalarının söylemeye cesaret edemedikleri şeyleri söylemek de, kahraman ya da devrimci yapar.
Elizabeth Charles
BİZİM DUVAR
İngilizler Reha Muhtar belgeseli hazırlıyor. İngilizler gene şanslı. Onlar sadece belgeseli seyredecek. Biz o belgeselde oynuyoruz.
Hakan&Utku
hakanutku@hotmail.com
|